:::: MENU ::::
Browsing posts in: Duyuru

Can Sağdıç’a Veda


1995 yılı sonuna doğru tanıdım Can’ı. Nezih Öz arkadaşımı iş yerinde ziyaretim sırasında Can da bir konuda bilgi almak için gelmişti Nezih’in odasına. Daha sonra ben de aynı ekibe katılıp çalışmaya başlayınca gerek etkinliklerde, gerek şirket içi toplantılarda birlikte çok vakit geçirdik. İlk görüşte kanınızın kaynayacağı biri olmazdı Can. İşlerine odaklandığında; detayları iyi takip etmek istediğinden zaman zaman çok aksi ve lanet olabilirdi. Tanıdıkça saygı duyup sevdiğiniz bir dosta dönüşüverirdi.
Sosyal hayatı zengin, işinde başarılı, 2 yabancı dile ana dili gibi hakim, hınzır zekalı, esprili ve çok çalışkandı. Sakin zamanını yakalarsanız öğrenmek istediklerinizi öğretir, destek istediğinizde programı uygunsa asla geri çevirmezdi. Onun arkadaş çevresinde olmak büyük şanstı. Anlatacak çok hikayesi olurdu, değişik alanlarda geniş bir bilgi dağarcığı vardı. Dışındaki sert kabuğu aşıp kalbini kazandığınızda ömürlük bir dosta dönüşüverirdi.
Birlikte eğlenceli vakit geçirmemeniz mümkün değildi. Her gittiğiniz kafe, bar, lokantada krallar gibi karşılanır, itibar görürdü. İşi gereği değildi sadece, insanlara önem verip isimleriyle hitap edebilmesi, hayatlarıyla ilgilenmesiydi onu sevmelerini sağlayan. Kişisel alanına saygı duyduğunuz, prensiplerine özen gösterdiğiniz, anlattıklarını iyi dinleyip önem verdiğiniz sürece her daim yakınınızda olmasını isteyeceğiniz bir dosttu Can.
6 Aralık günü öğleden sonra; kendisinden çok şey öğrendiğim, birlikte zaman geçirdiğimizde çok eğlendiğim, başım darda kaldığında yardımını hiç esirgemeyen “Can” dostum hayata veda etti. Karar verdim; onu son yıllardaki sıkıntılı ve sağlıksız haliyle değil, birlikte geçirdiğimiz eğlenceli zamanlarla hatırlayacağım hep. Huzurla uyu dostum.

Can Sağdıç linkedin.com/in/can-sağdıç-a6b2b16


Doğum Günün Kutlu Olsun #EmirCerman

Bu yıl da birbirimizden kilometrelerce uzakta geçecek evladım Emir Cerman‘ın doğum günü. En son 5 yıl önce fiziken birlikte kutlayabilmiştik. Bin şükür ki internet ve akıllı telefon var; özlemi kolaylaştıran, mesafeleri yakınlaştıran. Sağlığımız yerinde ve aklımız başımızda olarak belki seneye birlikte kutlayabiliriz, hayaller kurmaya devam.

