:::: MENU ::::

Geleceği şekillendirmek …

futuretalks

Dün akşam üstü Bahçeşehir Üniversitesi’nde bir söyleşiye katıldım “Future Talks” serilerinin ilki olan “Geleceğin meslekleri ve İş Modelleri”  konulu toplantıda, sadece geleceğe dair kariyer planı odaklı konuşmalar yapıldı zannetmeyin. Bir çok konuda, değerli konukların, dernek üyelerinin verdiği ipuçlarını dinledik. Salonda gençlerin katılımının daha fazla olmasını beklerken, neredeyse orta yaşın baskın olduğunu gözlemledim. Belki kursları veya dersleri vardı gençlerin, kendi yerlerine aile efradını gönderdiler diye düşündüm.
Dernek yöneticileri ve konukların keyifli anlatımlarıyla, neredeyse 3 saate yakın süre salonda kaldığımızın farkına bile varmadık. Alphan Manas‘ın esprili konuşması, Cem Tarık Yüksel‘in görsel açıdan zengin sunumu, salonda pek çok kişiyi  geleceği şekillendirmek açısından bir üst seviyeye taşıdı. Açılış konuşmasında ve soru cevap bölümünde dernek başkanı Ufuk Tarhan “Geleceği tasarlayıp kurgulayabiliriz ve aralarından en iyiyi seçebiliriz. Daha iyi bir gelecek istiyorsak bu doğrultuda çaba sarf etmemiz en önemli insanlık sorumluluğumuzdur” diyerek, herkesi geleceği şekillendirmek üzere derneğe daveti, bir çok arkadaşıma “ilk kez bir derneğe üye olacağım “dedirtti. Hepsinin takipçisiyim 🙂  Sevgili Sarper Sılaoğlu‘nun moderatörlüğünde gerçekleşen bu harika konferans sayesinde, Türkiye’nin ilk Fütürist’lerinden olan Reha Oğuz Türkkan ile tanışma şansına da sahip olduğum bu toplantıların ikincisini heyecanla bekliyorum.


Likemind İstanbul’a katılmak isteyenlere ipuçları…

deniz-melekleri-ve-digerleri
Likemind Istanbul buluşmasına katılmak isteyen arkadaşlar için bir kaç minik ipucu karaladım. Uzun süredir çeşitli platformlarda yazılıp çizildi. Sayımız her geçen gün artıyor. Kimileri mutsuz ve huysuz bir şekilde söylenip saldırıp dursa da, her ayın üçüncü cuma sabahı benim için en eğlenceli günlerden birinin habercisi. Bir sürü yeni insan tanıyıp söyleşebildiğim, fikirlerin ortalıkta olmasa da kenarda köşede konuşularak değiş tokuş edildiği, kartvizitlerin kesinlikle havada uçuştuğu harika bir etkinlik. Amacına da güzelce ulaşıyor, benzer fikirli insanların bir kahve masası çevresinde buluşup söyleşmesini sağlıyor. “Çok kalabalıktı, çok kasıntılardı, kimse benimle ilgilenmedi, onlar zaten grup oluşturmuş” gibi abuk sabuk suçlamalarla ilgisi olmayan, tamamen insanların sosyalleşme yetenekleriyle doğru orantılı bir toplantı. Başta da dediğim gibi benim çok mutlu olduğum, o günü keyifle geçirmemi sağlayan “pamuk helva” kıvmında olan bu etkinliğe katılacaksanız yapmanız gereken tek şey, bir köşeye çekilip, insanların sizi bulmasını beklemek yerine, birimizin yakasına yapışıp “bu benim ilk toplantım, beni diğerleriyle tanıştır” diyebilirsiniz. Hatta ben seve seve yaparım bu işi. Gelin beni bulun, karıştırmanız mümkün değil; grubun yaş ortalamasını yükselten gülümseyen kadının yanına yaklaşın, kendinizi tanıtın ve gerisini bana bırakın 🙂


Okuyun: Türkan Saylan ve ÇYDD’ye saldırıların nedeni…

Bugün sizlerle, genç ve aydınlık düşünceli bir dostumun yazısını paylaşacağım.
Barış Ünver yazılarını ve paylaşımlarını ilgiyle takip ettiğim bir isim. Bu sabah rastladığım blog yazısını, mutlaka okumanızı ve yakın çevrenizle paylaşmanızı rica ediyorum. Tarikat çemberine sıkışmış genç zihinlere karşı, böyle yürekli ve aklı başında gençlerimizin olması içimi rahatlatıverdi. Paylaşımlarınızda Barış Ünver’in linkini de vermenizi özellikle rica ediyorum.

Türkan Saylan ve ÇYDD’ye saldırıların nedeni
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin ülkemizde eğitim adına çalıştırdığı tonla kurum var.

Dernek bünyesinde 2 anaokulu var. 39 ilköğretim okulu mevcut ve bu ilköğretim okullarının 28’i köylerde. Bir tane de liseleri var. Ha, iki de kütüphane. Yurtları da var: Üniversiteli kızlar için 7 yurt, liseli kızlar için 21 yurt açılmış.

