:::: MENU ::::
Posts tagged with: deprem

Depreme Hazırlıklı Olun!

Aksigorta’nın AKUT’la birlikte; toplumumuzu başta deprem olmak üzere sel ve yangın gibi doğal afetler konusunda bilgilendirmek üzere 2010 yılında başlattığı ve 5 yıllık kurumsal sosyal sorumluluk projesi olarak tasarladığı “Hayata Devam Türkiye” Projesi’nin 5. ve son etabı Sabancı Müzesi’nde.

akut tir

“Hayata Devam Türkiye” Projesi’nin 5. etabı boyunca; Aksigorta’nın deprem tırı Sabancı Müzesi’nin bahçesinde olacak. Müze’nin ziyaretçilerine ve İlköğretim öğrencilerine 30 Haziran’a kadar G Force deprem simülatöründe 1999 yılında yaşanan 7,4 büyüklüğündeki Marmara Depremi yaşatılarak, konunun önemine bir kez daha vurgu yapılacak. “Güvenli Oda” ve “Güvenli Olmayan Oda” olarak iki farklı bölümün bulunduğu deprem tırında eşyaları sabitlemek gibi alınabilecek basit önlemlerin önemine dikkat çekilecek.

aksigorta_akut(1)

Binlerce vatandaşımızı yitirdiğimiz 1999 Marmara ve ardından yaşanan depremlerde, afetler konusunda bilgi yetersizliğinin, kayıpları daha da artırdığı gerçeğinden yola çıkılarak tasarlanan ve uygulanan “Hayata Devam Türkiye” Projesi’nin ilk 4 yılında 52 il, 174 ilçede toplamda 5.4 milyon kişi “Hayata Devam” demiş. 700 bine yakın öğrenciye ulaşılan kurumsal sosyal sorumluluk projesi kapsamında 60 bin kilometre yol katedimiş, eş zamanlı olarak sosyal medyada gerçekleştirilen çalışmalarla da 1.4 milyon kişi bilgilendirilmiş.

guvenlik1(1)

“Hayata Devam Türkiye” projesi, geçtiğimiz 4 yıl içinde 3 kez ödülle taçlandırılmış. 2013 yılında 2.400 başvurunun yapıldığı SABRE ödüllerinde Türkiye’den Altın SABRE 2013 ödülünü alan “Hayata Devam Türkiye” Projesi; aynı yıl Stevie 2013 Uluslararası İş Ödülleri’nde de bronz ödüle layık görülmüş. “Hayata Devam Türkiye” Projesi, 2012 yılında da Türkiye Halkla İlişkiler Derneği tarafından verilen ve Türkiye’nin en prestijli ödülleri arasında yer alan Altın Pusula Ödülleri’nde Kurumsal Sorumluluk-Eğitim kategorisinde en iyi proje ödülünü almış.

Deprem konusunda hem çocuklarınızı bilgilendirmek, hem kendi bilgilerinizi tazelemek, hem de bu sıcak günlerde Sabancı Müzesi’nin muhteşem bahçesinin keyfini çıkarmak için mutlaka uğrayın.


11 Mart 2011 Saat 14.46 Yer Japonya

Birkaç yıl önce Japonya’yı sarsan büyük ölçekli deprem ve tsunami sonrası yaşanan nükleer felaket haberleriyle doluydu gündemimiz.

Japan1

17 bine yakın kayıp, 12 bine yakın da ölü vardı bilançoda. Geçen sürede bizler unuttuk yaşananları, ama onların unutması mümkün değil. Kısa sürede yaralarını sarıp hayatlarına devam etmeye çalıştılar.

