:::: MENU ::::
Posts tagged with: Devletşah

Sabancı Müzesi’nden bir Devletşah geçti…

Devletsah 215 aralık salı sabahı Sabancı Müzesi’nde yapılan Bizim Usul Makarna web sitesinin görücüye çıktığı toplantıdaydım. Selva Gıda yöneticilerinin, basının, blog yazarlarının ve konukların yoğun ilgisiyle kalabalık bir gruba sunum yaptı sevgili Devletşah. Hem ürünü denemek, hem de yüzlerce konuktan biri olmak onuruna sahip olarak erken haberdar olduğum bu site ve diğer tüm yenilikçi çalışmaları, 360 derece pazarlama anlayışını uygulama konusunda titizlenen Selva ekibini yürekten kutluyorum. Tabii onları bu güzel işleri yapmaya ikna eden ve her adımında emekleri olan Selim Tuncer hocam ve ekibine de teşekkürler.  Devletşah’ın esprili sunumu, çekimlerden hazırlanan kısa bir videonun sunumundan sonra Genel Müdür Mehmet Karakuş geldi mikrofona ve bizlere, yeni kampanyalarından ve ürünleriyle başarılı bir yıl geçiren Selva’nın 2010’da da farklılıklarıyla çok ses getireceğinden söz etti. Şu cümleyi de özellikle not almışım sizlerle paylaşmak üzere; “Biz makarnayı kendi damak tadımıza uygun tariflerle pişirip yemeyi öneriyoruz. Çünkü bizim damak tadımızın, ancak ‘bizim usul makarna’da ortaya çıkacağını biliyoruz”. Devletsah & Ugur Hoca @ Bizimusul Makarna Launch Daha sonra Devletşah sahneye Pazarlama Direktörü Ahmet Nurullah Güler ‘i davet etti. Sayın Güler ise bizlere, video blog yoluyla makarna tariflerini paylaşmanın tüketicilerin ilgisini çektiğinden söz etti. Ve benim için en can alıcı cümleyi kurdu. “Selva, 360 derece pazarlamaya inanıyor, sosyal ağlar, bloglar, sosyal paylaşım siteleri Selva’nın yeni iletişim alanları olacak” dedi ve kesinlikle kalbimi feth etti. Bütün bu olanlar web sitesinden canlı yayınlanıyordu toplantı süresince. Sunumlar ve konukların sahne almalarından sonra, çeşitli tariflere göre yapılan ve Selva ürünlerinden oluşan menüyü tatmak üzere yemek bölümüne geçtik. Kokular muhteşemdi ve çeşitler o kadar çoktu ki, kendimi yaramaz çocuk gibi hissettim. Masamız da çok şenlikliydi. Sevgili Şule ve Uğur Özmen hocalar,  Sunipeyk, Tuğçe Özel, Burak Bayburtlu, Eray Endeş, Harun Pekşen, Metin Kahraman, Gül Fatma Koz hem sohbet edip hem de iştahla yemeklerimizi yedik. BizimUsulMakarnaİlerleyen dakikalarda Genel Müdür Mehmet Karakuş bütün masaları tek tek dolaşarak katıldığımız için teşekkür etti ve afiyet olsun dedi. Uzun zamandır bu kadar alçakgönüllü ve güleryüzlü üst düzey yöneticilerle karşılaşmadığım için çok hoşuma gitti. Eski bir özel olay elemanı olarak da organizasyona emeği geçen herkesi kutluyorum. Girişten başlayarak kabul alanı, salon düzeni, markalama çalışmaları ve daha sonra yemek düzeni ve konuklara verilen armağanlar hepsi, özenli bir bütünün parçalarıydı. Tabii bütün bunlara ek olarak; sevgili Ali Rıza Esin, Cahit Akın ve Sedef Tenim ile karşılaşıp sohbet etmek de günün bonuslarıydı.

Vakit kaybetmeden, http://bizimusulmakarna.com adresine mutlaka uğrayın ve eğlenceli videolar eşliğinde yeni lezzet limanlarına yelken açın.


