:::: MENU ::::

Zihinsel Gürültüyü En Aza İndirmenin 6 Yolu


Sabah saatlerinde bir dostun Facebook profilinde rastladığım, Berrak Yurdakul’a ait güzel bir gönderiyi paylaşmak istiyorum sizlerle. Uygulaması kolay olmayabilir ama yapmaya gayret etmekte yarar var.
Sevgiyle ve muhabbetle…

1- Kişiliğiniz hakkında konuşmayın. Beğendiğiniz ve beğenmediğiniz yönleriniz hakkında konuşmayın. Sağlığınız hakkında konuşmayın, acılarınız ve sevinçleriniz hakkında konuşmayın. Kendi kişisel tarihçeniz hakkında konuşmayın.
2-Başkaları hakkında -olumlu veya olumsuz fark etmez-konuşmayın. Başkaları hakkında hiç düşünmeyin. Hiç düşünmemek başlangıçta zor olacağı için başkalarıyla ilgili zihinsel mesainizi mümkün olan en aza indirin.
3-Sevdiğiniz ve sevmediğiniz şeyler konusunda konuşmayın. (Şampanya severim, sarışın sevmem, kabalıktan hiç hoşlanmam, kitap okuyanlara bayılırım, geveze insanlardan çok sıkılırım…)
4- Sevdiğiniz ve sevmediğiniz şeyler konusunda esnek olun. (kırmızı giymem, yoga yapmam, o kitabı okumam, uçağa binmem, o adama asla selam vermem)
5-Şikayet etmeyin. (Hava çok sıcak, dünya kötüye gidiyor, insanlar çok cahil, evde ekmek kalmamış…)
6- İçsel ve dışsal gevezeliğe son verin. Yalnızca çok gerekli ve çok önemli şeyleri söyleyin. Bunun dışında konuşmayın. Her konuda fikir beyan etmeyin.
Spiritüel yaşam zihni anlamaya çalışmaktan ibarettir. Diğer bütün safsataları bir kenara bırakın ve bütün dikkatinizi, bütün enerjinizi sahip olduğunuz en kıymetli şeye yani zihninize yöneltin. Kısacık hayatınızı boş ve anlamsız şeylerle tüketmeyin. Bedeninizi ve zihninizi çöple doldurmayın.
Zihin daima dışsal bir objeyle ilgilenmeye çalışır. Sessiz kalmayı öğrenirseniz ve dikkatinizi dışsal objelere yönlendirmeyi bırakırsanız zihin kendini izlemek zorunda kalır.
Diğer bütün oyuncakları elinden alındığı zaman zihin başka bir obje bulamadığı için dönüp kendine bakmak zorunda kalır.
Spiritüel yaşam bu kadar basittir, meditasyon budur. Zihin kendine bakar ve kendini anlamaya başlar.
Sessiz olun, sessiz kalın. Siz kimsiniz? Nesiniz? Sahip olduğunuz bilinç nasıl bir şeydir?
Kendinizi biraz olsun tanımaya çalışmadan ölmeyin.


3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü

3-mayis-dunya-basin-ozgurlugu-gunu-kokteylle-kutlaniyor-2016-04-30_m
Kutlanacak bir basın özgürlüğü olmayan ülkemde 156 gazeteci tutuklu ve hükümlü. Noktasına virgülüne dokunmadan Basın-İş Sendikası
Merkez Yönetim Kurulu bildirisini alıntılıyorum:

Birleşmiş Milletler, 1993 yılında özgür ve bağımsız bir basın için 3 Mayıs’ı Dünya Basın Özgürlüğü Günü olarak kabul etmiştir.

