:::: MENU ::::
Posts tagged with: KAGİDER

CampusWINner olmak ister misiniz?

TurkishWIN büyük bir keyifle desteklediğim oluşumlardan. Başarılarıyla diğer kadınlara ilham veren isimlerle tanışabileceğiniz, konuşmalarından kendinize yeni yol haritaları çizebileceğiniz müthiş insanlarla bir arada olabileceğiniz, iş hayatı ve sosyal hayatta birbirini destekleyen başarılı kadınların buluştuğu bir oluşum. 3 yıl önce, Murat Kaya dostumun aracılığıyla tanıştığım sevgili Melek Pulatkonak’ın zarif jestiyle dahil olduğum bu topluluk, benim için zihin açıcı aktivitelerle dolu günler anlamına geldi hep. Bu yazımda sizlere; TurkishWIN’in üniversitelerdeki genç kızların bu aktivitelerin içinde olmalarını sağlayacak, gelecek yıllarda iş hayatında başarılı adımlar atmalarına yardımcı olacak, onlara mentorluk edecek rehberlik programlarından biri olan CampusWIN’den söz etmek istedim. Türkiye’de kampüs bazında kurulan ilk Women in Business oluşumu; Boğaziçi Üniversitesi Women in Business Proje Grubu hakkında, başarılı bir CampusWINner olan sevgili Pınar Yalçın ile yaptığım söyleşiyi paylaşmak istiyorum. Enerjisi yüksek, algısı açık, yenilikçi ve başarılı bir genç Pınar Yalçın. Belki bu söyleşiyle, diğer üniversitelerde de genç kızların CampusWINner olmalarına ışık tutarız birlikte. CampusWINner olmak veya kulüp kurmak isteyen öğrencilerin tek yapması gereken, TurkishWIN ekibiyle info@turkishwin.com adresine mesaj yazarak bağlantıya geçmeleri olacak. Bu güzel söyleşi için sevgili Pınar’a, destekleri için Melek Pulatkonak ve Elif Tukin’e teşekkür ederim.

Pınar önce seni biraz tanıyalım ve Women in Business Proje Grubu’nun çıkış noktası nedir, senden dinleyelim.
“Merhaba ben Pınar Yalçın, Boğaziçi Endüstri Mühendisliği 4. Sınıf öğrencisiyim. 4 yıl boyunca kendimi geliştirmek adına bir çok başarılı uluslararası şirkette staj yaptım ve aynı zamanda 2 yıldır TurkishWIN (Turkish Women’s International Network)’in kampüs liderliğini yapmaktayım.
TurkishWIN’de görev aldığım süre boyunca, katıldığım bir çok etkinlikte kadınların iş hayatı ve sosyal hayatta birbirlerine destek olmalarının gerekliliğini anlatan konuşmaları dinleme fırsatım oldu. Konuşmalarda vurgulanan bir başka nokta ise; kadınların kendilerini geliştirmek, iş hayatı ve sosyal hayatta paylaşımlarda bulunmak, hedeflerine ulaşabilmek için destek alacakları bir kaynağın, sosyal çevrenin eksikliğini hissetmeleriydi. Çalışan kadınlar için TurkishWIN ve KAGİDER gibi organizasyonlar bu networkü sağlıyorlardı fakat üniversite kampüslerinde böyle oluşumlar yoktu. Yurtdışındaki üniversitelerde çok sayıda örneğini gördüğümüz Women in Business kulüplerinden/gruplarının ilkini, yine ilklerin okulu Boğaziçi Üniversitesi’nde kurulabilirdi.
TurkishWIN’in kurucusu Melek Pulatkonak ve mentorum Nilüfer Durak bu süreçteki en büyük destekçilerim oldular.”