Japan2

Nükleer lobicileri şu aralar yine başlamış ortalığı karıştırmaya, umarım aklı başında Japon vatandaşları yaşananları unutmazlar ve izin vermezler bu saçmalığın bir kez daha yaşanmasına. Boston.com’un Big Picture bölümünde 1 yıl sonrasında nasıl toparlandıklarını fotografların üzerine tıklayarak görebilirsiniz. Geçen yıl yazdığım yazıyı da ŞURADAN okuyabilirsiniz.
Bizim paragöz ve hırslı lobicilerimiz de yeşili, ormanı, gölü denizi neyi bulursa yok eden canavarlara dönüşmüş durumdalar. Karadeniz’in doğasını nükleere ve madencilere, dünyanın hayran kaldığı Ege-Akdeniz kıyılarını balık çiftliklerine beton yığını otellere peşkeş çekerek yok etmeye devam ediyorlar.

Fotograflar: Boston.com Big Picture sayfasından alıntıdır.


Van afet bölgesi olsun #vanafetbolgesiolsun

Bugün yeniden sallandı Van. Sokaklarda bin güçlükle yaşamaya çalışanların yine yüreği hop etti.

Hava sıcaklığının sıfırın altında seyrettiği Van’da, insanların çadırlarda sağ ve esen yaşamasını bekleyen devlet erkanına sesleniyorum. Politik hırsların taşlaştırdığı yüreklerinizi azıcık ısıtmaya çalışın ve Van’ı afet bölgesi ilan edin. Sizler sıcacık yataklarınızda huzur içinde uyurken, orada bebeler soğuktan donarak ölüyor farkında mısınız?

Biraz şanslı olup, eş dost yardımıyla karavan bulanlara da park edecek yer verilmiyor. Parasını ödese bile su elektrik kullanmasına izin verilmiyor. Ne yapılmaya çalışılıyor? Gerçekten beceriksizlik mi, akıl tutulması mı, kirli politik oyunlar mı… anlayamıyorum, aklım almıyor. Nedeni ne olursa olsun yazık bu insanlara.

Değetli arkadaşlarım, okurlarım lütfen bir kamuoyu oluşturulması konusunda destek olun. Bugünkü sarsıntıdan sonra, oraları hala afet bölgesi ilan edilmedikçe, yitip gidecek canların vebali hepimizin. Kendi adıma, bu denli ağır bir insanlık suçuna ortak olmak istemiyorum.


Yıllar Sonra 17 Ağustos

17 Ağustos 1999 dan bu yana yıllar geçti. Yaşanan felaketi unutturmak üstünü örtüvermek isteyenler, yeni felaketlere davetiye çıkaran yapılar inşa ettiğini televizyonlarda beyan edenler, yurt dışından yollanan yardımları iç edenler, acil durumda kullanılacak diye her semtte merkezi yerlere konan konteynerleri soyanlar; bütün yüzsüzlükleriyle aramızda dolaşıyorlar.  Hapisteki tek adamı da taltif edip salıverdik, hepimize geçmiş olsun. Yaşadıklarımı 45 Saniye Size Ne İfade Ediyor başlığıyla paylaşmıştım. Bugün sizlerle okuduğumda beni etkileyen ve deprem hakkında fikri olmayanların mutlaka okuyup, sindirmesi gereken bazı yazıları paylaşacağım.

deprem Bu felaketin üstünü örtmeye çalışanlara, aradan geçen onca yılda bir arpa boyu yol alınmamış düzenlemeleri yapanlara, bu konuyu kullanarak rant peşinde koşanlara yüce rabbim şifa versin. Hırs da bir hastalık ne de olsa,  başka söyleyecek birşey bulamıyorum. Lütfen üşenmeyin; aşağıdaki linklere tıklayarak tek tek okuyun, sindirin, paylaşın.

Sets Turan 17 Ağustos 1999 Deprem Güncesi

A. Murat Eren 17 Ağustos 1999

 


17 ağustos 1999

11 yıl geçti unutmadık, bütün aksi yönde çabalamalara rağmen de unutturmayacağız.
Sizlerle Sets Turan dostumun, geçen yıl yazdığı blog yazısını paylaşacağım. Sayfasından doğrudan kopyalayıp ekledim, okuyun ve sizler de listelerinizle paylaşın lütfen.