Bugün gelinen noktada basının hiç de özgür olmadığı ortada. Veriler birçok coğrafyada basın özgürlüğünü kısıtlayan gelişmelerin devam ettiğini ortaya koyuyor. Özellikle Türkiye en belirgin düşüşün yaşandığı ülkelerin başında geliyor. Ülkelerin basın özgürlüğünü inceleyen Freedom House’un 2014 raporuna göre, Türkiye son 15 yıldır ilk kez “kısmen özgür ülkeler” kategorisinden “özgür olmayan ülkeler” kategorisine düştü. Bu veriler doğrultusunda Türkiye, basın özgürlüğü bakımından dünya genelinde 134’üncü sıraya gerilerken, Avrupa sıralamasında da basını özgür olmayan tek ülke oldu. Diğer yandan, Türkiye’de basın, Bangladeş, Endonezya, Uganda, Tanzanya, Kenya gibi ülkelere kıyasla da daha sınırlı…

Basın özgürlüğünün bir diğer ayağı hiç kuşkusuz basın emekçilerinin örgütlülük düzeyidir. Ülkemiz bu açıdan da sıkıntılıdır. Basın emekçilerinin büyük bir çoğunluğu örgütsüz, sendikasızdır. Sendikalaşmaya yönelik adımlar, işten atmayla, baskıyla sonuçlanmakta, ya da yandaş sendikalar devreye sokularak örgütlenme ve toplu pazarlık hak ve özgürlükleri kısıtlanmaktadır.

Sonuç olarak, gerçekten örgütlü, hür ve bağımsız bir basına acilen ihtiyacımız var. Bu duygu ve düşüncelerle, kimsenin düşünce ve ifadelerinden dolayı yargılanmadığı, her türlü baskı ve sansürden uzak, sesimizi daha özgür duyuracağımız bir dünya dileğiyle 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Gününü kutluyoruz …

Basın-İş Sendikası
Merkez Yönetim Kurulu

2 Mayıs 2017 tarihi itibarıyla tutuklu ve hükümlü 156 gazetecinin isimlerine bu linkten ulaşabilirsiniz http://tutuklugazeteciler.blogspot.com/2017/

Görsel kaynağı: http://haberkibris.com/images/2016_04_30/3-mayis-dunya-basin-ozgurlugu-gunu-kokteylle-kutlaniyor-2016-04-30_m.jpg


Şükürler Olsun…

Spring 2010

Bu sabah önce sevgili Dilara Erdem’in blog yazısına rastladım, sonra sevgili Zeynep Doruk’un Facebook paylaşımı çıktı karşıma, kendi yaşadıklarımı düşündüm, gülümsedim ve yazmaya, paylaşmaya karar verdim. Sizler de mutlaka okuyun ve ruh hali karmaşık yakınlarınızla paylaşın lütfen.

Gerçekleştiğinde çok acı veren, ama yıllar sonra geriye baktığımda şimdi olduğum kişiye dönüşmemi sağlayan her olay için şükürler olsun. Yaşanırken canınızı yakan her durumun bir sebebi var, sizi bir adım daha ileriye taşımak. İnsanoğlu canı yanmadan öğrenmiyor; minicikken size “elini uzatma” denen sobaya uzanıp saatlerce ağlanması gibi. Gözümüzün önündeki uyaranları fark etmeyip, ya da görmezden gelip hatalar yapıp sonra üzülerek ve acı çekerek öğreniyoruz. İç karartıcı ruh halinden kurtulmanıza da, gününüzü güzelleştirmenize de, kendinizi daha iyi hissetmenize de yardımı oluyor şükretmenin. Mutlaka bir liste yapın, ne çok şükredecek şeyiniz olduğuna şaşıracaksınız. Hayatınızdaki olumsuzlukları cımbızla ayıklayıp hayıflanmak ve daha derine batmak yerine, sahip olduklarınız için şükretmeyi deneyin, daha iyi hissedeceksiniz.
Sevgili Dilara’nın yazısını BURAYA tıklayarak mutlaka okuyun. Sevgili Zeynep’in paylaşımını aşağıya iliştiriyorum. Belki birilerine yol haritası olurlar.
Yazıda kullandığım görseli, 2010 yılında bir sabah pazara giderken rastlayıp çekmiştim, hayatı güzelleştiren ve yaşamayı sevdiren bahar dalı bana hep umut verir, umarım sizlere de öyle olur.
Sevgiyle ve muhabbetle…

