:::: MENU ::::
Browsing posts in: İstanbul

İstanbul İçin Adayım Aydemir Güler

Bu kez boyun eğmeyeceğim. Bu kez; bana dayatılan iki haptan birini yutmamaya, katır veya satır cezalarından birini çekmemeye karalıyım. Kılıçdaroğlu aralık ayı başında Washington’da yaptığı konuşmayla Yellowrose’u aday gösterdiğinde, benim de İstanbul için oy vereceğim aday arayışım başladı. Diğer partiler de adaylarını açıkladıkladıklarında, üşenmeyip hepsini incelemeye, haklarında nasıl haberler çıkmış araştırmaya başladım. İstanbul’u yönetmeye aday olanlardan sadece bir tanesi İstanbul doğumluydu, diğerlerinin hemen hemen hepsi söylemlerinde “filanca yerli hemşehrilerim” cümlesini huzur içinde ve en ufak rahatsızlık duymadan kuruyorlardı. Bu şehrin ekmeğini yiyip, mahalle arasına “özbilmemne kasabası derneği” kuran, her fırsatta “İstanbul bitmiş, kaçmak gerek buralardan” cümlesini diline pelesenk etmişlerden bu şehre hayır olmadığını yıllardır yaşadıklarımızdan öğrendik. Her seçilen, kendi memleketlisinin yerleştiği gecekondu bölgelerini ihya edip imara açtı, şehrin plansız programsız giderek çirkin bir dev olmasında son 50 yılın seçilmişlerinin hepsinin suçu var.

Artık masal dinlemeye karnım tok, inşaat baronlarıyla düşüp kalkan bezirganlara geçit vermeye niyetim yok. Her konuşmasında ağzından köpükler saçarak bağıran, parmağını gözüme sokacak gibi uzatan, geçmişi karanlık adamlardan bıktım. 90 lardan beri İstanbul’u betonlaştıran zihniyetin farklı uzantısı olan Pensilvanya hormonlu bir başka hırsıza daha geçit vermeye de niyetim yok.

Varlıklarıyla bizlere lütufta bulunmuyor bu zatlar, onları oylarımızla bize hizmet vermeleri için seçiyoruz. Koca koca sahnelerden, otobüs tepelerinden büyüklük taslamalarına göz yummayalım artık. Politikacıların %98 inin hamasi duygularla bu göreve soyunmadıklarını anlamak gerek. Bu ünvan onlar için bir iş, hatta bir an önce politikacıların; futbolcu, film yıldızı ya da şampiyon tenisçi olmadıklarının da ayırdına varılmalı.

Aydemir GulerBu seçimlerde “aman öcü” minvalli tehditlere boyun eğmiyorum; benim adayım Aydemir Güler. 1961 yılında İstanbul’da doğan Güler; orta öğrenimini Saint Joseph Lisesi’nde, yüksek öğrenimini Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nde tamamlamış. 1986-1992 yılları İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışmış. Yüksek lisansını da yine bu üniversitenin Sosyal Bilimler Enstisü’nde yapmış. 1992’de kurulan Sosyalist Türkiye Partisi’nde (STP) kurucu, siyasi büro üyesi ve İstanbul il başkanı olarak görev yapmış. STP’nin Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatılmasından sonra 1993’te kurulan Sosyalist İktidar Partisi’nde (SİP), kuruluştan kısa bir süre sonra genel başkanlık görevini üstlenmiş. SİP’in Türkiye Komünist Partisi (TKP) adını aldığı Olağanüstü Kongre’de yeniden genel başkan seçilmiş. 2009 yılında yapılan TKP’nin 9. Parti Kongresi’nde kongrede alınan gençleşme ve atılım kararları gereği genel başkanlığı bırakmış. Tam bu noktada durun ve okuduğunuzu iyi algılayın lütfen; bir siyasi parti başkanı, diğer parti başkanlarının yaptığı gibi koltuğuna yapışmak yerine, kenara çekilip genç yaşta bir başka siyasetçiye yol vermiş. Çok sayıda yayınlanmış kitabı bulunan Aydemir Güler, günlük gazete soL’da ve Gelenek ‘de düzenli olarak yazmaya devam ediyor. Düzgün bir türkçeyle rahatça sürdürdüğü, kurduğu anlaşılır cümlelerle yaptığı sakin ve etkileyici konuşmaları kafanızda oluşacak soruların hemen hepsine cevap oluyor.
Değişime inanıyorsanız; bir şeylerin değişmesi gerektiğini düşünüyorsanız, o değişime önce kendi düşünce kalıplarınızdan başlamaya ne dersiniz? Size zorla dayatılan, aba altından sopa gösterilerek korku senaryoları ile desteklemeniz söylenen, ama bir türlü içinize sinmeyenlere oy vermek yerine, bu kez oyunuzu dürüstçe çalışacak birine verin. Oylar bölünecek diye yırtınıyorlar ya boyun eğmeyin bu tehditlere, boşverin, yıllardır Atatürk’ün partisine ve Türk soluna en çok zararı kendileri verdiler. Şimdi hepsine sus deme ve ders verme zamanı. Baskıcı güçlere, hizmet değil cep doldurma derdindekilere, betonsevicilere, ben dedim olduculara boyun eğmeden, hakiki bir sosyalist alternatife oy vermenin tam zamanı.
Şimdi lütfen üşenmeyin ve Aydemir Güler ile ilgili linkleri inceleyin, özellikle konuşmalarını dikkatle dinleyin. 30 Mart seçimlerinde;  yaşadığınız şehre ve size saygı duyacağından, İstanbul’u sosyal adaletle yöneteceğinden emin olacağınız birine, Aydemir Güler’e oy verin.
Aydemir Güler’in Enver Aysever’e konuk olduğu programı BURADAN izleyebilirsiniz.
Aydemir Güler’in Sol Portal’da soruları yanıtladığı videoyu BURADAN izleyebilirsiniz.
Aydemir Güler’in Oy ve Ötesi videosunu BURADAN izleyebilirsiniz.
Aydemir Güler gazete yazılarına BURADAN erişebilirsiniz.