17 Ağustos 1999 – deprem güncesi

17 agustos 1999 sabaha karsi.. annemin “deprem oluyor uyan” cigliklarina uyaniyorum sersem sepet. televizyon ile akvaryumu tutun bir sey olmaz dedigimi hatirliyorum.. sonrasinda geri uyudugumu..

keyfim ve uykumun kactigini hatirliyorum, herhalde 1 saat gecmis. su icmek icin uyandigimda ailemi gordum balkonda, istanbul’da, kadikoy’deki evimizin balkonunda.. elektrik yok, eski bir pilli radyo bulmuslar.. radyo’da aglamakli bir dj duydugumu hatirliyorum.. “tum sehir yikildi, biz mahsur kaldik radyoda, yasayan varsa bize ulassin telefonla.. sehir tamamiyle yikildi” diye kendini tekrarlayip duruyordu.. babam ara ara bunu dinleyip sonra kanal aramaya basladi. ben de oturdum yanlarina.

ilk duyduklarim avcilarin tamamiyle yikildigi, istanbul’un yerlebir oldugu idi fisilti gazetesinden, bazi insanlar apartman bahcesine inmisti, bakiyorlardi oradan binadakilere, digerlerine siz de inin kalmayin binada diyorlardi ve konusuyorlardi. gun aydinlanmadan kipirdamanin cok dogru olmadigini dusundugumu hatirliyorum. sehir ne durumda bilmiyordum, telefonlar calismiyordu, ulasamiyordum.. ve ulasilamiyor.

gun aydinlandiginda tahsis araci ile avcilara gectim. hala anlamaya calisiyordum hasarin boyutlarini, gecerken gordugum bir cok semt duruyordu yerli yerinde.. peki ya duyduklarim. endise yerini yavas yavas rahatlamaya birakiyordu. avcilara ulastigimda devam eden calismalari gordum, yikilan binalar. insanlarin konusmalarini duymaya basladim tekrar. izmit yikildi, yalova yikildi diyorlardi. bu konusmalar arasinda “istanbul cok ucuz atlatti” laflarini hatirliyorum hasbel kader..

gunun aksaminda bir helikopter izmit’e jenerator birakacak, sonrasinda yalova’ya inecek, donuste oradan yaralilari getirecek. izmit’e yaklastigimizda idrak edebildim boyutlarini. bolgesel aydinlatmayi ve calismalari hatirliyorum.. donup kalmisken gozumden inen bir damla yasi.

hep kesik kesik sahneler.. birbiri ile baglamakta cok zorlaniyorum zaman zaman. kimi zaman da bir film gibi izleyip sicradigimi bilirim. geceler boyu uyuyamadigimi.

yalovaya inisimizi hatirliyorum. hastane kurulmaya calisiliyordu, sahra hastanesi, insanlar etrafta, hala aglayanlar, askerler ile konusmaya calistigimi hatirliyorum, neler olup bittigini, durumu ogrenmeye calistigimi. etrafi dolasip anlamaya calistim bir sure.. daha vakit gecenin basi. ustu basi toz duman icinde insanlari goruyorum kosusturan, aglayanlari goruyorum bolca etrafta.. yeni gelen ekipler ne yapmalari gerektigini anlamaya calisiyorlar.. afet koordinasyon yazisi hatirliyorum yarim yamalak, bir a4 ciktisinda. kurulan cadirlar.

gecenin ilerleyen saatlerinde askerler ile cikiyoruz.. ses dinleme ve arama yapacagiz diyorlar. bir askeri kamyon ile yoldayiz, siteler mevkii dedikleri bir yere gidiyoruz. elimizde fenerler, baretler. metal cubuklar ile insaat demirlerine vuruyoruz, duyan var mi diye bagiriyoruz 1 dakika boyunca. sonra herkes enkazin belirli yerlerine dagiliyor.. dinliyoruz.. acaba bagiran veya bir yere vurarak bize ulasmaya calisan var mi diye.. gunun ilk isiklarina kadar devam ediyoruz.. tek bir ses duymadan, kimseye ulasamadan..