Pinar YalcinBu düşünce kampüse nasıl taşındı? Ekibinizi nasıl kurdunuz?
“Kampüste kulüp olarak kurulmak istiyorduk fakat gerçekleştirmek istediğimiz etkinlikler için mezunlarla iletişimimizin güçlü olması gerekiyordu. Bu nedenle BÜMED’den ve BÜMED Kariyer Merkezi’nden desteklerini istedik. BÜMED Yönetim Kurulu Başkanı Hakan Zihnioğlu ve BÜMED Kariyer Merkezi Yöneticisi Gaye Beydoğan fikirlerimizi çok olumlu karşıladılar ve BÜMED Kariyer Merkezi’nin altında Women in Business Proje Grubu olarak çalışmaya başladık.
Ekip, kurucu üyeler, güvendiğim yakın arkadaşlarımdan oluşuyor; Sezin Kulaç, Dicle Ağdaş, Rabia Dilara Cumhur, Candan Ereser ve Esra Erkuş. Geçen yıl onlarla fikirlerimi paylaştığımda hepsi bana içtenlikle destek oldular. Sonrasında attığımız her adımı beraber planladık ve beraber çalıştık. Zamanla aramıza katılmayı isteyen yeni ekip arkadaşlarımızla, etkinliklerimizi ve networkümüzü büyütmeyi istiyoruz.”

bounwib ilk etkinlikNasıl etkinlikler yapıyorsunuz, yapmayı planlıyorsunuz? Gelecekteki amaçlarınız nelerdir?
“İlk etkinliğimiz Women in Business 101: Art and Power of Networking, kendi alanlarında başarılı ve güçlü üç kadının konuşmacı olarak katılımıyla gerçekleşti; Melek Pulatkonak, Gülden Türktan ve Neslihan Nigiz Ulak. Etkinliğimize ilgi büyüktü, yaklaşık 80 katılımcımız vardı. Yoğun ilgi gösterilen etkinliğimizden sonra ise öğrencilerden, mezunlarımızdan, konuşmacılarımızdan ve BÜMED’den çok güzel tepkiler aldık. Aldığımız bu olumlu tepkiler bizi cesaretlendirdi ve daha çok çalışmamız için güç verdi.
İlerleyen zamanlarda BÜMED ve TurkishWIN’in desteğiyle mezunlar ve öğrenciler tarafında bir çok etkinlik yapmayı planlıyoruz. Kısa dönem amaçlarımız, organizasyonumuzun yapısını sağlam bir şekilde kurmak, kampüs içi ve dışında bilinirliğimizi arttırmak. Uzun dönem amaçlarımız ise mezunlar ve öğrenciler arasındaki bağları güçlendirmek, bağlantı ağımızı genişletmek, ekibimizle beraber gelişmek ve büyümek.”


Senede bir gün değil, hep kadınız 2013

Bu yılın 8 martında da yazacak olumlu bir gelişme yok. Kadına şiddet ve kimliksizleştirme hamleleri, şiddeti ve kadın ölümlerini meşrulaştırma çabaları tam gaz devam ediyor. “Kadınkırım” konusunda arpa boyu yol alınmadı. 550 kişilik meclisin sadece 76 tanesi kadın olduğu sürece de değişeceği yok. Yazacak çok şey var ama elim varmıyor. Geçen yıl da elim varmadı bir önceki yıl yazdığımı paylaştım. Yazıda geçen rakamsal verilerin daha da arttığını hepimiz biliyoruz. Senede bir gün hamasi laflarla geçiştirilen bir gün değil her gün kadın olunabilen bir ülkede uyanacağımız günler için çabalamaya devam.
Yazıma 1934 yılında çekilmiş bir fotografı koyuyorum. O yıllarda yaşayan kadınlara bakın ne kadar gururlu ve kendilerinden eminler. Bir de etrafınıza bakın, göreceğiniz kadınlar 21. yüzyıla koşan kadınlar mı sizce?
Kadinlar 1934

Geçtiğimiz yıl kadınlarla ilgili arpa boyu yol alınmadığı gibi; hepimizin saçlarını diken diken eden mahkeme kararları, cinayetler, dayaklarla “Kadınkırım” tam gaz devam etti ve bunlar yetmezmiş gibi 4+4+4 saçmalığı orrtalığa saçıldı. Enerjim yok yeni cümleler kurmaya, geçen yıl yazıp paylaştığım bilgileri ve yazıyı aşağıya ekledim. Okuduğunuz zaman hak vereceksiniz, rakamsal verilerde azalma değil artış olduğu da hepimizin malumu. Daha çok çaba sarf etmeliyiz, bizi yönetenlerden beklentimiz sıfıra indi, erkeklerin bilinç düzeyini yükseltecek çalışmalara önayak olalım, kişisel çabalarımızı artırıp daha çok kız çocuğun eğitimine, kişsel gelişimine katkıda bulunacak kampanyalara destek verelim. Bunları yapalım ki, gelecek nesillere verecek hesabımız olsun.