3 Haziran 1984 güzel bir pazar günüydü, 9 aylık heyecanlı bekleyişin sonunda, biricik oğlum Emir ’i kucağıma aldığım gün. Sabaha karşı başlayan küçük gaz sancısını andıran ağrıların doğum sancısı olduğunu anlamam pek zor olmuştu. Nereden bilebilirdim ki, bu benim ilk bebeğimdi. Filmlerde izlediğimiz kadınların “amanın yetişin, yandıım, öldüüm” diye bağırdıkları türden ağrılar da değildi.
Oturduğumuz çatı katındaki terasta dakikalarca yürüyüp, hala “gaz” dan kurtulamayınca saat tutmak aklıma gelmişti. Tabii ağrı aralarının 5 dakikada bir olması kafamda şimşekler çaktırmış, hemen günler öncesinden hazırladığım küçük bavulu kapının dibine koyup beklemeye başlamıştım. Ne mi bekliyorum “haydi vakit geldi” dediğimde aynı filmlerde görülen tepkiyi veren kocamın telaşla hazırlanmasını ???? Evet sonunda tam hazırlanıp kapıya çıkarken asansör bizim katta durdu ve içinden o anda en son görmem gereken kişi babam çıkmaz mı, haydi bakalım bir şey anlamasın diye tornistan eve geri dönüş ve “kahve içer misin babacığım” sorusuna verdiği cevabı duymadan mutfağa kaçış ve ağrıya katlanmak için nefes egzersizi yapmaya devam.
O günlerde kalp damarlarındaki tıkanıklık nedeniyle ani üzüntüler yaşamaması gereken annemin kulağına gitmesin diye babama binbir şaklabanlık yaptım. Adamcağızın da keyfi yerinde, anlatıyor da anlatıyor. Ben ise ne oturabiliyorum ne kalkabiliyorum, durum git gide vahimleşiyor. En sonunda aklıma, bir arkadaşımızın bizi kahve içmeye davet ettiğini söyleyip müsaade istemek geldi. Tabii bavulu almadan birlikte indik asansörle. O evlerine yürüdü, ben arabaya attım kendimi, kocam son hızla geri çıkıp bavulu aldı ve nihayet yola çıktık. Hastaneye girdik, ilk kontrol yapıldı, beni bir odaya aldılar ve sürpriz, sancılarım duruverdi. O kadar kasmışım ki kendimi, ortalık süt liman. Hemen doktorumu aradılar, kadıncağız tatili nedeniyle Tuzla’daki kardeşine ziyarete gitmiş. Bana ” Zeynep Doktor seni tekrar kontrol edecek ve bana durumu bildirecek gerekirse eve gidersin” der demez, can havliyle haykırdım “kesinlikle olmaz. Eve girince bir daha çıkamayabilirim, bakarsınız yine babam uğrar, ben en iyisi şurada bekleyeyim” dediğimde, akşamüstüne doğru geleceğini söyleyip beni rahatlattı.
Saatler geçmek bilmiyordu, gazeteler, magazinler, TV programları vs derken nihayet doktorum geldi ve kontrolü bitince de müjdeyi verdi “haydi hazırlan suni sancı ile başlayacağız” bende bir sevinç bir sevinç. Bebek hemşiresi elinde lavmanla gelene kadar da keyfime diyecek yoktu ???? Bundan sonrası hızlandırılmış film gibiydi. Suni sancı ile normal sancı arasındaki tek fark sadece süreleri, buna inanın, acı aynı derecede can yakıcı. Nasıl bir acı diye merak ediyorsanız şöyle diyebiliriz; şiddetle bağırsaklarınız bozulmuş, yapmak istiyorsunuz ama hiç çıkış yolu yok, hayal edebildiniz mi ağrının şiddetini? Bütün bu keşmekeşte bana can yoldaşlığı eden arkadaşım Jale de ikinci bebeğine hamileydi “yaaa ben bu fasılları unutup neden tekrar hamile kalmışım” demez mi, onca can acısına rağmen gözümden yaşlar gelerek gülmüştüm.
Sonunda, “vakit geldi” diyerek beni sedyeye koyup doğumhaneye doğru yola çıkardılar. İşte o an yaşanan acı, ağrı her neyse sanki bir anda hafifledi, kaybolmadı, ama aylardır heyecanla beklediğim bebeğime kavuşacağım anın yaklaşmış olması fikri harikaydı.
Doğumhanede yattığım yerin tam karşısında kocaman bir saat vardı. Oğlumun doğduğu ve sağlam olduğunun söylenmesi sırasında saat tam 18.05 idi. Yer yüzündeki hiç bir örnek o anda hissettiklerimi anlatmaya yetmez.

Canım oğlum; iyi ki doğmuşsun. Teşekkür ederim beni hep mutlu eden ve gururlandıran bir evlat olduğun için. Doğum günün kutlu olsun, karşına hep iyi insanlar çıksın, hep sevil ve sev, yaşayacağın her gün bir öncekinden daha mutlu ol, bedenin ve ruhun her daim sağlıklı olsun, ihtiyacı olanlarla huzurla paylaşacağın kadar da bol paran olsun.
Uzun yıllar o hep Muge Cerman’ın oğluydu. Beni tanıyanlar ondan söz edecekleri zaman ismini anımsayamazlarsa Müge’nin oğlu derlerdi. Yıllar geçtikçe kişiliği gelişti, hem iyi bir evlat, hem de iyi bir sanatçı olarak hatırlanmaya başlandı. Artık ben Emir Cerman ‘ın annesiyim. Gurur duyuyorum oğlumla; yeteneğini fark edip, kalbinin sesini dinleyip, dünyanın en prestijli okullarından birinde Berklee College of Music’te burslu okumaya hak kazanıp, başarıyla mezun oldu. Ona güvenenlerin yüzünü kara çıkarmamak için, gündüzünü gecesine katarak çalışıyor. Kendisine tanınan şansın bilincinde olduğu için de; planlarında, projelerinde hep imkanı olmayan yetenekli gençlere kaynak yaratmaya çabalıyor.
Emir neler yapıyor merak edenlere de bir link vereyim.
https://www.rotu.com/