Kesmemiş, büyük kısmı deprem bölgelerine olmak üzere 30 derslik, 17 rehabilitasyon & kültür merkezi kurmuşlar. O bile yetmemiş, 200 küsur okula da ders araç-gereci yardımı yapmışlar.

Bitiyor mu? Bitmiyor efendim. 36 bin kız öğrenciye de burs veriyor. Türkan Saylan, vasiyetinde bu sayının 100 bine çıkarılmasını rica etmiş. Ayrıca (biraz zor gözükse de) okulsuz her köye bir okul yaptırılmasını istemiş. Kaynak bulamadım ama yanlış bilmiyorsam ÇYDD’nin burs verdiği öğrenciler bu 36 bin kız öğrenciyle sınırlı değil.

Peki bundan hangi çevre rahatsız olabilir? Tabii ki eğitime sızarak yayılan bir zihniyet. Bu şekilde çalışan, ülkemizin en ünlü tarikatı hangisi? Fethullah Gülen’in tarikatı, elbette.

Tabii artık ona tarikat denemez çünkü Fethullah Gülen Hareketi artık öylesine büyüdü ki, dünyaya yayıldı. Eğitim alanında uygulanan stratejiyle 500’ü aşkın eğitim kurumunda öğrencilerin beyinleri, İslam’ın aslında Fethullah Gülen’in anlattığı gibi olduğu konusunda mıncıklanıp duruyor.

Tabii kalkıp “Yok efendim öyle bir şey, o okullarda hiçbir şekilde baskı uygulanmıyor!” diyenler de çıkabilir. Valla ben de o kadar iyi niyetli olmak isterdim fakat herhangi bir FEM Dershanesi’ne gitsek veya ne bileyim, bir ışık evi ziyaret etsek beyin yıkama ritüellerinin nasıl gerçek hayata başarıyla adapte edilerek uygulandığını görebiliyoruz. Ha, bilmeyenleri kandırmak isteyenler buyursunlar yazsınlar bu yazının altına.

Neyse, konumuza dönelim: ÇYDD’nin bu büyüyüşü, Fethullah Gülen Hareketi’nin yolundaki en büyük taştır.

Bu sebepten dolayı son 1-2 ayda Türkan Saylan’ı tanıma fırsatı bulduk çünkü artık kimin tarafından yönetildiği aşağı yukarı tahmin edilebilen Ergenekon soruşturması kapsamında gerçek darbecilerin yanında muhalif kesim de susturulmak istendi, yoldaki taşlar temizlenmek istendi. Ben Kur’an’a uyup ikra ettim (okudum, sorguladım) ve Türkan Saylan hakkındaki gerçek bilgileri edindim. İkra etmekten imtina edenler ise Ergenekon soruşturması kapsamında oluşturulan medya hareketinde yer alan tüm iddiaları maalesef sorgulamadan gerçek kabul etti ve darbe karşıtı bir konuşma yapmak istediği için zamanında İzmir’deki Cumhuriyet Mitingi’nde konuşturulmayan Türkan Saylan’ın evi “darbecilik” suçlamasıyla arandı ve kadıncağız bir anda hem ateist, hem Hıristiyan oldu. Yetmedi, lezbiyen yaptılar, İslam düşmanı yaptılar. Oysa kadıncağızın tek savaşı siyasi bir simgeyleydi. Türbanı baş örtüsünden ayırt etmeden İslam’ın bayrağı yapanlara inananlar haliyle Türkan Saylan’ın İslam düşmanı olduğuna ikna oldular. Aslında çok başarılı bir çalışmadan söz ediyoruz. Ne var ki bu başarılı çalışma, büyük bir yalanı yaymak içindi ve Müslüman geçinenler, aslında gerçek bir Müslüman olan Türkan Saylan’ı ÖLDÜRDÜLER.

Kanseri yakından tanırım zira bizim sülalede vefat edenlerin çok büyük bir kısmı çeşitli kanser hastalıklarından vefat ettiler. Ruhsal durum hastalığın ilerleyişinde önemli rol oynar. Kişi yeterince iyi bir ruh halindeyse kanseri yenebilir, hayatına kaldığı yerden devam eder. Ama hafif bir bunalıma girsin; kemoterapi dayanılmaz olur, kısa sürede kansere yenik düşer. Türkan Saylan da böyle yenildi kansere.

Toparlayayım:

ÇYDD, eğitime yaptığı bunca katkıyla FGH’nin önündeki en büyük engeldir. Dolayısıyla büyük bir toplum mühendisliği çabasıyla daha önceden hiçbir vukuatını duymadığımız ÇYDD, son 1-2 ay içerisinde PKK ve misyoner yuvası oldu, ÇYDD’den burs alanlar bir anda Hıristiyan oldu. Ortadaki yalanı gören yüz binler iki gün önce Türkan Saylan’ın cenazesine katıldı. Vakit gazetesi cenazeyle ilgili bir haberine “Saylan’ın cesedi dün…” diye başlamaktan çekinmedi. Cenazeyi kılan imam (eski Beyoğlu Müftüsü), Türkan Saylan’ı aklamakla suçlandı, halbuki o Saylan’ın hayatını anlattı. İleride Ergenekoncu çıkması da muhtemel.