“Var olduğum, sevebildiğim, düşünebildiğim,hissedebildiğim için şükürler olsun. Sağlıklı bir bedene sahip olduğum için şükürler olsun.
Eksiksiz bir beden ile donatılmış ruhsal bir varlık olduğum için şükürler olsun.
Rüzgara, yağmura, güneşe, bana yaşadığımı hatırlatan her şeye şükürler olsun.
Kendimi her halimle sevebildiğim için şükürler olsun.
Fark ettiğim ve etmediğim tüm yeteneklerim için şükürler olsun.
Dünya nimetlerini tadabilen bir beden ile donatıldığım için şükürler olsun.
Bu güzel günü yaşayabildiğim ve tadabildiğim için şükürler olsun.
Beni sevgiyle büyüten bir aileye sahip olduğum için şükürler olsun.
Aldığım ve verdiğim her nefes için şükürler olsun.
Ağlayabildiğim ve gülebildiğim için şükürler olsun.
Şükredebilmeme vesile olan her şey için şükürler olsun. “


Sevgiyle ve muhabbetle…

baharlar

yine çiçekteyiz
işte yine meyvedeyiz
bin kez korkuya boğdular zamanı
bin kez ölümlediler
yine doğumdayız işte,
yine sevinçteyiz.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

Adnan Yücel

Değerli dost İrem Afşin’e, bu harika dizeleri hatırlattığı için teşekkür ederim.


27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü

World-Theatre-Day-ILLUSTRATION-S.-JAMAL

60 larda çocuk, 70 lerde genç olmanın en güzel yanlarından biri, ünlü tiyatro sanatçılarını sahnede müthiş performanslarıyla canlı izleyebilmekti. Şanslıydım, güzel sanatların her alanına ilgi duymamı destekleyen bir ailem vardı. Çocuk oyunlarını, dünya klasiklerini, kendi yazarlarımızın en değerli eserlerini, hınzır komedileri, politik taşlamaları, özgürlükçü görüşleri izleme şansım oldu çoğu şimdilerde yok olup, ranta teslim edilen tiyatro binalarında.
Kent Oyuncuları’nda usta oyuncu Vasfi Rıza Zobu’yu “Buzlar Çözülmeden” oyununda, Dostlar Tiyarosu’nda Genco Erkal’ı enfes performansıyla “Durdurun Dünyayı İnecek Var” da, Gülriz Sururi’yi “Sokak Kızı İrma” da, Engin Cezzar’ı Keşanlı Ali rolünde ve Rumeli Hisarı’nın şimdi artık olmayan muhteşem sahnesinde; Mücap Ofluoğlu ile dönüşümlü rol alan Dinçer Çekmez’den enfes bir performansla Cyrano’yu izleyebildiğimi düşünerek avunuyorum.
50 lerde doğanların kolaylıkla hatırlayacağı, ünlü sanatçı Münir Özkul’un Tomas Fasulyeciyan tiradı ile kutluyorum bu yıl 27 Mart Dünya Tiyatrolar Gününü;

Zaten aktör dediğin nedir ki? Oynarken varızdır, yok olunca da sesimiz bu boş kubbede bir hoş seda olarak kalır. Bir zaman sonra da unutulur gider. Olsa olsa eski program dergilerinde soluk birer hayal olur kalırız. 