Biz Ne Yapabiliriz? #elmalıdavası #cinselistismar

Karanlığa sövmek, boşuna dövünmek yerine neler yapabiliriz konusuna odaklanalım hep birlikte. Değerli dost Nihan Bora Sapmaz instagram hesabında çok güzel bir yol haritası çıkartmış. Kendisinden izin alarak blog yazısına dönüştürdüm. Sizler de inceleyin; kurumları ve uzmanları destekleyin mutlaka. Ve lütfen, ama lütfen herkesle paylaşın ki daha çok kişiye ulaşabilsin bu bilgiler. Muhabbetle…

“Elmalı Davası ciğerimi yaktı. Biraz toparlandım ve bilinçlenmek adına faydalı gördüğüm içerikleri ve harekete geçmek için yapacaklarımızı paylaşacağım. Oturduğumuz yerden yapabileceğimiz çok şey var…

2018 yılında kadın ve kız çocuklarına karşı her türlü haksızlığa ses çıkarmak için Kızım Susma isimli bir proje hayata geçirmiştik. Çarpıcı sözlerini Zeynep Talu’nun yazdığı şarkıyı, Leyla Alaton ve Fuat Ergin seslendirmişti. Projenin gelirini UCİM’e bağışlamıştık ve Saadet öğretmenle o zaman tanışmıştım.

????️Saadet öğretmen çok özel bir insan ve kurduğu Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneği yani UCİM ile yıllardır çocuk istismarına karşı mücadele ediyor. İhbar edilen her şikayeti yakından takip ediyorlar. Peki biz ne yapabiliriz? UCİM’in çalışmalarına destek olmak için düzenli veya tek seferlik olmak üzere bağışçı olabiliriz. Onları sosyal medyada takip edip seslerini daha geniş kitlelere ulaştırmayı da es geçmeyelim. https://ucim.org.tr @ucimorgtr @SaadetOzkanEfe

????️Bu dünyada bilinçli ebeveyn olmak şart! Ebeveynlerin yapacaklarına gelirsek, Paylaş Büyüsün hesabının “Çocuğunuzun Kendini Koruyabilmesi İçin Ona Beden Güvenliğini Anlatmanın 5 Yolu” gönderisini okumalısınız @paylasbuyusun

????️”Çocuklar İçin Bedensel Farkındalık ve Sınır Konulu Kitaplar” gönderisi için @tirtilkids ‘e bakabilirsiniz.

????️Uzm. Psk. Sesil Delikan Kalender “Çocukları istismardan korumak için dikkat edilmesi gerekenler” listesi hazırlamış. Mutlaka okuyun @uzm.psk.sesilkalender

????️Uzm. Klinik Psk. Büşra Tarçalır’ın da konuyla ilgili birkaç yıl önce yaptığı paylaşımlar var. Bu konulara yaklaşımı çok kıymetli. Tarçalır’ı da takip etmenizi öneriyorum. @busra.tarcalir

????️Son olarak Aamir Khan’ın “Çocuklar cinsel istismara karşı kendilerini nasıl korumalı” videosunu YouTube’dan izleyebilirsiniz.

????️Yeni ek: Çocuklar İçin Düşünme Merkezi 7 Temmuz’da Çocuklar için Beden Hakkı Eğitimi düzenliyor! Enfes ???????? Bu hesabı da takibe alın lütfen @cocuklaricindusunmemerkezi

Sizin de bu konuda faydası olacağını düşündüğünüz paylaşımlar ve isimler varsa yazar mısınız? ????????
#elmalıdavası
#cinselistismar”


Egemenlik 101 yıldır kayıtsız şartsız “milletin” ve hep öyle kalacak!

Türkiye Büyük Millet Meclisinin 101.Kuruluş Yıl Dönümü. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 23 Nisan tarihini; bu özel günü egemenliğimizi sonsuza kadar koruyacak olan çocuklara armağan ederek, milletimizin bağımsızlık uğruna verdiği muhteşem mücadelenin anılarının nesilden nesile aktarılmasını kolaylaştırmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti bir gecede kurulmadı. Karşılarına dikilmiş tam donanımlı emperyal ordulara rağmen Atatürk ve silah arkadaşlarının başardıklarını, küçük yaşlarımızdan başlayarak eğitimimizin her adımında öğrendik. Belki yeniden hatırlama zamanı gelmiştir.