Eğer mantık sahibi olduğunuza inanıyorsanız, hayatınız boyunca ÇYDD’nin bir ters hareketini duymamış olmanıza rağmen neden şimdi bu kadar kötülendiğini sorgularsınız. Eğer içinizde biraz olsun vicdan varsa; Türkan Saylan’a, kadıncağız öldükten sonra bile küfür etmeyi bilen kesimle ilişiğinizi kesersiniz. Eğer niyetiniz iyiyse, Türkan Saylan’ın gerçekten İslam düşmanı olup olmadığını araştırırsınız; kadının aslında küçüklüğünden beri Müslüman olduğunu görürsünüz.

Eğer “verdiğiniz savaş” uğruna mantığınızı, vicdanınızı önemsemekten vazgeçecek konumdaysanız, içiniz kötü niyetle dolduysa buyrun, küfürlerinizi sıralayın bu yazının altına. Veya biraz daha “ılımlı” olun, kötü niyetinizi iğneli eleştirilerle gizlemeye çalışın. Ne bileyim, ne yaparsanız yapın işte. Yine de Kur’an’a uymayı unutmayın. En azından ilk suresine:
OKU

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=936796&CategoryID=77
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=11679493&yazarid=1&tarih=2009-05-19
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/11685423.asp
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/11685372.asp


Bir Cumhuriyet kadını… Prof.Dr.Türkan Saylan

turkansaylan1

90’ların başında duymaya başladım Türkan Hocamın adını. Sonra da hep takipte oldum. Küçük teyzemin de gönüllü olarak destek verdiği ÇYDD çalışmaları sırasında da tanışma şansına eriştim. Çevresine verdiği ışığı fark etmemek mümkün değildi. Enerjik, pırıl pırıl bakan gözleri, dimdik ve güvenli duruşu ile etkileyemeyeceği kimse yoktur diye düşünmüştüm.
Cüzzam gibi adıyla bile insanları sindirebilen bir hastalığı, coğrafyamızdan silmeyi başaran çalışmalarıyla da birçok kişinin kalbinde taht kurmuştu. Hayatının her safhasında, çevresi için çalışan, didinen bu harika insanı 18 Mayıs 2009 günü sabaha karşı kaybettik. Son zamanlarında hastalığının ağırlaşması nedeniyle uyutulan Türkan Hocam’ı saygıyla selamlıyorum.

turkan-saylan
Affet bizleri Türkan Hocam, size yeterince destek veremedik, salyalar akıtarak saldıran kuduruklara karşı sizi yeterince savunamadık. Ama Kardelenleriniz sahipsiz kalmayacak söz veriyorum, kendi adıma elimden gelen desteği vereceğim, Atatürk’ün çağdaş Türkiye’sine yakışır kız öğrenciler için. İnanıyorum ki bu ülke ancak kadınları daha eğitimli olursa çağdaş uygarlık düzeyine erişebilir. Çünkü her bireyi bir “anne” büyütür ve hayata hazırlar. Kadınları cahil bırakılmış bir toplum, kolayca otlatılan koyunlar gibidir.
Hakkım sana helal olsun Türkan Hocam, mekanın cennet olsun.

Prof. Dr. Türkan Saylan kimdir?

1944 – 1946 yıllarında Kandilli İlkokulu ve 1946 – 1953 yıllarında Kandilli Kız Lisesinde okumuştur. 1963de İstanbul Tıp Fakültesini bitirmiştir. 1964 – 1968 yılları arasında Sosyal Sigortalar Nişantaşı Hastanesinden Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanlığını almıştır. 1968 yılında İÜ İstanbul Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalında Başasistanlığa başlamıştır. 1971de İngiliz Kültür Heyetinin bursuyla İngilterede ileri eğitim görmüş, 1974 de Fransada 1976da yine İngilterede kısa süreli çalışmalar yapmış, 1972de doçent, 1977de profesör olmuştur.

1976 yılında lepra (cüzzam) çalışmalarına başlamış, Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfını kurmuştur. 1986da kendisine Hindistanda “Uluslararası Gandhi Ödülü” verilmiştir. 2006 yılına kadar Dünya Sağlık Örgütünün Lepra konusunda danışmanlığını yapmıştır. Uluslararası Lepra Birliğinin (ILU) kurucu üyesi ve Başkan yardımcısıdır. Avrupa Dermato Veneroloji Akademisinin ve Uluslararası Lepra Derneğinin üyesidir. Dermatopatoloji Laboratuvarının, Behçet Hastalığı ve Cinsel İlişkiyle Bulaşan Hastalıklar Polikliniklerinin kurulmasında yer almıştır.

