:::: MENU ::::
Posts tagged with: Mustafa Kemal

Kemâl – Pınar Ayhan’dan Bir Müzikal Belgesel

13 Kasım akşamı değerli dostum Didem Özbahçeci davetiyle yine müthiş bir gösteri izleme şansı buldum. MKM Kültür merkezinde; Pınar Ayhan ve her biri ayrı yetenekli dostlarının olağanüstü performansıyla salondakileri büyülediği bu harika gösteriyi mutlaka daha çok kişi izlemeli. Nasıl yapsak da daha fazla kişiye ulaşsa her iki gösteri de diye epey kafa yordum. Keşke Atatürk adıyla oy avcılığı yapan belediyeler kendi kültür merkezlerinde halka ulaştırsalar bu mesajları.

Mustafa Kemâl’i odağa alarak, onun yaşam öyküsünü anlatan müzikal bir belgesel  “Kemâl”. “Tarih çok şey anlatır ama saklar da!…” diyerek yola çıkılan bu gösteride Pınar Ayhan, güçlü sesi ve anlatıcılığı ile bizleri 1881’den 1938’e götürüverdi usulca,  coşkuyla. Mustafa Kemâl’in yaşam öyküsünden az bilinen kesitleri, doğru bilinen yanlışları, çok iyi bilinen ama üzerine çok fazla düşünülmeyenleri sahneye taşıyan bu gösteriyi; salondaki yüzlerce kişi nefesi kesilerek ve avuçları kızarıncaya kadar ayakta alkışlayarak izlediler. Aslında kelimelerle ifade etmem zor o salonda yaşanan ruh halini. Yüzlerce insanın tek yürek olup; kah gözyaşlarıyla, kah sesinin son perdesiyle sahnedeki olağanüstü sanatçıya eşlik etmelerini tarif edemiyorum. Gösteri arasında ilkokul öğrencisi olduğunu düşündüğüm bir erkek çocuğunun babasına dönüp “bana kimse Atatürk’ü böyle anlatmamıştı, saygı duyuyordum ama şimdi hem daha çok seviyorum Ata’mızı, hem de mutlaka okuldaki arkadaşlarıma anlatacağım onlar da bilsinler” dediğini duymak harikaydı. “Bizler onun gülmeyi öğrettiği çocuklardık.”

Yazıma sevgili Didem’in gösteriden sonra Instagram’da paylaştığı cümlelerle son vermek istiyorum: “ ATATÜRK’ü bir de böyle dinleyin, ağlayın, duygulanın, gururlanın, hayıflanın. Pınar Ayhan’dan ATATÜRK’ü dinleyin, izleyin mest olun. Elleriniz patlayıncaya kadar ayakta alkışlayın. En üst perdeden BRAVO diye bağırın. Biriktirdiği bilgiye, emeğe, ülkenin farkındalığını artırmak için ekibiyle birlikte katettiği binlerce kilometre yola teşekkür edin. Bu muhteşem gösteriyi mutlaka İZLEYİN. Çocuklarınıza muhakkak İZLETTİRİN.”

Bu projede, sahnede Pınar Ayhan’a 5 kişilik bir orkestra eşlik ediyor. Orkestra ise Evren Kalaycıoğlu (Piyano ve orkestra şefi), Özge Erdem (Keman), Aslı Gültekin (Viyolonsel), Erdinç Aktuğ (Perküsyon), Mustafa Cihan Aslan (Klarnet) ve Ulaş Koray Gökben (Bağlama) gibi deneyimli müzisyenlerden oluşuyor. Ses ve teknik yapım Delta Ses, Işık Tasarımı Mustafa Bal tarafından gerçekleştiriliyor.

Ocak ayında  Caddebostan Kültür Merkezinde yeniden sahne alacak “Kemâl”. Lütfen ajandanıza not alın ve mutlaka evlatlarınızla birlikte izleyin bu müthiş gösteriyi.

Yazımda kullandığım görseller için Alihan Sönmez’e teşekkürü borç bilirim.