tekrar stad bolgesine donuyoruz, gecici cadirlar kurulmus kismen, hala insanlar hareket halinde, saate aldirmaksizin bir kesmekes.. ne yapacagimizi anlamaya calisiyorum hala, dostlar ile konusuyorum, neler oldugunu anlatiyorlar, az cok fikir sahibi olmaya basliyorum.. neler yapabilecegimizi konusuyoruz.. ceset torbalamak, gida dagitmak, enkaz altindan ceset cikartmak, gecici yerlesimler kurmak, denetim\denetleme gibi bir cok adim var yapilmasi gereken, ekipler organize ediliyor gonullulerden.. bir ekibi alip gida dagitmak icin cikiyorum yalova’nin biraz daha sayfiye bolgesi olan bir mintikayi veriyorlar gida dagitimi icin..

kamyon dolusu yiyecek ile ulastigimizda baska bir grup gordugumu hatirliyorum.. insanlar aracin etrafinda toplanmis, gidalari havaya atiyorlar ve insanlar kapisarak alt alta ustuste almaya calisiyorlar.. kamyondan atlayip ustlerine kostugumda yanimdakilerin zor tuttugunu hatirliyorum.. araclarindaki gidaya el koyduktan sonra insanlari siraya sokup her birine elimizde olan erzaklardan ufak paketler dagittik.. sadece 1-2 gun yetecek kadar gida dagitiyorduk ama devaminin yolda oldugunu soyluyorlardi.. dua eden teyzeler, tesekkur eden gencler vardi.. bir kismini yardimci olarak yanimiza alip devam ediyorduk mahalleler icerisinde dagitima..

gunun baslangici ile basladigimiz gida dagitimi oglen aracin bosalmasi ile son buldugunda tekrar geri donduk stada.. enkazdan ceset cikartilmasi gerekiyor dediler. stad yakinlarinda 5 katli bir bina oldugu soylendi.. tamam diyerek yanima 4 kisi alarak yola ciktim. sicak vurmaya baslamisti ve garip bir koku vardi havada.. cigerimi yakiyordu. sonraki gunler daha da agirlasacagini o an kestirememistim. yolda giderken baska bir ekip gorduk.. yardima ihtiyaclari olup olmadigini sordugumda “vucudun ust kismini bulduklarini, belden asagisini da bulduklarinda baska bir enkaza gececeklerini, sorun olmadigini” soylediler.. gayet sakin ve duragan bir sekilde soyledikleri sey algimi zorlamisti. daha kotu sahneler de gormus olmama ragmen anlam veremedim uzun bir sure. kolay gelsin diyerek devam ettik..

5 katli binaya ulasmistik ama 1.5 katli bir ev vardi yol kenarinda, yaninda baska bir 4 katli bina.. bakkala sorarak teyid ettik ve donup binaya tekrar goz gezdirdigimizde kot farki yuzunden goremedigimiz gercekle yuzlestik. 5 katli bina oldugu gibi yikilmis, 4 katin ustune oturmus, 4. katin yarisi ile en ust kat yol seviyesine inmisti.. aglayarak bir adam geldi yanimiza, 50’li yaslarinda herhalde. annem iceride kaldi, naasini alabilirsek defnetmek istiyoruz dedi buruk bir sesle.. siz acsinizdir diyerek gidip ellerinde olan domatesler ve salataliklar ile bir tepsi yapip yanimiza getirdi.. hic birimizin bir lokma yiyecek hali yoktu. enkazda calismaya basladik, oglenden hava kararana kadar gecen vakitte surekli olarak calistik fakat naasa ulasamadik.. hava kararmaya yuz tuttugundan ve aydinlatma olanaklari kisitli oldugundan ertesi gun devam edecegimizi soyleyerek tekrar stad mevkiine donduk..