Yine, yeni, yeniden NuPera…

Dün akşam yıllar sonra yeniden NuPera‘ya gittim. Gerçekten çok uzun süre geçmiş son gidişimin üzerinden. Girişten başlayarak pek çok yenilik var. 3 ayrı konseptte 3 yeni mekanda ağırlanabiliyorsunuz. Sevgili Bloglama ekibi  ( Burcu Şensoy, Eray Endeş ve İlker Utlu) ve davet sahibemiz Aslı Gücüyener ile önce NuPera’nın rahat ve yayılma hissi veren koltuklarına serilip söyleştik. NUPERAGFK ve Müge Doğrular ile buluşup birlikte gitmiştik erkenden. Biraz sonra Mutfak Sırları Nilay ve Bora, Devletşah ve Barış Özcan da aramıza katılınca gece hakkında kısa bir bilgi paylaşımı ardından 3 gruba ayrılarak, bizim grup Eray liderliğinde başlangıçlarımızı yemek üzere Lilbitz‘in yolunu tuttu. Lilbitz @ NuPeraMekanın dekorasyonu ışıklandırması ve oturma düzeni çok hoşuma gitti, tıpkı Şefimiz Max ( Maksut Aşkar ) gibi sıcak ve huzur veren bir havası var. Max bizlere önce kendi ile daha sonra da menü ile ilgili bilgiler verdi. Normal porsiyonların 1/3 ü oranında minik atıştırmalıklar mantığıyla değişik lezzetler denemişler. Tabii fiyatlar da gerçekten 1/3 oranında. Zannetmeyin ki bu oranda bir şeyle doymayacaksınız, kesinlikle tam kararında geliyor. Bu arada masa düzeni yemek takımları ve içecek seçenekleri ile benim gibi bir hiperaktifin dağılmaması mümkün değildi. Masaye gelen ekmekler kendi yapımları, tabii hemen üç ayrı sosla ortaya konan tabağa dalıverdik hep birlikte.  Minik başlangıçlardan Nuar dilimleri ve Bonfile Pudrası seçtim. Bonfile pudrasıGFK ve Müge Doğrular ise deniz ürünlü seçenek ile başladılar. Nuar dilimleri zeminindeki sos ile lezzeti zirve yapmış bir başlangıç. Hemen arkasından bir sonraki gidişimde; giriş, gelişme ve sonuç olarak ısmarlayabileceğim Bonfile Pudrası geldi, bu lezzet anlatılmaz yaşanır arkadaşlar, şaka yapmıyorum. Rakamlar iyi bir kafe fiyatı mutlaka sevdiceğinizi alıp keşfedin.
MOREISHBir sonraki istasyon Moreish; buranın şefi bir kadın. Esra Muslu aynı zamanda NuPera Restoranın da şefi ve yöneticisi. Yabancı bir konuğu olduğu için bizimle pek ilgilenemedi ama servisimizi yapan bey sorduğum her soruya gayet güzel cevaplar verip aydınlattığı için sorun olmadı. Bu mekan da hem huzur bulacağınızın, hem de lezzetli yemekler yiyeceğinizin sinyalini daha menüsünü ve masa düzenini gördüğünüzde anladığınız bir bölüm. Moreish masa duzeniOnlar da ekmeklerini kendileri yapıyorlar. Masa üzerinde herkesin önünde bir köşede yuvarlak mermer kap içerisinde Avustralya’dan getirilen nehir tuzu, diğer uçta ise kare biçiminde bir mermerin köşesinde sedef tereyağ bıçağı diğer köşesinde ise “dukkah” denilen ilginç bir baharat karışımı vardı. Ana yemeklerimizi yiyeceğimiz için önce bulaşmamayı düşündümse de baharatın cazibesine dayanamadım ve ekmeğe sürdüğüm yağı baharata bulayıp yedim. Muhteşemdi. Çok şık cam
kapaklı küçük bir kap içinde domates sorbet geldi. Biraz önce yediklerimizin tadını ağzımızdan yok edip, ana yemeğin lezzetini tam anlayabilmemiz için. Benim ve GFK’nın seçimi kuşkonmaz ve satsumalı risotto idi. Satsumali risottoUzun zamandır yediğim en lezzettli risotto idi. Arada sırada çatalıma zıplayıp ağzıma bayram yaptıran satsumalara hayran kaldım. Eray ise bize rehberlik eden görevli beyin önerisi ile Kuzu Kuzu adlı yemeği seçti.  Yemek sırasında yüzünün aldığı ifade kesinlikle gülümsemeydi. Yemek süresince GFK sedef tereyağ bıçağını ne kadar beğendiğini söyleyip durdu. Sevgili Eray “isteyelim sana bir tane” dediğinde “yok sarayda bunların taşlı olanları var ben onlara bakmaya devam ederim” dedi. Yemeğimizin sonuna yaklaşırken şef Esra Muslu yanımıza gelip soru yağmurumuza gülümseyerek cevaplar verdi.