Arşivi Parçalamak: Bir Osmanlı Ailesinde Temsil, Kimlik Hafıza

31 Ocak sabahı katıldığım PRİstanbul toplantısının yapıldığı Salt Galata binası yetkilileri, bizlere hoş bir jest yaparak; zarif ve sabırlı bir rehber eşliğinde, alanda yer alan harika bir sergiyi gezmemizi sağladılar. Sergide çektiğim fotografların tamamını, Google Plus üzerindeki albümden ŞURAYA tıklayarak inceleyebilirsiniz.

Bu sıralarda, teyzemin ameliyat öncesi tetkikleri ve sağlık durumundaki değişimler nedeniyle kafam karışık, canım yazmak istemiyor, ama bu keyifli sergiyle ilgili bilgileri sizlerle paylaşmak istedim. Salt Galata’nın web sayfasından aldığım bilgileri aşağıya ekliyorum. Kendinize vakit ayırıp bu sergiyi mutlaka gezin. Hatta gününüzü azıcık uzun planlayın; bu harika binadaki arşivleri ve Osmanlı Bankası günlerinden kalma kasa odalarını da gezin.

kucuk foto 2

Arşivi Parçalamak: Bir Osmanlı Ailesinde Temsil, Kimlik Hafıza, yaşam öyküsünün tıpkı arşiv gibi, kimi zaman birbirinden kopuk, rastlantısal, irrasyonel, kurgulanmış ve filtrelenmiş bir olaylar yığını olduğu fikrinden ilerler. Geç Osmanlı döneminden Türkiye Cumhuriyeti’ne üç kuşağı kapsayan ve Hatice Gonnet Bağana tarafından SALT Araştırma’ya bağışlanan Said Bey Arşivi’nin 1900-1940 dönemine odaklanır.

Sergi, karmaşık bir geçiş sürecinde bir ailenin kendisini yazı, fotoğraf, anlatı, müzik ve nesnelerle nasıl ifade ve temsil ettiğini anlamaya çalışır. Aile üyelerinin kendi hafızalarını nasıl oluşturduğu ve sakladığını; bu hafızanın erken cumhuriyetin kurulmakta olan ulusal anlatısıyla nasıl iç içe geçtiğini, kendi sınırlarını çizerek kimliklerini nasıl kurguladığını ve kimleri birer öteki olarak bu sınırların dışında bıraktığını inceleme olanağı sağlar. Ayrıca, biyografi ve tarih yazımının olanak ve engellerini tartışmayı, bunları mümkün olduğunca şeffaflaştırmayı amaçlar. Arşiv ve biyografiye atfedilen bütünsellik, düzen, yalıtılmışlık ve mahremiyetin antitezini “parçalamak” kelimesiyle vurgular.

Arşivi Parçalamak, bir tarih ve arşiv sergisi olduğu kadar bir tarih yazımı ve arşivcilik sergisi, bir tarih yazımı denemesidir.

Said Bey kimdir?
Mehmed Said Bey (1865-1928), Mekteb-i Sultânî (bugünkü Galatasaray Lisesi) mezunlarındandır; aynı okulda hocalık yapar, sarayda tercüman olarak çalışır. Evinde bir piyano bulunur, her gün neler yaptığını ajandasına not alır, sinemaya gitmeyi sever, çocukları bir matmazelden Fransızca dersi alır, 1920’lerde ailesiyle Şişli’de bir apartman dairesine taşınır. Fransız tarihçiler François Georgeon ve Paul Dumont’un tanımıyla adeta bir “İstanbullu burjuva karikatürü”dür.

kucuk foto 1

Ece Zerman’ın yüksek lisans tezinden yola çıkarak kavramsallaştırdığı bu proje, SALT’ın “Açık Arşiv” serisi kapsamında geliştirildi. Serginin tasarımı Future Anecdotes Istanbul tarafından gerçekleştirildi.

Osmanlıca transkripsiyon: Sinem Gülmez
Fransızcaya çeviri: Noémi Lévy Aksu
İngilizceye çeviri: R. Aslıhan Aksoy Sheridan, Michael D. Sheridan
İllüstrasyon: Sait Mingü
Animasyon: Boran Güney

 


Sayfalar:12