sivil kiyafet ile denetleme yapilacagini ogrendim, ustumde silah bulunmasinin iyi olacagini soylediler. tedbiren bir silah aldim. yine anlam veremedim. boyle aci dolu bir ortamda neyi denetleyecegiz, niye silah.. daha bunlari dusunmeme firsat kalmadan bagiris cagiris duyduk ilerimizdeki bir sokaktan.. orada ne oldugunu ogrenemedik, gittigimizde sakinlesmisti heryer. gecici cadirlarin oldugu bolgeye gittik once, kalin musambalar gondermisti birileri, yardim amacli.. cadirlarin altina sererek toprak ile temasi kesmek ve yalitim saglamak icin kullaniliyordu. birinin bu yardim amacli musambalari askeriyeye ait olmayan, stadin uzagindaki depolardan calip satmaya kalktigina sahit olduk.. zaten parasi olmayan, evi barki yikilmis insanlara satiyorlardi.. linc edilmesi icin birakmayi cok istedim o an.. oracikta linc etmeyi.. tutuklandigi gibi uzaklastirildi bolgeden.. anlamaya baslamistim neyi denetledigimizi.. kepengi acik bakkalar gorduk.. fahis fiyatla (karton sigara fiyatina tek paket) sigara satan, gida malzemelerini, suyu fahis fiyatla satan.. malzemeler halka dagitilmak uzere alindi bir kismindan, dukkan icerisinde olanlar olmasa da dukkanin onune karaborsa amaci ile cikarttiklari depolara aktarilirken sahislarin da bir kismi alikonuluyordu.. yuruduk kilometrelerce belkide, insanlari dinleyerek, konusarak, ogrenerek yuruduk.. tekrar geri dondugumuzde geceyarisina geliyordu saat. ustumuz basimiz perisan, enerjimiz bitmis haldeydi ve daha bir lokma yememistik. yiyememistik..

tekrar ses dinleme, bu sefer baska bir mevkiiye gittik, yalova’dan siteler mevkiine giderken sag tarafta kaliyor diye hatirliyorum gittigimiz yeri hayal meyal.. siteler mevkiine girdigimizde gecenin karanligi yuzunden binalarda cok hasar olmadigini sanip fenerleri actigimizda hemen hemen tum birinci katlarin bina altinda kaldigini, koca koca binalarin sarsinti etkisi ile 2-2.5 metre birbirinden uzaklastigini gordugumu hatirliyorum.. buradaki manzara da pek farkli degildi.. yine saatler suren arama tarama. yine bir umut bekleyisler ve yine umutsuzca donus.. bu sefer gittigimiz bolgede calisma yapan kurtarma ekibini hatirliyorum. hayatta kalan bir depremzedeyi kurtarmaya calisiyorlardi, santim santim bina parcalarini temizleyerek, santim santim ilerleyerek. cok duramadik orada, aramamiz gerekiyordu.