1981-2002 yılları arasında 21 yıl, gönüllü olarak Sağlık Bakanlığı İstanbul Lepra Hastanesi Başhekimliğini yapmıştır. 1982 – 1987 yılları arasında, İstanbul Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı Başkanlığını, 1981 – 2001 yılları arasında İstanbul Tıp Fakültesi Lepra Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürlüğünü yürütmüştür. Aynı kliniğin öğretim üyesi olarak 2002 yılı sonuna kadar çalışmış ve 13 Aralık 2002 tarihinde emekli olmuştur.

1989da, bir grup Atatürkçü aydın tarafından devrim yasalarını ve laik düzeni koruyup geliştirmek amacıyla oluşturulan Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin (ÇYDD) kurucularındandır ve halen Genel Başkanlığını yürütmektedir. 1990da oluşan “Öğretim Üyeleri Derneği”nin kurucusudur ve ilk dönem II. Başkanlığını yapmıştır. 1990da oluşturulan “İÜ Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi”nin kuruluşunda görev almış ve 1996ya kadar Müdür Yardımcılığı ile Kadın Sağlığı derslerinin koordinatölüğünü yapmıştır.

1995’de mezun olduğu lise için oluşturulan Kandilli Kız Lisesi Kültür ve Eğitim Vakfı (KANKEV) nın ve 1995de kurulan Türkiye Çağdaş Yaşamı Destekleme Vakfı (TÜRKÇAĞ) nın kurucusu ve başkanıdır. Birçok mesleki ve sosyal derneğin üyesidir.
1996da İstanbul Üniversitesi kendisine “Atatürk İlke ve Devrimleri” ödülünü vermiştir. İngiltere dermatologlarının derneği olan Dowling Kulübü (1978) ve “Kuzey Amerika Klinik Dermatoloji Derneği” (1996) tarafından onur üyesi seçilmiştir. Bugüne kadar çok sayıda ödüle layık görülmüştür. “Atatürk İlke ve Devrimleri Ödülü” İstanbul Üniversitesi (1996) , “Ülkemizde Yılın Kadını Ödülü” (1990) , “Melvin Jones Ödülü” (1991) , “Atatürkçü Düşünceye Hizmet Ödülü” İncirli Lions (1996) , “Kuvayi Milliye Ödülü” Haliç Rotary (1997) , “Fahrettin Kerim Gökay Ödülü” Türk Lions Vakfı (1997) , “Türkiye Ziraatçiler Birliği Dayanışma Ödülü” (1998) , “75. Yıl Ödülü” Türk Kadınlar Birliği Şişli Şb. (1998) , “Uğur Mumcu – Muammer Aksoy Ödülü” ADD İstanbul Şubesi (1999) , “Rıfat Ilgaz Kültür Merkezi Onur” Ödülü” (2000) , İtalya “Foyer des Artistes Kurumu Ödülü” (2001) , Cüzzamlı Hastalara verdiği uzun süreli hizmet ve getirdiği bakış açısı nedeniyle “Hasta ve Hasta Yakını Hakları Derneği 2001 Yılı Ödülü”, “Atatürk Ödülü” Amerika / Atatürk Topluluğu (2001) , “Sanat Kurumu Onur Ödülü” (2002) , “Atatürk / Çağdaşlık Ödülü” Dünya Atatürkçü Kuruluşları (10 Kasım 2003) , “Üstün Hizmet Ödülü” Yıldız Teknik Üniversitesi (2004) , eğitime yaptığı katkılar nedeniyle “Eğitim Ödülü” TED Koleji, “kendinden once hizmet” ilkesine örnek davranışı nedeniyle “100. Yıl Mesleki Başarı Ödülü” Rotary Kulübü, “İnsan Hakları Ödülü” İzmir Karşıyaka Belediyesi (2004) , “Türkiyenin En İyi Eğitimcisi” Ödülü – Tempo Dergisi (2004) , Kültür Üniversitesinin İstanbul genelindeki üniversitelerin öğrenci ve öğretim üyeleri arasında yaptığı anket sonucunda “Yılın En Yürekli Kadını Ödülü” (2004) , “Puduhepa Ödülü” – Adana Kütür Sanat Derneği (2005) , “Meslek Hizmetleri Ödülü” Ankara Emek Rotary Kulübü (Ekim 2005) , “Toplumsal Barış Ödülü” Barış Radyo, “İnsan Hakları, Demokrasi, Barış ve Dayanışma Ödülü” – SODEV Sosyal Demokrasi Vakfı (2005),”İyi Kalpli Ol Ödülü” Türk Kalp Vakfı (2006) , “Yılın Başarılı İş Kadınları Ödülü” Dünya Gazetesi (2006) , “ÇEK Eğitim Ödülü”, Çağdaş Eğitim Kooperatifi (2006) .
Gönüllü kuruluş olarak; ÇYDDnin Genel Başkanlığını, TÜRKÇAĞ ve KANKEV Vakfı Başkanlığı ile Cüzzamla Savaş Derneği ve Vakfı Başkanlığını, sürdürmektedir.
9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından 31 Mart 2000 tarihinde Sosyal Hizmetler Danışma Kurulu üyeliğine seçilmiştir.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından 2 Şubat 2001de YÖK üyeliğiyle görevlendirilmiş ve bu görev Şubat 2007de bitmiştir.
2003 – 2004 arasında Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu üyeliği ve İstanbul İl İnsan Hakları Kurulu üyeliklerinde bulunmuştur.
2005 yılı başı olarak, toplam 440 yayını bulunmaktadır. Bunların 50si yabancı dergilerde yayınlanmış tıbbi çalışmaları, 204ü tıbbi, sosyal ve siyasal içerikli gazete makaleleri, 186sı ise Türkçe tıbbi dergilerde ve kongre kitaplarında yayınlanmış araştırma, derleme ve olgu bildirimleridir.
2si kitap, 3ü seminer kitabı olmak üzere 5 yayını editör grubunda yer almıştır. 1. Basamak Sağlık Hizmetlerinde Deri ve Zührevi Hastalıklar El Kitabı adlı ve 5 baskı yapan ders kitabı, makalelerini içeren ve üç baskı yapan Cumhuriyetin Bireyi Olmak, çocukluk yaşamını anlatan ve 4 baskı yapan “AT KIZ”, son yazılarının toplandığı ve 2003de yayınlanan Cumhuriyetin Bireyi Olmak II, 2004te Mehmet Zaman Saçlıoğlunca kaleme alınıp T. İş Bankasınca bastırılan, yaşamının öyküsünü içeren ve altı baskı yapan Güneş Umuttan Şimdi Doğar, 2006da yayınlanan Cumhuriyet Radyoda konuklarıyla yaptığı söyleşilerden oluşan “Geçmişten Geleceğe Radyo Cumhuriyette Çağdaş İnsan Söyleşileri” olmak üzere altı kitabı yayınlanmıştır. 2005de Cumhuriyetin Bireyi Olmak I ve II, son dönem yazıları da eklenerek genişletilmiş ve birleştirilmiş baskı şeklinde yayınlanmıştır. Zehra İpşiroğlunun Türkan Saylanla yaptığı, uzun zaman dilimini içine alan bir söyleşiyi kapsayan kitap Yapıcılığın Gücü 2006da yayınlanmıştır.
14 Nisan 2007 Ankara-Tandoğan ve 29 Nisan 2007 İstanbul-Çağlayan mitinglerinin organizasyonunda ve icrasında bulunmuştur.
Biri grafiker diğeri hekim iki oğlu ve iki torunu vardır.