Görooorum, hepiniz gardoroba koşmaya hazırlanoorsunuz. Birazdan teatro bomboş kalacak. Ama teatro işte o zaman yaşamaya başlar. Çünkü Satenik’in bir şarkısı şu perdelere takılı kalmıştır. Benim bir tiradım şu pervaza sinmiştir. Hıranuşla Virginia’nın bir dialogu eski kostümlerden birinin yırtığına sığınmıştır. İşte bu hatıralar o sessizlikte saklandıkları yerden çıkar, bir fısıltı halinde sahneye dökülürler.

Artık kendimiz yoğuz. Seyircilerimiz de kalmadı. Ama repliklerimiz fısıldaşır dururlar sabaha kadar. Gün ağarır, temizleyiciler gelir, replikler yerlerine kaçışır… Perde !”

Görsel kaynağı:
https://c.tribune.com.pk/2011/03/World-Theatre-Day-ILLUSTRATION-S.-JAMAL.jpg


Doğrulama yapmadan KAN ARANIYOR mesajı paylaşmayın!

blood-group

Değerli dostlarım daha önce de bu konuda defalarca hem Facebook, hem de Twitter üzerinde uyarı mesajları yazdım, çok fazla dikkat eden olmamış anlaşılan. Kalıcı olması için blogda bir yazı olarak yayınlamaya karar verdim.

Lütfen KAN ARANIYOR paylaşımlarınızı doğrulama yapmadan kullanmayınız. Gördüğünüz mesajın kimden geldiğinin önemi yok, sizden önceki arkadaşınızın kontrol etmediğini varsayarak MUTLAKA mesajdaki telefonu arayıp doğrulama yapın.
Az önce sabah gördüğüm bir mesajdaki telefonu aradım, numaranın sahibi o kadar bezmiş ki aramalardan, sürekli meşgul tuşuna basıyor, iyi bir insanmış cevaplamadı ama sms ile yanlış bilgi olduğunu belirtti.
Yanlış bilgiyi paylaşmanız sizi daha iyi ve duyarlı yapmıyor, doğrulama için azıcık vakit ayırırsanız; hem hastaya, hem yakınlarına iyilik etmiş olursunuz.
Doğrulama yapmada ilk adımım, önce google üzerinde daha önce hangi tarihte benzer paylaşım olduğuna bakmak oluyor. Eğer bir iki günlük zaman dilimiyse, mesajdaki telefon numarasını arayıp kan ihtiyacının devam edip etmediğini soruyorum. Telefon numarası yanlış ise mesaj kaynağından bilgi isteme yoluna gidiyorum. Bu kadar uğraşamam diyen var ise, zahmet edip hiç paylaşmasın lütfen.
Daha önce yaşanan konuşmalardan bazıları o kadar üzücüydü ki günlerce kendime gelemedim. Yıllar önce ölmüş minik evladının kan anonsu için bir anneyle konuşmak, 3 ay önceki ameliyattan sağ çıkamamış gencecik bir delikanlının babasına başsağlığı dilemek çok üzücü inanın.
Duyarlı insanlar olduğunuzu bildiğim sizlerden tekrar rica ediyorum; LÜTFEN doğrulama yapmadan kan arama mesajı paylaşmayın, zaten üzütüsü olan insanlara defalarca eziyet edilmesine sebep olmayın.
Hepinize sağlıklı, huzurlu günler dilerim.
Sevgiyle ve muhabbetle…

Görsel kaynağı: http://www.idietitian.in/wp-content/uploads/2016/05/blood-group.jpg