Son durağımız aslında başta oturduğumuz NuPera restoran oldu. Masamız bir anda tatlı çeşitleri ile donandı. Ben hala Bonfile Pudrası ve üzerine risotto sarhoşluğundan çıkmaya çalışırken, gözüm doyuverdi bu muhteşem görüntüden. Eray Endeş’in zoruyla iki çatal tarçınlı kek ve 2 kaşık da dondurma yiyebildim. YummyGFK ise Moreish’in ilginç dizaynlı menüsünde gördüğü karamelize zeytinli tatlıyı aklından çıkaramamıştı ve kesinlikle onu da denemek istiyordu. NuPera’nın zarif Halkla İlişkiler ve Satış direktörü Leyla Çullu onu kırmadı ve hemen getirtti. Karamelize zeytin inanılmaz bir tad, denemeniz gerek anlatmakla olmaz. Tam artık hani hamaklar nerede ben azıcık kestireyim demeye hazırlanırken diğer gruplarla bir araya geldik, zarif ev sahiplerimizin nazik kahve ikramlarını “başka bir lezzet yolculuğunda” diyerek evlerimizin yolunu tuttuk.

NuPera paket Deneyimin son noktası ise davetten sonra hepimizin adreslerine yollanan nazik armağan paketiydi. Paketin içinde lezzet deneyimlerimizin yer aldığı kişiye özel hazırlanmış minik bir pasaport ve her restoranda tattığımız ürünlerin malzemelerinden örnekler vardı.
Teşekkürler Aslı Gücüyener, teşekkürler Bloglama ekibi (Burcu Şensoy, Eray Endeş, İlker Utlu) ve teşekkürler NuPera Lezzet Durakları ekibi, harika bir deneyimdi ve pasaportumu ömrüm oldukça saklayacağım 🙂

NuPera lezzet duraklarıyla ilgili linkleri aşağıya da listeledim. Yazı içerisindeki isimlerine tıklayarak da restoranların
bilgilerine ulaşabilir daha çok detay inceleyebilirsiniz.

http://mugecerman.posterous.com/nu-pera-lezzet-duraklar

http://www.lilbitz.net

http://www.moreishrestaurant.com


Whirlpool Mutfak Sanatları Akademisi’nden bir TT geçti :)

Geçtiğimiz günlerde sevgili Ufuk Özgül’den 12 ekimde Whirlpool Mutfak Sanatları Akademisi‘nde düzenlenecek İtalyan Mutfağı eğitimine katılmam için hoş bir davet aldım. MSA dis cephe Heyecanla beklediğim eğitim dün akşamdı, erkenden yola çıktım Maslak yönü olunca istikamet, risk almaya gelmez diye düşündüm. Tabii metronun İTÜ Ayazağa çıkışını hatırlayınca çocuk gibi sevindim. Whirlpool  Mutfak Sanatları Akademisi harika bir mekan yaratmış. Buraya girip bu kütüphaneyi, eski yıllardan kalan objeleri, ve tabii o mutfağı ve malzemeleri gören her kadının  aklı başından gidiyordur eminim.