Atatürk’ün Öğretmenleri …

Bugün 16 mayıs.  Atatürk’ün; Bandırma vapuru ile Samsun’a hareket ettiği gün. Sizlerle, Ata’mızın az bilinen yönlerinden birini, kimlerden esinlendiğini, kimlerin fikirlerine değer verdiğini okuyabileceğiniz bir yazıyı paylaşacağım. Bu yazı, fikirlerine çok değer verdiğim, ruhu ve düşünceleri aydınlık, hep genç kalacak bir öğretmen olan Mahiye Morgül’ün  24.11.2008 tarihli bir yazısıdır. Teşekkürler Mahiye Öğretmenim; 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramınız Kutlu Olsun.

ataturk2

Atatürk’ün matematik öğretmenini biliriz, minik bir öyküsü vardır. Fakat, onun geleceğini etkileyen, vatansever duygularını tetikleyen, aydınlanmasına kıvılcım yakan, yeteneğini keşfeden öğretmeni olmuş mudur, bunları hiç bilmeyiz, yazılmadı. Çok kitap okurdu, her gece kitap okumadan uyumazdı, kitapları altını çizerek okurdu, bunları biliyoruz, ama okuduğu yazarların veya kitapların listesini bilmeyiz, yazılmamıştır.

Atatürk’ün örnek aldığı insanlar, fikirlerinden yararlandığı insanlar var mıdır, varsa kimlerdir, bunları biliyor muyuz?

Doğrusu, Orhan Karaveli’yi Edebiyat Cephesi programında dinleyene kadar bu konuyu pek merak etmemiştim. Orhan Karaveli 1930 doğumlu, Ankaralı, Cumhuriyetimizin 1.kuşak tanığı, Atatürk’ü görmüş, Mehmet Akif Ersoy’u sık sık evlerinde misafir eden bir ailenin oğlu. Hatta M.A.Ersoy, İstiklâl Marşının şiirini onların evinde yazmış. Karaveli’nin yazdığı kitaplar arasında “Ziya Gökalp’i Doğru Tanımak” ve “Nazımla Anılar” gibi belge kitaplar var.

Atatürk’ün saygı duyduğu tarihi şahsiyetler arasında Timur Han varmış.  Hani hepimize onu küçük düşürecek şekilde “Aksak Timur” diye anlatılan… Sarayı Karabağ’da idi. (Karabağ Kafkas-Basra-Bakü hattında stratejik merkezdir.) Asya’nın ve Avrupa’nın en büyük hükümdarı ve bilim adamlarının hamisi idi, sayısız okul açmıştı. (Bilimevi açmak Oğuz töresidir.)

