Hasta olmak mı zor, hasta yakını olmak mı? Ne zor bir soru, yumurta-tavuk sonsuzluğu gibi. 2000
yılından bu yana; önce küçük teyzemin beyninde oluşan tümör, ameliyatı ve klostrofobisi olduğu için her yıl MR-tromografiye onunla birlikte girmem, sonra alzheimeri hızla ilerleyen ve 4 yıl çektikten sonra vefat eden büyük teyzem, yatalak olan babam ve şimdi de alzheimer ikinci devreyi süren annemle hasta yakını rolündeyim. Her ne kadar hayattan almam gereken dersler var diye düşünmeye çalışsam da çok zorlandığım zamanlar oluyor. Hasta yakını olmak, hasta olmaktan daha zor. Benim de onlar gibi ilgiye, bilgiye ve yardıma ihtiyacım oluyor. Alzheimer’lı bir hasta yakını olmak ise en zoru. Annenizle ve babanızla en güzel günlerinizi geçirecekken neredeyse onlara annelik etmeye başlamak hiç de kolay değil. Sevdiğiniz birinin gün geçtikçe sizden ve dünyadan uzaklaştığını öğrenmek ve bununla baş etmeye çalışmak başlı başına bir meslek gibi. Annemin hastalandığını farkettiğimde ilk hissettiğim öfkeydi. “Neden ben, neden annem? Herkese yardım etmeye çalışıyorum, kimseye bilerek kötülük etmem, bu durumu hak etmedim” diye düşündüm günlerce. Üzülmekle bir yere varılmayacağını bildiğim için toparlandım. Aynı sıralarda hayat bana anlamsız şakalarından birini daha yaptı, yürüme zorluğu çeken ve bu nedenle sürekli altını bağlamak zorunda kaldığım babam, bir an başımı çevirdiğimde düşüp kalça kemiğini kırdı. Başarılı bir ameliyat geçirmesine rağmen yürümeyi reddetti ve iyice yatalak oldu, şimdilerde özel olarak bakılıyor. Annem yalnız kaldığı için hastalığı daha hızlı ilerlemeye başladı. Çeşitli ilaçlar ve zihinsel aktivitelerle biraz yavaşlatmayı başardık. Ama aynı soruyu 10 dakika içinde 5 kez sormasını engellemek mümkün değil ne yazık ki. Huyunun değişmesine, yeni yeni takıntıları olmasına, bakışlarının her geçen gün daha donuklaşmasına tanık olmak ve katlanmak için peygamber sabrı gerekiyor inanın. Üzülmemin, öfkelenmemin yararı yok biliyorum ama bazen o kadar zor geliyor ki herşey, “yeter artık” diye haykırmak istiyorum. Her gün yapıcı, sevecen ve ilgili biri olmam bekleniyor benden. Tanıyanlarınız genellikle neşeli ve güleryüzlü olduğumu bilirler. Bunu sağlamak için ne çok yöntem geliştirdim bilseniz. Mutlaka kendime zaman ayırmaya çalışıyorum. Bulduğum her fırsatta deniz kenarına gidiyorum, kısa bir süre de olsa hiç bir şey düşünmeden sadece denize bakıyorum. Annemin sevdiği yemekleri yaparken, değişik tarifleri deneyerek kendimi de oyalıyorum. Daha çok okuyorum, yenilikleri takip ediyorum. Uzmanlar kadar konuyu bilirsem, anneme daha çok yardımcı olurum düşüncesiyle yerli ve yabancı kaynakları sürekli tarıyorum. İnternet en iyi dostum, bilgiye olan tutkum belki bir gün işe de yarar.Bir başka yazıda alzheimer denen illeti nasıl tanıyabileceğinizi neler yapabileceğinizi anlatmaya çalışacağım.Benim hayatımı kolaylaştıran bir örneğim olmadığı için çok sıkıntı çektim, bu nedenle yaşadıklarımdan çıkardığım dersleri, seve seve sizlerle paylaşacağım. Yazıma anneciğim ve babacığımın eski ve yeni fotoğraflarını da ekledim, insanların kendi kendinin karikatürüne dönüşmesi çok acımasız. Umarım bizler daha bilinçli ve daha sağlıklı yaşlanırız.