Pınar Ayhan web sitesi   https://www.pinarayhanofficial.com

Bilet linki  https://www.biletix.com/etkinlik/ZO802/TURKIYE/tr


Türkiye Cumhuriyeti Bir Gecede Kurulmadı

Ne tarafa dönsem bir karamsarlık, bir umutsuzluk görmeye başladım. Bu kadar umutsuz ve karamsar olmamalıyız; elimizde Atatürk ve silah arkadaşlarının bizlere bıraktığı sağlam bir yol haritamız var. Bizlere emanet ettikleri Türkiye Cumhuriyeti bir gecede kurulmadı.
Karşılarına dikilmiş tam donanımlı emperyal ordulara rağmen Atatürk ve silah arkadaşlarının başardıklarını, küçük yaşlarımızdan başlayarak eğitimimizin her adımında öğrendik. Belki yeniden hatırlamamızın da zamanı gelmiştir. Atatürk

“Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça, terk olunamaz. Onun için küçük, büyük her cüzütamı, bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük, büyük her cüzütam ilk durabildiği noktada, tekrar düşmana karşı cephe teşkil edip muharebeye devam eder. Yanındaki cüzütamın çekilmeye mecbur olduğunu gören cüzütamlar, ona tabi olamaz. Bulunduğu mevzide nihayete kadar sebat ve mukavemete mecburdur.”

“Biz bir amaç takibediyoruz. Bu amacımız öteden beri muhtelif vesilelerle ifade edilmiştir. Ben şimdi de onu tekrar ediyorum: Milletin, devletin bağımsızlığını muhafaza etmek. Bunun içinde namus ve şeref tamamen yer alacaktır. Müstakil olarak milletimizin muayyen hudutlar dâhilindeki tamamiyetini muhafaza etmektir. Bunun için muharebe ediyoruz. Efendiler; memleketimizin ellide biri değil, her tarafı tahribedilse, her tarafı ateşler içinde bırakılsa, biz bu topraklar üstünde bir tepeye çıkacağız ve oradan savunma ile meşgul olacağız. Bundan dolayı iki karış yer işgal edilmiş, üç beş köy tahrip edilmiş diye burada feryada lüzum yoktur. Ben size açık söyliyeyim; efendiler bazı yerler işgal edilmiştir bunun üç misli daha işgal edilmiş olunabilir. Fakat bu işgal hiçbir vakitte bizim imanımızı sarsmayacaktır.” (1920)

“Vatan mutlaka selamet bulacak, millet mutlaka mesut olacaktır. Çünkü kendi selametini ve kendi saadetini; memleketin, milletin saadeti ve selameti için feda edebilen vatan evlatları çoktur. “
25-26 Nisan 1922 Atatürk

“Milletin mukadderatını doğrudan doğruya üzerine alarak karamsarlık yerine ümit, perişanlık yerine düzen, tereddüt yerine azim ve iman koyan ve yokluktan koskaca bir varlık çıkaran meclisimizin, yiğit ve kahraman ordularının başında bir asker sadakat ve itaatiyle emirlerinizi yerine getirmiş olduğumdan dolayı, bir insan kalbinin nadiren duyabileceği bir memnuniyet içindeyim. Kalbim bu sevinçle dolu olarak, pek aziz ve muhterem arkadaşlarımı, bütün dünyaya karşı temsil ettikleri hürriyet ve bağımsızlık fikrinin zaferinden dolayı tebrik ediyorum. “
1922 (Atatürk’ün S.D. I, S.240)


Utanıyorum

Klavye delikanlılığının anlamı yok utanıyorum, bizlere emanet ettiklerini korumayı başaramadığımız için. Hala senden medet ummaya çalışanları gördükçe daha da utanıyorum. Yıllardır olana bitene göz yumanlar, şimdilerde dövünmeye başlamışlar, günaydın mı desem onlara acaba.
Tepki yürüyüşlerinde protesto mesajlarında destek istediğimde “aman sana kalmış ya bu işler” diye dalga geçenler bu sabah profil fotografı değiştirme aktivisti olmuşlar ve hala ” ah sen olsan keşke” diye senden medet umuyorlar.
Bizlere bıraktıklarına sahip çıkamadıkları gibi, anlayıp sindirememişler de söylediklerini. “Muhtaç olduğumuz kudret” in nerede olduğunu da söylemiştin, ama hala seni uyandırmaya çalışıyorlar, kendileri silkelenip ayılmak yerine.
Kadınlarımıza; Avrupa’lı hemcinslerinden uzun yıllar önce sağladığın birey olma hakkını bile elinin tersiyle itmeye çalışanları düşündükçe, utancım daha da artıyor.
Demokratik haklarına sahip çıkmayıp, gölgelere kaçanları, köşelerine sinenleri gördükçe içim acıyor, yumruklarım sıkılı kollarım iki yanıma düşüyor, utanıyorum.
Nur içinde yat ve bizleri affet.