Her yıl 8 martta akıllara düşer kadınlar. Kocaman kocaman laflar edilir, devleti yönetenlerden, sanatçısına, öğretmenine, sokaktaki insanına kadar herkes hamasi laflar eder, bir gün sonra ettiği lafları unutur gider. 2002 den bu yana sistemli bir şekilde ötekileştirilmeye çalışılan kadınların, hayatın içinde aktif rol almaları istenmemekte. Taciz ve tecavüz durumlarında suçlu sadece kadın olarak gösteriliyor, hem de devletin yüce mahkemeleri, ilahiyat mezunu din bilginleri tarafından bile. Dekolte giyindin, saçın açık, boyandın, gece sokağa çıktın, bara gittin, içki içtin, sevgilin var e o zaman suçlusun, sorguya gerek yok, doğrudan infaz. Hükümetin yüksek kademesindekiler, kadına ikinci sınıf vatandaş olması yönünde tebliğlerde bulunup duruyor. Çocuk doğur, evinde otur, kocanın sözünü dinle, haklarından feragat et…. liste uzuyor gidiyor. Her gün 5 kadının öldürüldüğü ülkemde “Kadınkırım” hızla devam ediyor. Yaşam hakkı hepimizin en önemli anayasal hakkı olmaktan çoktan çıkarılmış durumda. 2002 yılında cinayetlerle katledilen kadınların sayısı 66 iken, 2007 yılında bu sayının katlanarak arttığını ve 1077’ye yükseldiğini görüyoruz. 2009 yılının ilk yedi ayında ise 953 kadın katledilmiş. 2010 yılında ise, 337 kadın en acımasız işkencelerle, kafaları baltayla, testereyle kesilerek, diri diri toprağa gömülerek,yakılarak, kurşunlanarak çok basit nedenlerle erkekler tarafından katledilmiş. Devlet ise dayak yediği, işkence gördüğü, ölümle tehdit edildiği için polise defalarca şikayette bulunan kadınları korumayarak kadın cinayetlerini meşrulaştırıyor. Erkek egemen sistem, son yılların en baskıcı ve kahredici günlerini yaşatıyor biz kadınlara. Meclisin yüzde 92si erkek, 275 koltukta kadın oturmadıkça da bu sorunlar çözülmeyecek. Nefret cinayeti, namus cinayeti, töre cinayeti … seç beğen al her model var. Kadınların artık bu konuda daha duyarlı ve aktif olmaları gerek. Güneydoğu’da yapılan bir araştırmada, araştırmaya katılan kadınların yüzde 46 sı erken yaşta zorla evlendirilmiş daha da acısı yüzde 20 si 12 yaşında bu küçük kadınların. Ülkenin yönetim kademesindekilerin, çeşitli yayın organlarında kendi karılarını neredeyse çocuk yaşta aldıklarını gerine gerine anlatmaları ise durumu daha da vahimleştiriyor.
2010 yılında Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nce 24 bin 48 hane ziyareti ve 12 binden fazla kadınla yüz yüze görüşmelerle gerçekleştirilen bir araştırma sonucuna göre;
-Türkiye’de kadınların yüzde 41.9’u fiziksel ve cinsel şiddete uğruyor.
-Yüzde 49.9’la en fazla şiddete maruz kalan kadınlar ‘düşük gelir’ grubunda. Orta gelir durumunda bu oran yüzde 41.8, ‘yüksek gelir düzeyin’de de yüzde 28.7.
‘-Çalışan’ kadınların yüzde 44.1’i, çalışmayanların yüzde 41.1’i şiddet mağduru.
-Eğitimsiz kadınların yüzde 55.8’i, lise ve üzeri eğitim alan kadınların yüzde 27.2’si şiddet mağduru.
-En az bir kez gebe kalmış her 10 kadından biri gebeliği sırasında şiddet yaşıyor.
-Kadınların yüzde 57.6’sı, üç veya daha fazla kez yaralandığını söylüyor.
-Erkeklerin ‘işten çıkmaya neden olma veya çalışmaya engel olma’ oranı düşük gelir seviyesindeki kadınlarda yüzde 21.5 iken, yüksek gelir düzeyindeki kadınlarda neredeyse aynı: Yüzde 21.2.
-Yaşadığı şiddetini kimseye anlatmayan kadın oranı yüzde 48.5. Düşük gelir düzeyinde bu oran yüzde 54.1, yüksek gelir düzeyindeyse yüzde 37.5.
-Şiddet yaşamış kadınların yüzde 33.7’si ‘hayatına son vermeyi düşündüğünü’ söylüyor. Düşük ve yüksek gelir grubunda bu fikri aklından geçiren kadın oranı aynı, yani yüzde 34.6.
Şiddet görenlerin yüzde 12.4’ü intiharı denemiş. Düşük gelir düzeyinde bu oran 12.4 iken, yüksek gelir düzeyinde yüzde 11
Utanç verici rakamlar bunlar, yürek burkan rakamlar. Lafa gelince herkes coşuyor, ama eylem yok.
Bu yıl biraz çaba gösterelim, aktif olarak derneklerde görev alalım, yakın çevremizden başlayarak, “Kadına Şiddete Hayır” kampanyalarına destek verelim. Kız çocuklarının eğitimine gönül veren herkese yardım etmeye çalışalım. Cinsiyetinden dolayı doğduğu günden başlayarak horlanan, yaşam hakkı elinden alınan kadınlara yardım edenlere destek olalım.
Sadece bir gün değil, yaşadığımız her an kadın olma hakkının, ülkemizde yaşayan her kadına tanınması için elimizden ne geliyorsa yapalım.