Global Tanıtım’ın en güler yüzlü ekip üyesi sevgili Ufuk Özgül ve Yemekname’nin mimarı Devletşah‘la kapıda karşılaştık, hemen arkamızdan da Ayşem Öztaş ve eşi geldiler. Tabii heyecanla Ayşem’in iyice belirginleşen karnı ve hamileliği ile ilgili sohbetler ettik. Biraz sonra da Mutfak Sırları iklisi Nilay ve Bora katıldılar aramıza.  Ekip hazirlaniyor Bir süre daha trafik nedeniyle ulaşamayanları bekleyip, herkes tamamlanınca bizleri eğitimin verileceği muhteşem bölüme aldılar. Yukarıdaki satırlarda da belirttiğim gibi bu mutfağı görüp de mutlu olmayacak pek az kadın vardır herhalde 🙂 Öğretmenimiz Gabriele Sponza ise film karesinden fırlamışçasına yakışıklı ve zarfi biriydi. Seçilen menü pek leziz görünüyordu, tabii benim yüzgeçli ve kanatlıları yiyememe sorunum dışında 🙂 İlk olarak tatlımızı hazırladık, bekleme süresi nedeniyle ilk sırayı ona vermişti Gabriele Üstadımız.  Armut tatlısı için armutlarımızın çekirdekli kısmını çıkartıp, kırmızı şaraba yatırarak içine ömrümde ilk kez gördüğüm minik deniz yıldızı kılıklı kuru ananas, karanfil ve vanilya çubuğu ekleyerek fırına verdik. Bir yanda da parça çikolataları maskarpon peyniriyle karıştırıp erittik ve armutların içine koymak üzere kenarda donmaya bıraktık. Daha sonra kırmızı soğanı ince ince dilimleyip, balzamik sirke, bal ve sızma yağ ile karıştırdık, salatalık ve çeşitli yeşillikleri de ekleyince ellerimizle iyice sosa bulanmasını sağladık ve tabaklara alıp üzerini de parmesanlarla süsledik. Muge ve salatasi Açlıktan mideniz guruldarken yemek hazırlamak çok da zor değilmiş 🙂  Salatalarımızı şaraplarımız eşliğinde yedik. Kallavi oranda hazırladığım için artanı eve götürmek üzere sakladım. Sonra sıra geldi ömr-ü hayatımda yapmaktan hep kaçındığım Risottoya. Tam bir törendi hazırlık ve ocağın karşısında geçirdiğim vakit, bana neden risotto yapmaktan kaçındığımı tekrar hatırlattı 🙂 Muge ve risottosu Ama alnımın aklıyla başardım. Gabriele’nin gösterdiği şekilde tabağı neredeyse dik tuttuğumda yerinden kımıldamadı bile, tadı da pek lezizdi. Hatırlayacağım en önemli not, yaptığımız hiç bir risottonun diğeri ile aynı olamayacağıydı. Sıra deniz ürünlerine gelince mutfağımı NOA‘ya armağan edip kokudan en az rahatsız olacağımı umduğum köşeye kaçıp, fotoğraf çektim.  Şarabımı yudumlayarak arkadaşlarımı izledim. Sonra sıra tatlımızı sunmaya geldi; önceden hazırladığım çikolatayı armutların ortasına yerleştirip üzerlerine taze nane yapraklarını da süs yapınca tatlım yenmeye hazır hale geldi, NOA hemen mideye indiriverdi 🙂 Ben ise eve götürmek üzere onları da paketledim. Devletşah’ın risottosu da pek lezizdi ve evde olmayacakları için onunkini de aldım, hatta biraz önce hem anneme hem kendime ziyafet çektim 🙂

Teşekkürler Whirlpool Mutfak Sanatları Akademisi;  Gabriele Sponza ve ekibine, özellikle bizlere malzeme taşıyan, dağınıklarımızı toplayan Gabriele’nin “Aslanları” na çok teşekkürler ve Global Tanıtım sizler müthiş bir ekipsiniz, harika bir etkinlikti çok güzel vakit geçirdim, uzun süredir yüzümde bu kadar huzurlu bir ifade görmediğini söyleyen dostların yalancısıyım.