Bilinç Yükselmesi Sizi Olumlu Etkiliyor

wisterias

Sevgiyle ve muhabbetle…

“Bilinci henüz sizin kadar yükselmemiş olanların konuşmaları eski tadı vermemeye başlar. Kendiniz gibi olan insanları arar ve onlarla bir şekilde karşılaşmaya yeni dostluklar oluşturmaya başlarsınız. Size söylenenleri olduğu gibi doğru kabul etmek yerine sorgulamaya başlarsınız. Korkularınız azalır. Eskiden zoraki yaptığınız şeyleri artık yapmaya mecbur hissetmezsiniz. Kendinizi çok daha rahat ifade etmeye başlarsınız. İstemediğiniz şeylere rahatça “Hayır” diyebilirsiniz. Tek başınıza kalmaktan keyif almaya başlarsınız. Hayatta gerçekten yaşamak istediğiniz gibi yaşayıp yaşamadığınızı sorgulamaya başlarsınız. Gerçekten ne yapmak size heyecan veriyorsa onun peşine düşersiniz. Olumsuzluklar sizi eskisi kadar üzmez. Kötü giden şeylere dertlenmek yerine çözüm bulmaya odaklı olursunuz. Etrafta sıkıntı veren şeyler sizi etkilemez. Gelecek için kaygılanmazsınız. Başınıza kötü bir şey geldiğinde eskiden olduğu kadar üzülmezsiniz. Birisi size hakaret ettiğinde, bağırdığında etkilenmez ve aynı şekilde tepki verme ihtiyacı duymazsınız. Birisi sizi haksız yere suçladığında kendiniiz savunma ihtiyacı duymazsınız. İltifatlar da sizi eskisi gibi etkilemez. Onaylanma ve takdir edilme ihtiyacı hissetmezsiniz. Birilerine bir şeyleri ispat etme isteğiniz ve çabanız biter. Sizi rahatsız eden zihin konuşmaları gitgide azalır ve zor duyulur hale gelir. Öfke ya da üzüntü gibi duygular ara sıra gelir ama üzerinizdeki etkileri dakikalar içinde geçer, üzerinize yapışmaz ve sizi günlerce rahatsız etmez. Diğer insanların zenginliğini kıskanmazsınız. İnsanların sizin hakkında ne düşüneceklerini umursamazsınız. İnsanları kategorilere ayırmazsınız ve herkese aynı davranırsınız. Yapılan hataları daha çabuk affedersiniz. Dışarıda ne olursa olsun, içinizde sebepsiz bir sevinç olur. Her yerde kendiniz gibi olursunuz. Herkesin içinde aynı Öz’ün parçası olduğunu fark etmeye başlarsınız. Dünya bir oyun alanı gibi gelmeye başlar. İçinizde sürekli hissettiğiniz huzuru kimse bozamaz.”

Özlem Hatipoğlu yazısından alıntıdır.

Yazıda kullandığım görsel; 2016 Nisan ortası bir sabah yürüyüşünde rastladığım enfes mor salkımlardır, konuyla ilgisi ise hem görüntülerinin, hem de kokularının ruhuma çok iyi gelmeleri 🙂


Çok Yönlü ve Başarılı Bir Genç Sanatçı : Ece Müniroğlu

Ece portre

Bu yazımda sizlere genç, başarılı ve çok yönlü bir sanatçıdan Ece Müniroğlu’ndan söz edeceğim. 2013 yılında oğlum Emir Cerman ve arkadaşlarının Boston Outside of the Box Festivali’nde Rhythm of The Universe konseri öncesinde tanıştım besteci, aranjör, piyanist Ece Müniroğlu ile. Güler yüzüyle, yüksek enerjisiyle bir yandan sahnedeki performansına hazırlanırken, yardım gereken herkese de koşturmasıyla kalbimi kazanmıştı. Her fırsatta keyifle sohbet etmiştik ben dönene kadar. Sonra da Istanbul’da olduğu sürelerde, vakit yaratıp sohbetlerimize devam ettik. Ocak ayının ilk günlerinde Boston’a dönerken Emir’ime gidecek bir iki paketi vermek üzere buluştuk. Hazırlıkları tamamlanan web sitesinden, geleceğe dair planlarından söz ederkenki coşkusuna ve heyecanına bayılmıştım. Geçen hafta web sitesini görünce, konuşmalarımızı hatırladım ve sizleri Ece ile tanıştırmak istedim.