gun agarirken stada dondugumuzde cay buldugumuzu hatirliyorum, ustu basi toz toprak icinde asker bir cocuk cay getirdi agabey cok yorgunsunuzdur diyerek.. cayin iyi hissettirdigini hatirliyorum, beyaz onlukluleri ve biraz daha duzene kavusmus oldugunu. daha once ceset cikartma calismasi yaptigimiz binaya birilerinin yonlendirilmesini istedigimi hatirliyorum.. eger kimse gidemezse haber verilmesini ekleyerek.. balikesir tugayinin gelecegini duymustum, bir grup vardi, bolgeye 2 buyuk cadir, bir yemekhane cadiri ile geldiklerini hatirliyorum. astsubay bir genc ile tanismistik orada, yarin gecici yerlesimlere erzak ve malzeme goturecegim, civar bolgeyi dolasacagim, merkezde herkes, yakin bolgeye bakan cok fazla olacagini sanmam bu karmasada dedi, gidelim dedim.. once biraz dinlenelim dedik ama 1 saat bile duramadik yerimizde, ustumuzde sera gibi bir cadir, altimizda naylonlar ile 1 saat kadar uzanabildik toz topragin icinde, yorgunluktan uyuyamiyorduk ve yapilmasi gereken cok sey vardi. 1 saat ya gecti ya gecmedi sozlesmis gibi kalkip yurumeye basladik, bir askeri kamyon alip yalova icerisindeki askeri depolara gittik.. malzemeleri araca yuklerken bir binbasi geldi, gerektigi kadar alin gibi bir soz sarf ettigini hatirliyorum.. ve astegmen cocugun gozlerinden yaslar akarak bagirislarini.. bu ortamda “gerektigi” ne demek, satmak icin almiyorum bunlari insanlara dagitacagim, kendi anneme babama malzeme vermedim daha durumlari iyi oldugu, daha fazla ihtiyaci olanlar oldugu icin diye haykirislarini. binbasinin once kizginlasip sonra gozleri dolarak sarilisini izledim.. alin ne gerekiyorsa sozu ile beraber kamyonu yukledik.. yalova cikisi, yonumuzun denize ters oldugunu hatirliyorum, yasli mi yasli bir teyze, bir de amca. ufak kulubeleri de yikilmis depremde, dag basinda bir baslarina tarla ortasinda kalmislar.. yiyecekleri var, barinak ise agac dallarini catarak ustune gerdikleri bir ortu. elde olan imkanlarini cikartiyorlar, ortuler, silteler, bir cadir kuruyoruz onlara kendi olanaklari ile, amca israrli.. daha fazla ihtiyaci olanlar vardir diyerek cadir vermemizi reddediyor.. onlari merkeze goturmemizi de.. taslardan ufak bir ocak hazirlayip biraz cira birakiyoruz ama amca yine reddediyor.. bizim burada odunumuz var yakariz biz onunla.. yutkunuyoruz.. ellerinde olan az erzaklarindan bize ikram ediyorlar acsinizdir diyerek.. yine acligimizi unutmusuz, yiyemiyoruz bir lokma bile.

tekrar donuyoruz sehre dogru, yine erzak dagitimi, kurulan, adini cadirkentler koydugumuz gecici cadirlara gidiyoruz, cadirlari saglamlastiriyoruz elimizden geldigince, ne kadar saglam olabiliyorsa. naylon ile destekliyoruz malzememizin ve gucumuzun el verdigi kadarini.. vakit ogleni gecerken ceset torbalamaya gidiyoruz.. cesetler torbalanmazsa salgin hastalik bas gosterecek, ekipler icin asilar geliyor, yeni gelen insanlara asi yapiliyor hastaliga karsi, ne asisi oldugunu bile bilmiyorum.. ceset torbaliyoruz.. kara kara torbalar, bedenler, bedenler, bedenler. havanin karardigini biliyorum ama orada ne kadar kaldigimizi kestiremiyorum.. tek kelime etmeden gecirdik saatleri..

tekrar stad, bu sefer stadda nefes alamadigimi farkediyorum, astegmen genc gel ailemin yanina gidelim dedi, ailesinin evinin onunde cimlik bir alan var, herkes o cimlik alana yerlesmis, annesi gorur gormez sariliyor oglunun boynuna, opuyor, kokluyor. ikisinin de gozleri yasli.. evden alinacak esyalar oldugunu ve korktuklarini soyluyor. gidip alalim dedigimde astegmenin bakislarini hatirliyorum.. sonrasinda da yan yatmis merdivenleri karsimda gordugumu.. nasil bir cesaret, niye yaptik bilmiyorum ama ayakta durabilmek icin duvara tutunmak zorunda kalacagimiz kadar egilmis binada 2. kattaki evlerinden annesinin ihtiyaclarini alip geri donuyoruz.. ustumuzu degistiriyoruz yan yatmis evde kapali bir yer bulmanin rahatligi ile. dus almak ise hayal.. en fazla yuzumuze bidonlardan akitarak carptigimiz bir avuc su. geri dondugumuzde annesinin bizim icin buldugu cayi iciyoruz, bir bardak, bir bardak daha derken dinclestigimi hatirliyorum.. sonrasinda cimlere uzanmis, basimin altinda baretim ile uyudugumu. geldigimden beri ilk ve son uykum buydu zaten.