Sürdürülebilir Kalkınma İçin Kadının Güçlenmesi Forumu

Zarakol ekibinden sevgili Aslı Pınar Tüfekçi beni ilginç bir foruma katılmaya davet ettiğinde, programı detaylı inceleme fırsatım olmamıştı. Four Seasons Bosphorus’da düzenlenen forumun yapıldığı salondaki konuk ve katılımcıları görünce verimli bir öğleden sonra geçireceğim belli olmuştu. 
“Kadın Liderlerin Öncülüğü – Sürdürülebilir Ekonomi için Kadının Güçlenmesi” konulu forumun katılımcıları; PepsiCo dünya CEO’su Indra Nooyi, Türkiye Kadın Girişimciler Derneği Başkanı Dr. Gülden Türktan, Sabancı Üniversitesi Yönetim Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Nakiye Boyacıgiller, PepsiCo Asya Pasifik Bölge Başkanı Ümran Beba, değerli sanatçı Serrra Yılmaz, CHP Milletvekili Şafak Pavey, PepsiCo Batı Avrupa Bölgesi Başkanı Debra Crew, PepsiCo Türkiye Yiyecek Genel Müdürü Ece Aksel, Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı ve PepsiCo Güneydoğu Avrupa Başkanı Eugene Willemsen idi.
Salonu dolduran, çoğunluğu kadın yüzlerce konuk da ülkemizin önde gelen kurumlarının üst düzey yöneticileri veya şirket sahipleriydi.
Kagider Başkanı Dr. Gülden Türktan’ın açılış konuşmasının ardından, PepsiCo Yiyecek Türkiye Genel Müdürü Ece Aksel’in konuşmasıyla Prof. Nakiye Boyacıgiller ve PepsiCo Başkanı Indra Nooyi sahneye geldiler. Prof. Boyacıgiller ve Nooyi; “İş dünyasında kadının güçlenmesinde kadın liderlerin rollerini” konuştular. Indra Nooyi’nin liderlik anlayışı konularından, çalışan annelerin sorunlarından da söz edilen pek keyifli bir sohbet oldu. Nooyi “Çeşitli araştırmalar; yönetim kurullarında ve lider konumunda daha fazla kadın barındıran şirketlerin, hem finansal anlamda hem de diğer boyutlarıyla daha üstün performans gösterdiğini ortaya koyuyor.” dedi. “PepsiCo’da kadının rolünü bir sosyal sorumluluk değil iş sorumluluğu olarak görüyoruz” diye konuşan Nooyi sözlerini “Dünyadaki tüm kilit pozisyonlarda erkekler yerine kadınlar olsaydı ne ekonomik kriz ne de savaşlar olurdu. Daha çok kadın eğim imkanı bulur, çocuklar daha mutlu olurdu ve daha iyi bir toplumda yaşardık” diye bitirdi.