Mustafa Kemal’in Timur Han hakkında düşüncesini Orhan Karaveli’den öğrenelim:

“Ben, Emir Timur zamanında yaşasaydım, onun yaptıklarını yapabilir miydim, emin değilim, ancak o benim zamanımda yaşasaydı, eminim, benim yaptıklarımdan daha fazlasını yapardı.”

Demek ki Atatürk, Timur Han’ı biliyor, onu seviyor. Atatürk, onu seviyorsa, biz de onu öğrenmeliydik, ama öyle olmadı. Timur Han’a, önemsiz biri muamelesi yapıldı. Birileri buna engel oldu! Tarihi doğru öğrenmemeli,  merak da etmemeliydik, aksak bir adamın nesini merak edecektik…

Dediler ki, Milattan önce taşlar var, madenler var, onları ezberle, işte size tarih… Tarihi, insanlar değil, taşlar tunçlar yaratırmış gibi, “insansız tarih” felsefesiyle büyütüldük. Ama ne masal!

İşte, merak etmeniz için, Atatürk’ü etkileyen üç cümle, üç büyük isim.

“Heyecanlarımın babası Namık Kemal’dir.”

“Fikirlerimin babası Ziya Gökalp’tir.”

“İnkilâplarımın babası Tevfik Fikret’tir.”

Üç büyük isim, yani Atatürk’ün üç öğretmeni!

Atatürk, daha savaş devam ederken Ankara’da topladığı öğretmenlere hitaben yaptığı konuşmasında, Tevfik Fikret’ten alınmış şu satırları kullanır:

“Muallimler, millet sizden fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesiller ister!”

Ziya Gökalp’in fikirlerinin,  Atatürk üzerinde ne kadar tesirli olduğuna örnektir: Atatürk kalp krizi geçirir ve artık istirahate çekileceği beklenirken, Ziya Gökalp ona, “Eserini bitireceksin, istirahate çekilemezsin” der.

Anlaşılmaktadır ki, Mustafa Kemal’in de öğretmenleri vardı. O, çağının bütün ilerici Türk aydınlarının fikirlerinden feyz almış, bir sentez yapmıştı. Onda, bütün Türk aydınlanma hareketine emek verenlerin toplamını görürüz.

Böyle bir “yüce toplam, ulu akıl”, elbetteki hepimizin öğretmenidir, ondan öğrenmeye devam ediyoruz. Sadece biz değil, dünya öğrenmeye devam ediyor.

Latin Amerikalı devrimci Kumandan Che Guevera, Bolivya’da öldürüldüğünde, sırt çantasından Asyalı devrimci Kumandan Mustafa Kemal Atatürk’ün  NUTUK’u çıkmıştır.

Kabul edilmelidir ki, yalnızca karatahtanın başına geçip yeni harfleri öğrettiği için değil, O, bin yılın, bağımsızlığın ve aydınlanmanın en büyük öğretmenidir!

Ne mutlu bize ki, O, bizim baş öğretmenimizdir!


TurkNet ADSL’den 1 Mb fiyatına 8 Mb ADSL!

turknet_gm_cem_celebilerBu sabah Ortaköy Radisson SAS Otel’de düzenlenen bir basın toplantısıyla birinci yaşını kutlayan TurkNet, katılan konuklara yeni kampanyasını açıkladı. Bu hizmetle kullanıcılarını; 4 GB kotalı, 6 GB kotalı ve kotasız olmak üzere üç farklı seçenekten oluşan kampanya kapsamında,  8 Mb/sn’ye kadar bağlanabilecekleri en yüksek hızda internette sörfe davet ediyor ve yüksek hızdaki internet erişimini 1 Mb fiyatına sunuyor!
TurkNet’in ADSL abonelerine sunduğu fırsatlar bununla da bitmiyor. Genel Müdür Cem Çelebiler’in belirttiğine göre; TurkNet, A Tipi Telefon Hizmetinden yararlanarak yüzde 95’e varan indirimler elde eden abonelerine, 2 ay boyunca 30 dakikalık ücretsiz telefon görüşmesi hediye ediyor. Şehiriçi telefon görüşmelerinin alternatif operatörlere açılmasıyla birlikte, TurkNet’in tüm aboneleri şehiriçi görüşmelerini indirimli olarak yapma imkânı buluyorlar.
1996 yılında kurulan ve Türkiye’nin en güçlü yeni nesil telekom operatörlerinden biri olan TurkNet; Altyapı, Uzak Mesafe Telefon Hizmeti ve İnternet Servis Sağlayıcılığı lisanslarına sahip bulunuyor. TurkNet, Türkiye geneline yayılmış geniş altyapısı üzerinden binlerce işletmeye telefon, internet, WAN bağlantısı, ADSL ve sanal ağ gibi telekom hizmetleri turknet_hizli_internet_kampanyasunuyor. Bireysel telekom pazarında ise TurkNet ADSL ve 1095 ucuz telefon görüşme hizmetiyle iddiasını sürdüren firma, aynı zamanda Türkiye’nin ilk haber ve eğlence sitesi olan www.turk.net portalını da işletiyor. Yaptığı yatırımlarla her geçen gün genişlettiği fiber altyapısına kendi yurtdışı çıkışını da ekleyen TurkNet, ‘yerleşik operatörden sonra güvenilir olarak sınırı geçen ilk ve tek alternatif işletmeci’ unvanına da sahip bulunuyor.