“Vatan mutlaka selamet bulacak, millet mutlaka mesut olacaktır. Çünkü kendi selametini ve kendi saadetini; memleketin, milletin saadeti ve selameti için feda edebilen vatan evlatları çoktur. “
25-26 Nisan 1922 Atatürk

“Milletin mukadderatını doğrudan doğruya üzerine alarak karamsarlık yerine ümit, perişanlık yerine düzen, tereddüt yerine azim ve iman koyan ve yokluktan koskaca bir varlık çıkaran meclisimizin, yiğit ve kahraman ordularının başında bir asker sadakat ve itaatiyle emirlerinizi yerine getirmiş olduğumdan dolayı, bir insan kalbinin nadiren duyabileceği bir memnuniyet içindeyim. Kalbim bu sevinçle dolu olarak, pek aziz ve muhterem arkadaşlarımı, bütün dünyaya karşı temsil ettikleri hürriyet ve bağımsızlık fikrinin zaferinden dolayı tebrik ediyorum. “
1922 (Atatürk’ün S.D. I, S.240)

Rahmetli dedemle birlikte Taksim Meydanı’na gider törenleri izlerdim çocukken. Uzun zamandır öyle görkemli kutlamalar ve törenler yapılmıyor artık, yasak. Hatta bir Taksim Meydanı da yok, vatandaşa yasaklanan granit ve beton yığını bir zevksizlik örneği var.

İçinizdeki çocukla birlikte 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı gönlünüzce kutlayın. Çocukları olanlar özellikle sizler; haydi hem siz, hem de çocuklarınız en güzel giysilerinizi geçirin üzerinize, birlikte şarkılar söyleyip oyunlar oynayın. Çocuklarınızla çocuk olun, onlara bu bayramın önemini ve neden çocuklara armağan edildiğini mutlaka anlatın. Ülkenin durumundan endişe ettiği hakkında sürekli söylenen ebeveynler, özellikle sizler haydi kımıldayın; varsın sokağa çıkmak yasak olsun, dışarı çıkmadan da eğlenilip öğrenilebilecek keyifli etkinliklerle hem çocuklarınıza, hem kendinize hatırlatın çocukluğunuzu.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, hepimize kutlu olsun.


Müze Kiti Projesi, ilk adımı olan Topkapı Sarayı Müzesi Müze Kiti Projesi ile başlıyor!

Okullar ile müzeler arasındaki işbirliğini kuvvetlendirmeyi hedefleyen Müze Kiti Projesi’nin ilk adımı olan Topkapı Sarayı Müzesi Müze Kiti Projesi Aralık 2019 itibariyle başlıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından desteklenen, Topkapı Sarayı’nı Sevenler Derneği ve Komet Kültür ve Sanat Projeleri işbirliğiyle hayata geçen Topkapı Sarayı Müzesi Müze Kitleri öğretmen ve öğrencilerle buluşuyor. Proje, ülkemizdeki kültür ve sanata katılım oranını artıran, Milli Eğitim Bakanlığı 2023 Eğitim Vizyonu’nda belirtilmiş olan hedeflere paralel ve öğrencilerin sosyal-duygusal becerilerini geliştirmeye yönelik kapsamlı bir eğitim materyali ve deneyim alanı sunuyor.

Topkapı Sarayı Müzesi Müze Kiti Projesi öğretmen eğitimleri ile başlıyor. Ortaokul öğretmenleri, 14, 15 ve 21 Aralık 2019 tarihlerinde Topkapı Sarayı Müzesi’ni ele alan diyalog temelli bilgi kartlarından ve çeşitli etkinliklerden oluşan müze kitinin nasıl kullanılacağına dair hem teorik hem de pratik bilgileri 3 saatlik bir eğitim sonunda ediniyor. Eğitim, Topkapı Sarayı’ndaki Tonwelt Rehberlik Ses Sistemleri ile gerçekleşen rehberli turlar ve projenin içerik küratörlerinin verdiği teorik ve uygulamalı eğitimden oluşuyor. Öğretmenler bu eğitim sayesinde öğrencilerine bir yönetim, eğitim, sanat ve yaşam alanı olan Topkapı Sarayı’nın kültürel mirasımız için önemini aktarma ve öğrencilerine müzede rehberlik etme becerisini kazanıyorlar. Bu eğitimde öğretmenler müze eğitiminin üç temel aşamasını oluşturan, müze deneyimi öncesi, müze deneyimi ve müze deneyimi sonrasına dair tasarlanmış bilgi, etkinlik ve oyunları yakından inceleme ve uygulama fırsatı buluyorlar.

Proje öğretmenlere ayrıca topkapimuzekiti.com ve muzekiti.com sitelerindeki zengin içeriklerden diledikleri zaman faydalanma imkanı sunarak ders içeriklerini sürekli zenginleştirme imkanı veriyor. Proje kapsamında eğitim alacak 500 öğretmen, bu eğitimin ardından yaklaşık olarak 10.000 ortaokul öğrencisi ile birlikte müze kitlerini kullanmaya başlıyor.