Ece piyano

7 yaşında piyano çalmaya başlayan Ece Müniroğlu müzikle hep iç içe yaşamış. Öğrenciliği süresince severek çalıştığı geometri ve matematik dersleri ona İTÜ Mimarlık bölümünün yolunu açmış. Okulun son yılında bitirme projesi hazırlarken; Berklee College of Music’ in Ankara’da öğrenci seçmeleri düzenlediğini duyunca bu fırsatı değerlendirmiş ve sınavı kazanmış. İTÜ Mimarlık diplomasını cebine koyan Ece; aldığı eğitimin kendisine kazandırdığı farklı bakış açılarıyla bu kez de Boston’a yeni okuluna koşmuş.

“Atılan her adım, yaşanılan her deneyim, bir sonraki adımımızı şekillendiriyor, Berklee’den önceki eğitimim ve çalışmalarım benim bu noktada olmama yardımcı oldu.” diyen Ece Müniroğlu; Berklee College of Music’ten Mayıs 2016 da “Çagdaş Bestecilik ve Prodüksiyon” bölümünden mezun oldu. Berklee’deki eğitimi süresince Ece’nin beste ve aranjmanları çeşitli konserlerde seslendirildi. Futura Productions’ta kaydedilen ve Ece tarafından yönetilen son orkestra parçası “Memory Land”i BURAYA tıklayarak izleyebilirsiniz. Mezun olduktan hemen sonra Boston Üniversitesi’nde “The Cradle Will Rock” müzikalinde Catherine Stornetta’ya müzikal direktör asistanlığı yaptı. Aynı zamanda; Boston’da devlet okullarında okuyan çocukların müzikal gelişimini sağlamayı ve okulda ders veren öğretmenleri bu anlamda bilinçlendirmeyi amaçlayan “Disney Musicals in Schools” isimli bir programda da müzik direktörü olarak çalışmaya başladı . The Lion King’den “Can you Feel the Love Tonight”, Pocahontas’tan “Just Around the Riverbend” müzikal aranjmanlarını yaptı. Bu alandaki bir sonraki projesi Toy Story’den “When She Loved Me”nin stüdyo kaydını yapmak ve yönetmek. Bu proje, Singapur’lu şarkıcı/besteci ve yine Berklee mezunu Enya Lim ile beraber yürütecegi bir çalışma olacak.

Ece studyo

Berklee’deki eğitimi sırasında reklam müzikleri de besteleyen Ece, bu alandaki çalışmalarına Türkiye ve Amerika’da devam ediyor. Berklee Radyosu “The BIRN” de Visual Media Director olarak çalışan Ece aynı zamanda grafik tasarımı yapıyor, posterler hazırlıyor. Her sanatçı gibi onun da hayalinde Los Angeles var. Pixar ve Disney filmlerine müzik yazmak, yönetmek, özetle hikayeye müzik yazmak var. Yolun da, bahtın da hep açık olsun sevgili Ece Müniroğlu.

Web sitesi: http://www.ecemun.com


#Liberty #Equality #Fraternity

Statue of Liberty

The New Colossus

Not like the brazen giant of Greek fame,
With conquering limbs astride from land to land;
Here at our sea-washed, sunset gates shall stand
A mighty woman with a torch, whose flame
Is the imprisoned lightning, and her name
Mother of Exiles. From her beacon-hand
Glows world-wide welcome; her mild eyes command
The air-bridged harbor that twin cities frame.
“Keep ancient lands, your storied pomp!” cries she
With silent lips. “Give me your tired, your poor,
Your huddled masses yearning to breathe free,
The wretched refuse of your teeming shore.
Send these, the homeless, tempest-tost to me,
I lift my lamp beside the golden door!”
Emma Lazarus

https://en.wikipedia.org/wiki/Emma_Lazarus

Statue of Liberty photo taken by me in 2012
https://goo.gl/photos/PrZsBv8ScMUoniHY8


Sayfalar:1...9101112131415...59