Rixos on Air Vol.2

Rixos anılarına devam. Yaz kış açık olan tesiste; her ülkeden konuklar ağırlandığı gibi, spor klüplerinin kampları da yapılıyor, 23 Nisan törenleri için ülkemize gelen çocuklar, glof turnuvası meraklıları gibi farklı gruplar da ağırlanıyor. Rixos‘ların toplam kapalı alanı neredeyse Moğolistan’ın yüzölçümü kadar (yaklaşık 1.400.000 m2) . Bu yıl beklenen konuk sayısı  Kahramanmaraş ili nüfüsundan daha fazla (konuk sayısının 350.000 kişiyi geçmesi bekleniyor) Yıl sonuna kadar çalışan sayısı ise Bolu’nun Mengen ilçesi nüfüsuna eşit olacak (5500 kişi) Toplam oda sayısı 6000’e yaklaşan tesislerde yenilikler ve aktivitelere devam ediliyor. Bizim konuk olduğumuz Belek Rixos’ta, 200’e yakın marka yaz kış konuklara en son modellerini sunuyor. Yabancı konuklar, henüz kendi ülkelerinde vitrine çıkmamış ürünlerle karşılaşıp pek şaşırıyorlar. Tesisin su parkı sezon nedeniyle açık değildi ama, Eyüp Bey’in nazik rehberliğinde bilgi alma şansımız oldu. amazing Yaz günleri pek çok konuğun keyifle yararlandığı TroyAqua su parkı Truva’nın simgesi olan tahta atın birebir uygulamasına sahip.Yapımı sırasında DDY’den alınan, ray aralarında kullanılan ve ıskartaya çıkarılan tahtalardan yararlanılmış, İhtişamlı bir kale girişiyle başlanan park keyfi, meraklılarının aklını başından alacak su kaydıraklarıyla renklenmiş. silva Sezon süresince Truvalı Helen giysili kızların sizi karşılayıp ağırladığı bu bölümde, bir de Dolphinarium var. Her ne kadar hayvanların doğal alanlarından ayrılmasına sıcak bakmasam da; bu tesiste otistik ve SP hastaları için terapiler uygulandığını öğrenip, yaşam alanlarını görüp, eğitmenleriyle olan muhabbetlerine tanık olunca içim rahatladı. Oteldeki diğer konuklarla çok eğlenceli bir gösteri izledik. Yunuslar aklımı başımdan alan yaratıklardır. Onlarla yüzebilmek en büyük hayalimdi. Ancak grubun kalabalık olması nedeniyle eğitmenler izin veremeyeceklerini belirttiler. Üzüldüm ama, içim de rahatladı onlar adına. Gösterinin fotoğraflarını sevgili Dinçer Keskinpala‘nın çektiği karelerle paylaşıyorum sizlerle. Gezimizin en keyifli bölümlerinden biri de otelin içinde yer alan Spa’da geçirdiğimiz zamandı. Uzun yıllardır masajla haşır neşir olan biriyim, bu kez yüz masajı ve bakımını seçtim, çok da iyi etmişim, aynı akşam yemekte herkes 5 yaş gençleştiğimi söyledi 🙂
Konaklama süremde, tesisin hemen her bölümüne girdim.  Mutfak, Devletşah’ın ilgi alanı olduğundan orayla ilgilenmediğimi itiraf ederim 🙂 Uzun süre “gizli müşteri” olup raporlama yaptığım için, dikkat çekmeden dolaşmayı, doğru kişilere doğru soruları sormayı ve ağızlarından laf almayı iyi bilirim. 3 gün süresince beni en çok etkileyen şey, çalışanların firmaya olan bağlılıkları, huzurla çalışmaları ve güleryüzleriydi. Bu bir şirket politikası olmuş, eğer o gün kendinizi iyi hissetmiyorsanız asık suratla çalışıp konukları rahatsız etmeniz yerine, evinize dönüp dinlenmenizi ve geri geldiğinizde yine coşkuyla çalışmanızı sağlıyorlar. Otellerde beni ilgilendiren binanın mimarisi, odamdaki mobilyalar vs değil aldığım hizmettir. Rixos‘ta kaldığım süre içinde aldığım hizmet ise kesinlkle yıldız sayısı ile karşılanamayacak bir hizmetti. Teşekkürler Eyüp Kaplan ve Rixos Belek Ailesi.