Topkapı Sarayı Müzesi Müze Kiti Projesi, basılı ve dijital olarak tasarlanmış ve daimi kullanıma açık olan öğretmen ve öğrenci kitleri ile öğretmen eğitimlerinden oluşuyor. Haziran-Aralık 2019 tarihleri arasında hazırlanmış olan bu proje, öğretmenleri eğiterek öğrencilerine bir rehbere bağlı olmadan müze eğitimi verebilme ve rehberlik edebilme becerisini kazandırmayı ve Osmanlı kültür ve sanatına ait eserlerin ve tarihinin bilinirliğini artırarak çocukların kültürel mirasımıza olan bakışını ve yaklaşımını geliştirmeyi hedefliyor. Türkiye’de kültürel mirası ve sanatı anlama, sevme ve dolayısıyla koruma ve çoğaltma kültürünün yerleşmesine katkı sağlayacak olan bu kitler, çocuklar ve öğretmenler ile kültürel miras ve sanat arasında bir köprü vazifesi görüyor. Milli sarayları, ören yerlerini ve müzeleri gezme alışkanlığı ve kültürünü geliştirmeye yönelik yapılandırılmış olan Müze Kiti Projesi’nin önemli ve ilk parçası olan Topkapı Sarayı Müzesi Müze Kiti Projesi, müzenin erişilebilirlik kapsamının artmasını, okul gruplarının müze gezilerinin anlam kazanıp planlı bir şekilde gerçekleşmesini ve öğretmenlerin müfredat ile müze koleksiyonları arasında ilişki kurmalarını amaçlıyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın belirlediği beceri ve kazanımlar doğrultusunda pedagojik bir dille hazırlanmış olan bu kitler ile öğrenciler Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki kültür, zanaat ve sanat ile kavramlar ve nesneler arasındaki ilişkiyi hem eğitici hem de eğlenceli bir yaklaşımla deneyimleme fırsatı yakalıyorlar.

Özgün bir eğitim projesi olan Müze Kiti Projesi, müze eğitimi ve ziyaretçi geliştirme alanlarında uzmanlaşmış iki müzeci olan Hüsne Çiğdem ve Sebla Kut’un Kasım 2018 itibariyle çocuklar ile müzeleri, dolayısıyla sanat eserleri ve kültürel miras öğelerini buluşturmak üzere kurdukları Komet Kültür ve Sanat Projeleri’nin ilk projesidir. Projenin başlıca amaçları arasında, okul ile müze arasındaki ilişkiyi kuvvetlendirmek ve müzenin temel misyonlarından biri olan eğitim alanı olma özelliğini ortaya çıkarmak bulunuyor.

Proje aracılığıyla, müze deneyimi yalnızca bir gezi olmanın ötesinde, öğrencilerin sanata ve kültürel mirasa bakışına yön verirken aynı zamanda yaratıcı üretim süreçlerine de ilham veren bir deneyim haline geliyor. Müze kitleri yapılandırmacı eğitimin benimsediği yaşam boyu öğrenme kavramı kapsamında öğrencilerin yaparak, yaşayarak öğrenmelerine zemin sağlayacak ideal bir yer olan müzeye yakınlaşmalarını sağlıyor.

Proje, öğrencilerin farklı bakış açılarından bakabilme, farklı kültürlere saygı duyma, çeşitliliğin değerini anlama, empati kurabilme ve içinde yaşadıkları toplumun normlarını anlamak gibi sosyal farkındalık unsurlarının birinci elden deneyimlenmesine katkıda bulunuyor.

Müze kitleri, müze içeriklerini öğrenci seviyesine uygun bir dil ve anlatım ile sunuyor ve bilginin özümsenmesini kolaylaştırıyor. Okullarla müzelerin ortak hedeflerinin gerçekleştirilmesinin yanı sıra müze kitlerinden faydalanacak tüm öğretmen ve öğrenciler, eğlenceli hikayeler ve bilinmeyen detayları öğrenerek aktif bir müze eğitimi süreci yaşıyor. Projeye her yıl farklı şehirlerdeki müzelerin katılması planlanıyor.