Sohbetin ardından Prof. Boyacıgiller yönetimindeki panel başladı. Prof. Boyacıgiller’in verdiği rakamsal verilerden sonra sözü PepsiCo Asya Pasifik Bölge Başkanı Ümran Beba aldı ve iş dünyasında daha fazla kadının yer almasını için çaba harcanması gerektiğinin altını çizerken, kadının ekonomik güçlenmesi için eğitimin de şart olduğunu belirtti. Panel süresince beni en çok etkileyen iki konuşmacı Şafak Pavey ve Serra Yılmaz oldu. Ben onları her dinleyişimde daha çok hayran oluyorum, güçlü kadın modellerimin en ön sırasındalar her ikisi de. Daha önce TedXReset toplatısında dinleme şansı bulduğum Şafak Pavey‘in “Kültürü değiştirmeden değişimi gerçekleştiremeyiz” teşhisine gönülden katılıyorum. Engelliler, yaşlılar ve çocuklar için çalışmalar yapılırken bu tanıma kadınların da dahil edilmesini istediğinde verilen cevabın “ayıp olur ama kadınları, engellilerle bir tutmayalım” olması çok içimi acıttı. Şafak Pavey’in TedXReset konuşmasnı izlemek için BURAYA tıklayınız.
Sanatçı kimliğiyle tanıtılmak istediğini belirterek sözlerine başlayan değerli sanatçı Serra Yılmaz da sanatın toplumu dönüştürücü etkisinden, kadın sanatçıların farklı disiplinleri birleştirici ve kamuoyunu etkileyici güçlerinden yararlanılarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin hayata geçirilmesi konusunda neler yapılabileceğinden söz etti. Kazanılmış haklarımıza tecavüz edilirken sessiz kalmamamızı, hatta haklarımızı korumak için seferber olmamız gerektiğini de sözlerine ekledi değerli sanatçı.

Amerika ve Avrupa’daki hemcinslerinden yıllarca önce Türk kadınları birey olarak tanınmayı Atatürk’e borçlular. Onların seçme ve seçilme hakkı için uğraştıklarının onda biri kadar çaba harcamış olsaydık, şu günlerde bedenlerimiz üzerinden yapılan siyasetlere de daha farklı tepkiler verirdik.Türkiye’de kadınlar hakları için hiç zorlanmadıklarından, kaybedince neler olabileceğinin de ayırdına varamayan çokça hemcinsim var ne yazık ki. O öğleden sonra bütün sorunlara çözüm bulamadık ama iş çevresinden çok sayıda kadının olan bitene karşı daha farklı bakacağına inanıyorum.

Zihin açıcı, heyecan verici insanlarla tanışıp sohbet etme şansı yakaladığım, dostlarla hasret giderdiğim ve pek leziz ağırlandığım bu davet için; PepsiCo ve Kagider yetkililerine, Zarakol ekibine ve harika evsahipliği için sevgili Aslı Pınar Tüfekçi’ye tekrar teşekkür ederim.

Değerli dost Uğur Özmen’in bu toplantı ile ilgili 2 güzel yazısının linkini de aşağıya ekliyorum, yazıların üzerine tıklayarak mutlaka okuyun.

Kadının Yeri 1
Kadının Yeri 2