:::: MENU ::::
Posts tagged with: George Clooney

Bir Filmin Hatırlattıkları

Uzun süredir çeşitli sağlık sorunlarıyla boğuşan teyzeme biraz değişiklik olsun diye birlikte sinemaya gittik. Yağmurlu havada yapılacak en iyi etkinlik de buydu zaten. Akmerkez’de yenilenen sinema salonlarından birinde, The Monuments Men izledik. (Hangi akla hizmetse Hazine Avcıları olarak türkçeleştirilmiş filmin adı)
II. Dünya Savaşı sonlarında geçen, kalabalık kadrolu film ile ilgili çok fazla sözüm yok. Film; Hitler adına yapılacak bir müzeye konulmak üzere Avrupa’daki müzelerden önemli eserlerin Nazilerce alınması, çağdaş sanatçıların eserlerinin acımasızca yakılıp yok edilmesi karşısında harekete geçilmesi için Amerikan hükümetinden izin alan ve küçük bir grupla Avrupa’da sanat eserlerini kurtarmaya çalışan sanat tarihçisi Frank Stokes ve arkadaşlarının hikayesi.

The-Monuments-Men-UK-Quad-Poster

Bana ilginç gelen bölüm; uzun yıllardır ülkemizde yaşanan yok etme, yozlaştırma odaklı çalışmaları hatırlatan bir konuşma oldu. Şöyle diyordu Frank Stokes arkadaşlarına:

” You can wipe out an entire generation, you can burn their homes to the ground and somehow they’ll still find their way back. But if you destroy their history, you destroy their achievements and it’s as if they never existed. That’s what Hitler wants and that’s exactly what we are fighting for. “

Kabaca çevirisini şöyle düşünebilirsiniz:

” Bir nesli tümüyle yok edebilirsiniz, evlerini yakıp yerle bir edebilirsiniz, onlar yine de bir şekilde ayakta kalır ve yeniden başlarlar. Ama siz onların tarihini yok eder, başardıklarını yok ederseniz onlar da sanki hiç varolmamış gibi olurlar. İşte Hitler’in istediği de bu ve biz de tam anlamıyla bununla mücadele ediyoruz. “

Bu sahne bana; yıllardır baleden, operadan, heykelden, tiyatrodan nefret ettiğini haykıran, kişisel çıkarları için tarihi eserleri yok etmekte zerre kadar beis görmeyen birilerini hatırlatıverdi. Harran’ı, Zeugma’yı yok ettiler, Allianoi’yi yok ettiler, Bizans kalıntılarına çanak çömlek dediler. Atatürk Kültür Merkezi’ni harabeye çevirdiler. Haydarpaşa ve Sirkeci Garı sıradakiler, saymakla bitmiyor yok etmeye çalıştıkları değerler. Sanatı, tarihi eserleri, geçmişi olmayan bir toplum olmayacağımız günlere kısa sürede kavuşmak dileğiyle…

Film ile ilgili bilgilere BURADAN ulaşabilirsiniz
Minik bir not: Umarım George Clooney bir süre sonra bu filmin haklarını Netflix’e satar, onlar da mini dizi olarak yeniden çekerler, kesinlikle dizisi daha başarılı olacaktır. Onca konu var filmin içinde, her biri başlı başına işlenebilecek, filmden çıktığınızda birşeyler yarım kaldı hissine kapılıyorsunuz.


Argo F?!# Yourself

Operasyon Argo; 1979 yılında İran’daki Amerikan Konsolosluğunda yaşanan rehine krizini konu alan bir film. CIA’in yabancı ülkeden insan çıkarma konusunda uzman çalışanı Antonio “Tony” Joseph Mendez‘ in “The Master of Disguise” adlı kitabından ve Joshuah Bearman’ın Wired Magazine’de yayımlanan makalesi “The Great Escape”ten yola çıkılarak senaryolaştırılmış. Ben Affleck’in yönetmen, yapımcı ve başrolünde yer aldığı filmin bir diğer yapımcısı da George Clooney. 4 Kasım 1979’da Tahran’daki ABD Büyükelçiliği’ne hücum eden militanların 52 Amerikalıyı rehin almasıyla başlayan süreçte, Kanada Büyükelçisi Ken Taylor’ın evine sığınan 6 elçilik çalışanının hikayesini heyecanla izledim. İtiraf etmeliyim ki minibüsle öfkeli kalabalığın arasından geçtikleri sahnede nefesimi bile tuttum.


Oyuncu kadrosu oldukça kalabalık, bazı oyuncuları yetmişlerin sonu makyajıyla tanımakta zorlansanız da dönem filmi olarak çok başarılı. Ben Affleck’in oyunculuğundan pek haz etmem ama yönettiği hikaye o kadar müthişti ki oyunculuğuna da katlanılıyor. Bryan Cranston, Alan Arkin ve tabii John Goodman zorlanmadan oynamışlar. Özellikle böylesine heyecan verici bir konuya mizahı tam kıvamında eklemeyi başarmalarına hayran oldum. Tahran Pazarı yerine İstanbul’da çekilen sahneler azıcık içimi acıtsa da filmin geneli çok hoşuma gitti.


Dönem filmi yapmanın getirdiği zorlukları nasıl aştıklarını aşağıya eklediğim yapım notları dosyasından okuyabilirsiniz. Hoşuma giden detaylardan biri de o dönemde adı Burbank Studios olan şimdinin Warner Bros stüdyolarının çekimlerindeki meşhur su deposu görüntüsüydü.
Senaryo yazarı Chris Terrio’nun dediği gibi “Hikayenin akışına kapılmak için Ortadoğu ya da dönemin politikası hakkında bir şey bilmenize gerek yok. Filmin özünü altı kişinin tehlikeli bir yerden cüretkarca kurtarılışı oluşturuyor. Filmin gerçeğe dayanıyor olması ise onu daha da zorlayıcı kılıyor”.
Kamera kullanımı, müzikleri, çevre düzenlemeleri ve kostümleriyle 79 ve 80 leri başarıyla yansıtan bu filmi 30 kasım cumadan itibaren sinemalarda izleyebilirsiniz. Dönem filmlerinden ve komplo teorilerinden hoşlanıyorsanız kaçırmayın derim.

ARGO -Yapim Bilgileri