Web adresi   https://www.muzekiti.com


Jumanji:The Next Level

1995 yapımı Robin Williams’lı Jumanji ile başlayan macera herkesin başını derde sokan oyunun imha edilmesiyle bitmişti. Yıllar sonra 2017 de bu hınzır oyun zamana uyup konsol oyunu olarak beyazperdedeydi. Dwayne Johnson, Karen Gillan, Kevin Hart ve Jack Black’in başrollerinde olduğu Jumanji : Welcome To The Jungle isimli ilk filmi eğlenceli buldunuzsa, devam filmi olan Jumanji: The Next Level’I da keyifle izleyeceksiniz.

Warner Bros davetiyle izleme şansı bulduğum Jumanji:The Next Level; ilk filmi çok andırsa da, kadroya eklenen Danny DeVito ve Danny Glover gibi güçlü oyuncular ile Awkwafina’nın canlandırdığı egzantrik yeni karakterle de hem heyecanı dorukta tutuyor, hem de eğlenceyi katlıyor. Özellikle Dwayne Johnson’ın Danny DeVito’yu canlandıdığı sahneler pek eğlenceli. Tabii Kevin Hart’ın hınzır oyunculuğuyla Danny Glover’ı canlandırırken pek çok sahnede diğerlerinden oyun çaldığına da tanık olacaksınız. Yönetmen Jake Kasdan, müzikler Henry Jackman, görüntü yönetmeni Gyula Pados ve tabii diğer detaylar için: https://www.imdb.com/title/tt7975244/

Filme dair fazla ipucu vermeden, sizlere bu haftasonu planlarınızı yaparken Jumanji:The Next Level’ı mutlaka listenize almanızı öneririm. Yakınlarınızda Imax gösterim yapan bir sinema varsa özellikle onu seçmenizi de hatırlatmak isterım. Hepinize iyi seyirler.

Fragman :

Görseller : https://www.digitalspy.com/movies/a30116538/jumanji-the-next-level-review/
https://www.theguardian.com/film/2019/dec/10/jumanji-the-next-level-review-dwayne-johnson


Kemâl – Pınar Ayhan’dan Bir Müzikal Belgesel

13 Kasım akşamı değerli dostum Didem Özbahçeci davetiyle yine müthiş bir gösteri izleme şansı buldum. MKM Kültür merkezinde; Pınar Ayhan ve her biri ayrı yetenekli dostlarının olağanüstü performansıyla salondakileri büyülediği bu harika gösteriyi mutlaka daha çok kişi izlemeli. Nasıl yapsak da daha fazla kişiye ulaşsa her iki gösteri de diye epey kafa yordum. Keşke Atatürk adıyla oy avcılığı yapan belediyeler kendi kültür merkezlerinde halka ulaştırsalar bu mesajları.

Mustafa Kemâl’i odağa alarak, onun yaşam öyküsünü anlatan müzikal bir belgesel  “Kemâl”. “Tarih çok şey anlatır ama saklar da!…” diyerek yola çıkılan bu gösteride Pınar Ayhan, güçlü sesi ve anlatıcılığı ile bizleri 1881’den 1938’e götürüverdi usulca,  coşkuyla. Mustafa Kemâl’in yaşam öyküsünden az bilinen kesitleri, doğru bilinen yanlışları, çok iyi bilinen ama üzerine çok fazla düşünülmeyenleri sahneye taşıyan bu gösteriyi; salondaki yüzlerce kişi nefesi kesilerek ve avuçları kızarıncaya kadar ayakta alkışlayarak izlediler. Aslında kelimelerle ifade etmem zor o salonda yaşanan ruh halini. Yüzlerce insanın tek yürek olup; kah gözyaşlarıyla, kah sesinin son perdesiyle sahnedeki olağanüstü sanatçıya eşlik etmelerini tarif edemiyorum. Gösteri arasında ilkokul öğrencisi olduğunu düşündüğüm bir erkek çocuğunun babasına dönüp “bana kimse Atatürk’ü böyle anlatmamıştı, saygı duyuyordum ama şimdi hem daha çok seviyorum Ata’mızı, hem de mutlaka okuldaki arkadaşlarıma anlatacağım onlar da bilsinler” dediğini duymak harikaydı. “Bizler onun gülmeyi öğrettiği çocuklardık.”

Yazıma sevgili Didem’in gösteriden sonra Instagram’da paylaştığı cümlelerle son vermek istiyorum: “ ATATÜRK’ü bir de böyle dinleyin, ağlayın, duygulanın, gururlanın, hayıflanın. Pınar Ayhan’dan ATATÜRK’ü dinleyin, izleyin mest olun. Elleriniz patlayıncaya kadar ayakta alkışlayın. En üst perdeden BRAVO diye bağırın. Biriktirdiği bilgiye, emeğe, ülkenin farkındalığını artırmak için ekibiyle birlikte katettiği binlerce kilometre yola teşekkür edin. Bu muhteşem gösteriyi mutlaka İZLEYİN. Çocuklarınıza muhakkak İZLETTİRİN.”