Fütürist Manifesto 2009

Okumakta olduğunuz, Türkiye’nin ilk Fütürist Manifestosu Fütüristler Derneği tarafından hazırlanmıştır. Türkiye Fütüristler Derneği, ‘olumlu Gelecek Tasarımı’nın temel ilkelerini 2009 Fütürist Manifestosu ile belirledi.

futuristler Fütürist Manifesto – 2009 İnsanlık tarihinin en önemli değişimlerinden birini geçiriyoruz. Dünyada, her anlamda tıkanıklık, mutsuzluk ve karamsarlık hâkim. Kendimize yeni hedefler koymalı, yeni motivasyon unsurları belirlemeliyiz. Geleceğin nasıl olacağını değil, sahip olduğumuz bilgiyi doğru kullandığımızda kurabileceğimiz yenidünya uygarlığının nasıl olabileceğini uzgörebilir, onu şekillendirebiliriz. Bilgi ve teknolojiyi kullanarak muhtelif gelecekler oluşturulabileceğini kabul etmeli ve yaşamın tüm boyutları için alternatif senaryolar, olumlu gelecek tasarımları yapılabileceğini benimsemeliyiz. Açlık, fakirlik, savaş gibi büyük insanlık sorunlarının engellenebilir ve kabul edilemez olduğuna inanan bir kültürü inşa etmeliyiz. Bu konuda taviz vermek, geleceğe kalacak mirasımızda, bu sorunların aynen tekrarlanması demektir. Sürdürülebilir küresel gelecek için etik değerlere olan duyarlılığın artırılmasını ve uluslararası ortak bir hukuki düzenin kurulmasını sağlamalıyız. Dünya zengin kaynaklara sahiptir. Bu kaynakların belli sayıda ülke ve/veya toplum tarafından kontrol edilmesini engellemeli, çalışmak-üretmek için yeni teşvik mekanizmaları ve sistemleri hayata geçirmeliyiz. Dünyayı ve kaynaklarını tüm insanlığın ortak mirası olarak kabul eden anlayış ve uygulamalar geliştirmeliyiz. Çok gelişmiş teknolojilere sahibiz. Daha da gelişmişlerini yaratacağız. Yeni teknolojilerin evrene zarar vermemesi için sosyal ve ekonomik sistemlerimizin refahımızı artıracak olan teknoloji ile aynı hızda gelişmesini sağlamalıyız. Barışçı ve sürdürülebilir küresel uygarlığın kurulmasını sağlayacak uygulanabilir planlar geliştirmeli, kâğıt üzerinde kalan insan haklarını yaşamın merkezine oturtmalıyız. Doğal kaynakları temel alarak sosyal adaleti en insani ve en etkili biçimde sağlamalıyız. Tüm mal ve hizmetler herkes için kolay ulaşılabilir hale getirmeliyiz. İnsanın akıl ve zekâsını kullanarak; yaratıcılığını teşvik etmek için teknolojiden yararlanmasını sağlamalıyız.
21’inci yüzyıl fütüristleri; – Farklı olma cesaretine sahiplerdir – Kendisi ve tüm insanlık için olumlu, ilerici, yenilikçi vizyon geliştirir. – Kişi, kurum ve toplumların yararlı, etkin yol haritası oluşturmalarına yardımcı olur. – İnsanlıktan sorumlu olduğunu bilir. – Geleceğin seyircisi değil, tasarımcısı olması gerektiğinin farkındadır. – Çağdaşlık sözcüğünün günü yaşamakla sınırlı olmadığını bilir ve davranışlarıyla bunu yansıtır. – Geleceği uzgörür. – Dünyayı kendine, kendini dünyaya ait hisseder. – Dünyanın örgütlenmesinde yer almak ister. – Fütürist yaklaşımları kullanarak, kitlelerin fütürist bilinç geliştirmesine önderlik eder.


Sansüre sansür yay! harekatı…

sansuresansur-297x21Bu gün 11 Mayıs 2009… İnternet sansürüne  son verebilmek, yetkililerin ilgisini çekebilmek, sansür konusunda kamuoyunu bilinçlendirmek, daha fazla bilinirlik yaratmak için blogların hep birlikte hareket ettiği gün.