yakalasik 2 haftam gecti bu duzende, kimi gun ceset torbalayarak, kimi gun sahra hastanesi kurarak, erzak dagitarak, naas arayarak.. golcukten bir binbasi ile sohbet etmistik, hasarlari uzerine, ne durumda olduklari uzerine.. balikesir tugayi gelmisti, yerlesmisti.. yemeklerinin guzel oldugunu, askerin moralini yuksek tutmaya calistiklarini hatirliyorum. depolar duzene kavusmustu, her gun gelen yardimlarin depolarda duzenli istiflenisini ve giris cikislarin duzene koyulusunu gormustum.. ustumde en son astegmenin evinde giydigim askeri kamuflaj, palaskam, ona takili ekipmanim ve bir tanede beyaz baretim. ustum basim toz toprak, ceset kokusu.. dinlenmem gerektigini soylerek beni evime gondermeye karar vermislerdi, en azindan gecici olarak, 1-2 gun bile olsa.. migdemde bozulma ve yanma vardi, atesim de yuksekti son 1-2 gun. ne kimlik, ne para, hic bir sey yoktu uzerimde. sadece kiyafetler.. bir de gorev karti. deniz otobusune gittik astegmen ile. paraniz yoksa binemezsiniz demesi uzerine askerlerin gisedeki gorevliye kizdiklarini ve azarladiklarini hatirliyorum.. sonra geriye donen 3-4 ekip ile deniz otobusunun ust katini bize verdiklerini. ilk basta iyi niyet sanmistim, kokuyorduk.. ceset kokuyorduk hepimiz.. kamuflajim, palaskaya takili ekipmanlarim, baretim.. deniz otobusunde soguk sandovic ve cay verdiklerini hatirliyorum.. yine yiyemedim ama caya sevindim.. istanbul’a indigimizde insanlarin garip gozlerle bakip uzaklastiklarini hatirliyorum..

dolmuslarin arkasinda yer alan kampanya afislerini gormustum.. sehir garip gelmisti.. dolmuscunun param yok sozume karsilik ne parasi diye sitemini hatirliyorum.. gozu gorevli kartimda.. ustumde kurumus kan izleri olan kamuflajimda.. baretimde.. onun yaninda yari uyuklayarak yari uyanik annemin evine ulastigimda annemin bembeyaz yuzunu, ustunu cikart cabuk diyisini hatirliyorum. apartman boslugunda soyunup eve girdikten sonra dusta agladigimi ve bana 1 hafta gibi gelen uykumu.

talimat uzerine hastaneye giderek tahlillerimi yaptirip saglam oldugumu ogrendikten sonra, -doktorun ishale ilac olarak verdigi kolayi saymazsak..- tekrar dondum yalova’ya. yunan gezici hastanesi gelecekti ve kurulum yapilacakti.. tum depolari gezip son durumu gordukten sonra askeri yerleskeleri dolanip yunanistandan gelen doktor dolusu 2 katli otobusu karsilamistik, onlara sahra hastanesi kurmus, bolgede gezerek calisma yapabilmeleri icin arac ayarlamistik.. 2. gidisimde 3 gun kaldim. yine uyumadik ama daha anlasilabilirdi benim icin.

aradan 10 yil gectikten sonra meren’in blogunda okudugum yazi uzerine paylasmak istedim bunlari.. 10 yil once oradayken, yine ses dinlemesine giderken bir asker cocuk anlatmisti.. “agabey adam yataginda uyurken bina cokmus.. adam uyanmis ve tavanin kendine dogru geldigini gormus.. gozunu kirpmaya korktugunu soyledi o an.. duvar burnuna 5 santim kala durmus.. tavana delik acarak cikartmislar adami.. sabah kendisi anlatti, bu adam nasil uyur bir evde tekrar, ben delirirdim herhalde..” diyerek oradaki bir yasanmisligi.. okudugumda bunun aklima gelmesi ile beraber corap sokugu gibi geldi gerisi. paylasmak istedim.. biraz olsun aklimdan cikar, uzaklasir belki diye.

hic sanmiyorum..

yardim etmek icin oradaydim.. bugun bile kare kare hatirliyorum oradaki bir cok sahneyi.. birebir yasayanlarin hatirladiklarini tahayyul etmek cok zor..