Bu projede, sahnede Pınar Ayhan’a 5 kişilik bir orkestra eşlik ediyor. Orkestra ise Evren Kalaycıoğlu (Piyano ve orkestra şefi), Özge Erdem (Keman), Aslı Gültekin (Viyolonsel), Erdinç Aktuğ (Perküsyon), Mustafa Cihan Aslan (Klarnet) ve Ulaş Koray Gökben (Bağlama) gibi deneyimli müzisyenlerden oluşuyor. Ses ve teknik yapım Delta Ses, Işık Tasarımı Mustafa Bal tarafından gerçekleştiriliyor.

Ocak ayında  Caddebostan Kültür Merkezinde yeniden sahne alacak “Kemâl”. Lütfen ajandanıza not alın ve mutlaka evlatlarınızla birlikte izleyin bu müthiş gösteriyi.

Yazımda kullandığım görseller için Alihan Sönmez’e teşekkürü borç bilirim.

Pınar Ayhan web sitesi   https://www.pinarayhanofficial.com

Bilet linki  https://www.biletix.com/etkinlik/ZO802/TURKIYE/tr


Orada Duruverseydi Zaman

25 Ekim Cuma akşamı değerli dostum Didem Özbahçeci davetiyle müthiş bir gösteri izleme şansı buldum. MKM Kültür merkezinde Pınar Ayhan’ın olağanüstü performansıyla salondakileri büyülediği bu harika gösteri yakın tarihimizin müzikal belgeseli olarak anlatılmış tanıtım broşüründeki yazılarında, çok zarif oldukları için çok da alçakgönüllü davranmışlar. Emin olun kelimelerle ifade etmem zor o salonda yaşanan ruh halini. Yüzlerce insanın tek yürek olup; kah gözyaşlarıyla, kah sesinin son perdesiyle sahnedeki olağanüstü sanatçıya eşlik etmelerini tarif edemiyorum.

İki ayrı bölüm halinde izlenen “Orada Duruverseydi Zaman” salondaki konuklara belki de hiç duymadıkları  gerçekleri, tanımadıkları kahramanları ve bilmedikleri  olayları anlatıyor.  Cumhuriyetin kuruluş yılları ve dönüm noktalarının, bilinen tarihin dışında, satır aralarında kalmış anekdotlarla anlatıldığı, hikayelerin içinden çıkan müzikal eserlerle ve görsellerle bezenmiş, nefesler tutularak, gözyaşlarıyla kahkahaları harmanlayarak izlenen bir sahne gösterisi. Gösteri tek kişilik, ancak Pınar Ayhan sahnede yalnız değil… Perküsyon, piyano, viyolonsel gibi batı müziği çalgılarının yanı sıra, bağlama ve ney gibi bu toprakların çalgılarıyla zenginleştirilmiş bir orkestra eşliğinde anlattığı öykülerin şarkılarını, türkülerini seslendiriyor. Anlatılan hikayelere ait, 1920’lerden kalma video görüntüleri, sararmış bir mektubun sayfaları, daha önce hiç görülmemiş orijinal fotoğraflar barkovizyon aracılığıyla izleyiciye sunularak gösteriye farklı bir boyut kazandırılıyor. Heyecanla bu müthiş gösterinin devamı olan “Kemâl” i seyretmeye  hazırlanıyorum 13 Kasım tarihinde.

1972’de Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde doğan Pınar Ayhan, çok yönlü bir sanatçı. Uzun yıllar  TRT’de solistlik ve sunuculuk yapan sanatçımız 45. Eurovision şarkı yarışmasında ülkemizi başarıyla temsil edip, 10. olmayı da başarmış. Sosyal sorumluluk projelerine çok önem veren Pınar Ayhan; 2008 yılında, eşi Dr. Sühan Ayhan ile birlikte, meme kanserinde erken tanının önemini vurgulamak amacıyla, tamamı meme kanser hastalarından oluşan “Farkındalık Korosu”nu kurarak çalışmalar yapmaya başlamış. Ayrıca Pınar Ayhan, Türkiye’de zihinsel yetersiz çocukların yeterli eğitim, rehabilitasyon ve bakım şartlarına kavuşabilmeleri için gerekli olanak ve ortamları yaratmak, meslek kazanmalarına yardımcı olmak, uzun vadede bu şartların kalıcılığını güvence altına almak ve kimsesiz zihinsel yetersizlere yaşamları boyu sahip çıkmayı hedefleyen Zihinsel Yetersiz Çocukları Yetiştirme ve Koruma Vakfı’nın da genel kurul üyesi.