“Sansüre sansür” ekibinin ve gönüllülerin hazırladığı baskılı malzemeler, bannerlar, videolar; bundan sonra sansür konusunda çağdaş bir çizgi yakalanıncaya kadar bloglarımızda yer alacak. Sokaktaki insanın genel tavrı “ya ben zaten youtube filan kullanmıyorum” olmaktan çıkmadıkça bu konunun çözüme ulaşması da mümkün olmayacaktı. Bunu saptayan “sansüre sansür” gönüllüleri bir an önce geniş çaplı bilinçlendirme çalışması hazırlamaya karar verdi ve harekete geçti. Düşünün ki en çok sevdiğiniz mekana gidiyorsunuz ve kapısında bir yazı “bu mekan mahkeme kararıyla erişime kapatılmıştır” bir an kendinizi nasıl hissedeceğinizi hayal edin. Örnekleri sonsuza dek çoğaltabiliriz. Şimdi hepimizin bu projeye destek verme zamanı. “Sansüre sansür web sitesinde yer alan videolara ve baskılı malzeme linklerine buradan ulaşabilirsiniz. Ekranlarınız kararmadan bu harekete destek verin.
Sansüre sansür yay! harekatı…


Anneme …

Küçük yaşlarda annemin söylediklerine itiraz ettiğim zamanlarda “anne olunca anlarsın ve hak verirsin” derdi. mini-muge-2Hayattaki duruşumu, kişiliğimi, kariyerimi ve daha bir çok konudaki yeteneğimi borçlu olduğum, ilk öğretmenim canım annem, yıllar sonra anne olunca ne demek istediğini anlayabildim. Sağduyunuz size bir çok konuda yardımcı oluyor ama, anne olunca sanki başka bir sürü güç de yanı başınızda beliriveriyor hayatı omuzlayabilmeniz için. Ne yazık ki; annem, bu müthiş kadın, alzheimer denen illetin pençesinde, bir hayal aleminde yaşıyor uzun süredir. Aidse bile deva bulan tıp ilmi, bu amansız derde çare bulmaktan uzak. Sadece yavaşlatıp, etkilerini azaltmaya çalışıyorlar. İnsanların yaşlandıkça kendi kendinin karikatürü olması hep içimi acıtmıştır. Bu hastalığa yakalanların ise kendileriyle olan ilişkilerinin yavaş yavaş yok olması içimi acıtıyor. Tam da birlikte en keyifli zamanları geçirecekken, sadece temel ihtiyaçlarını karşıladığım bir hastaya dönüşmesi çok üzücü. Tabii hayata huzurla devam edebilmek için kendimce yollar bulmaya çalışıyorum. Ama her an bana hastalığı hatırlatacak yeni bir davranış biçimi veya cevapla geliyor annem. Olgunlaşma mezunu olduğu için yıllarca özel dikim giysilerle göz kamaştırmamı sağlayan, ama şimdilerde bu el becerisini de yitiren annemin, tek tük eğlenceleri bilmeceler (onları da artık eskisi kadar çözemiyor, görüp üzülmesin diye o yatınca yarım yamalak yapılmış eskileri yok edip yenilerini koyuyorum) televizyondaki müzik kanalları, birlikte vakit geçirdiğimiz iskambil oyunları. Hastalanmadan önce de gezip dolaşmaktan hoşlanan biri değildi, araç tutması nedeniyle pek uzun mesafelere gitmezdi. Ama son zamanlarda ben veya kızkardeşim olmadan hiç bir yere gitmek istemiyor. Geçtiği yerleri eskiden çok iyi bilmesine rağmen yüzünde genellikle sanki oradan ilk kez geçiyormuş gibi bir ifade oluyor. annem Annelerinizin kıymetini bilin. Hayatın hayhuyu içinde onlarla geçirebileceğiniz keyifli zamanları hoyratça harcayıvermiş olmak sonradan üzebilir sizleri. Annem ve hepinizin annelerine sağlık ve bereket diliyorum. Canım annem, “Anneler Günü” kutlu olsun.


Başka Semtin Çocukları…

Uzun süredir izlemekten kaçındığım türde bir filmdi “Başka Semtin Çocukları“.
produksiyon-notlari1
İtiraf etmeliyim ki, daha çok belgeseller ve “kız filmi” dediğim türde yumuşak filmleri izliyorum. Bu filmi izlemeden önce Sevgili ErenK‘dan “True Blood”, sevgili GFK‘dan da “Fringe” gibi, iki tane uç noktalarda gezen diziyi araya sıkıştırmış olmanın yararını görmedim desem yalan olur.
Olay örgüsü biraz daha detaylandırılsa; hem zengin oyuncu kadrosu, hem de zaman zaman  izleyiciye tablo keyfi veren bir görüntü yönetmeniyle, tadından yenmezdi bu film. Oyuncuların müthiş performansıyla, genel olarak da temiz bir sinema diliyle rahat izlenir bir film “Başka Semtin Çocukları“. Her ne kadar, izleyenlerin bazılarının “çok fazla küfür var” gibi yakınmaları olsa da, hikayenin geçtiği çevre ve alt kültürün ağırlıkla sahnede olduğunu göz önüne alırsak, çok normal. Hem seyircimiz Cem Yılmaz ve Şahan Gökbakar filmlerinden alışıktır küfür kıyamete.
Büyük ekranda film izlemenin keyfi bir başka diyorsanız, müthiş oyuncu kadrosuna sahip bu yapımı kaçırmayın derim.