Pınar Ayhan’ın web adresindeki gösteri takvimini mutlaka takip edip, size en yakın gösteriyi kaçırmayın derim. İyi seyirler.  https://www.pinarayhanofficial.com

Yazıda kullandığım görsel  ve bu muhteşem gösteriyi izleyebildiğim için can dost Didem Özbahçeci’ye teşekkürü borç bilirim.


The Goldfinch, Saka Kuşu

24 Eylül Salı sabahı Warner Bros davetiyle izledim The Goldfinch filmini. Yazıda kullanacağım görseller için araştırdığım sayfalardan birindeki cümle tam da film hakkında düşündüklerimi özetleyivermişti başlığında. “Aynı zamanda hem mükemmel, hem kafa karıştırıcı, hem üzücü, hem de acıyı katlanılır hissettiren bir film” diye tanımlamışlardı.

Fazla ipucu vermeden, internet üzerinde kolayca bulacağınız, filmi anlatan hemen hemen tüm eleştirilerdeki genel özeti yazıyorum sizlere.Theodore Decker; annesi New York Metropolitan Sanat Müzesi’ndeki bir bombalamada öldürülen 13 yaşında bir çocuk. Bu trajedi Theo’nun bütün hayat akışını değiştiriyor. Heyecan verici bir keder, yoğun bir suçluluk duygusu, kendini yeniden keşfediş, kurtuluş ve hatta sevgiyle harmanlanmış bir hayata yönlendirir onu bu büyük dram. Çocukluk ve ilk gençlik yılları zorluklarla geçen Theo bütün olumsuzluklara rağmen, o korkunç güne ait somut bir umut parçasını elinde tutmakta; tüneğine zincirlenmiş küçük bir kuş resmi “The Goldfinch”. Filme konu olan bu tablo, Carel Fabritius tarafından 1654 yılında yapılmış.

Filmin yönetmeni John Crowley, Donna Tartt’ın aynı adlı ve Pulitzer ödüllü romanından senaryolaştıran ise Peter Straughan. Oyuncular Oakes Fegley, Ansel Elgort, Nicole Kidman, Jeffrey Wright, Luke Wilson, Sarah Paulson, Willa Fitzgerald, Finn Wolfhard, Aneurin Barnard, Ashleigh Cummings, Aimee Laurence. Müzikleri Trevor Gureckis’e ait olan filmin görsel yönetmeni de Roger Deakins.

Bu haftasonu izleme listenizin başına alın bu filmi. 139 dakikalık uzun bir film bu unutmayın. Hepinize iyi seyirler.

Fim detayları :  https://www.imdb.com/title/tt3864056/

Görseller      :

https://economictimes.indiatimes.com/magazines/panache/the-goldfinch-review-a-film-that-is-brilliant-confusing-stoic-and-sad-at-the-same-time/articleshow/71255572.cms

https://ago.ca/events/goldfinch


Yesterday #yesterdaymovie


Dün izleyebildim Yesterday filmini. Çocukluğumun ve ilk gençlik yıllarımda en çok dinlediğim albümlerin sahibidir Beates grubu. Büyük bir keyifle izledim filmi ve tabii daha da büyük bir keyifle dinledim müzikleri.
Kısaca anlatmaya calışayım; Jack Malik (Himesh Patel), İngiliz sahil kasabalarından birinde yaşayan ve en iyi çocukluk arkadaşı Ellie’nin (Lilly James) özverili desteğine rağmen, şöhret hayalleri hızla solmakta olan bir şarkıcı-söz yazarı. Tüm dünyada aynı anda meydana gelen elektrik kesintisi sırasında garip bir otobüs kazasından sonra Jack uyandığında Beatles’ın asla var olmadığını fark eder. Tarihin en iyi grubunun şarkılarını daha önce hiç duymamış bir dünyaya seslendiren Jack, şansın ve hırslı artist ajanının da yardımı ile muhteşem bir şöhrete kavuşur.
Ayyaş roadie Rocky rolünde Joel Fry ve para kazanmaya takıntılı artist ajanı rolünde de Kate McKinnon neredeyse başrol oyuncularından daha fazla dikkat çekiyorlar. Ed Sheeran da kendini canlandırırken hiç de yabana atılmayacak bir oyunculuk sergiliyor.
Hayatınızın bir döneminde Beatles ile yolunuz kesişip müziklerine hayran oldunuzsa, Danny Boyle’un yönettiği bu filme bir şans verin derim.
İyi seyirler.

https://www.imdb.com/title/tt8079248/


Sayfalar:1234567