Likemind İstanbul … Enerji depolama merkezim.

Bu sabah yine erkenden uyanıp, neşeyle hazırlanıp, Kanyon Starbucks’a koştum. Her ayın üçüncü cuma sabahı karga kahvaltısından hemen sonra, enerji depolama toplantım olan Likemind İstanbul başlıyor. Bugün sizlere bana olan etkisini anlatmaya çalışacağım. 2007 yılının temmuzunda keşfettim Likemind İstanbul grubunu. Facebook’ta mesleki gruplar neler vs diye ararken buluverdim. Üye olmamla toplantılara katılmam arasında epey zaman geçti. Eylül 2007 de başlayan bağımlılık o günden beri hız kesmeden devam ediyor. İlk toplantıya gittiğimde, Özgür Alaz güleryüzle karşılayıp isim etiketimi verdi. Aman tanrım, hepsi neredeyse yarı yaşımda bir sürü genç adam ve genç kadınla aynı masada oturuyordum. Hemen hemen hepsi birbirlerini tanıyor gibiydiler. Sevgili Ahmet Bülent Zorlu ve Yunus Tunak ile bugün gibi aklımda kalan keyifli sohbetler etmiştik. Tabii Ahmetim Bülentim’le tanışan birinin onu unutması imkansız, ama Seth Godin’in adını hatırlayamadığım için gözlerini devirerek “aaa mümkün değil” diyerek bir yüz ifadesi vardı ki bugün bile hatırladıkça çok gülüyorum. Katıldığım her yeni toplantı, bana 2006 yılında yaşadıklarımdan sonra kaybettiğim özgüvenimi, neşeli kişiliğimi geri kazanmamı sağlayan insanları ve kaynakları tanıttı. Arada yine babamın sağlık soruları, Emir’in Berklee macerasına hazırlanmamız, annemin alzheimerinin ikinci devreye geçişi gibi detaylar nedeniyle katılamadığım toplantılar olmasına rağmen, 2008 deki her toplantıya katılmaya çaıştım. Bugün katıldığım toplantıda yine bir çok yeni dostla tanıştım. Eskileri ile keyifli sohbetler yaptım. Uzun süredir hayatla olan savaşlarını, cesaretlerini, hayata coşkulu bakışlarını hayranlıkla izlediğim iki kahramanımla da tanıştım. Sevgili Simto Alev ve Davut Topcan. İkisi de bana o kadar güzel ve sevgiyle gülümsediler ki, bu enerji bana bir kaç ay yeter eminim. Sevgili Uğur Özmen ise hoş bir sürprizle, içine de beni çok mutlu eden bir yazı yazdığı güzel bir kitap armağan etti.  Kemal Kılıçdaroğlu bile bizlerleydi. Tabii gıyaben 🙂 Arman’ın “Manken İstanbul afişleriyle yarış eden keyifli rozetler ve stickerler getirmişti bizlere. Arada Hillside ve paramarka davetiyeleri de uçuştu. Hatta bir ara Sunipeyk Üstad’ın kartvizilerini almak isteyen coşkulu hayran grubu, Starbucks elemanları tarafından dağıtılmaya çalışıldıysa da başarılı olmadı 🙂  Sevgili Mustafa Burak Su Üstad’ın, Handem’in kurabiye yapmayacağını öğrenmesi nedeniyle getirdiği enfes simitleri atıştırırken, paketin üzerine yazılan “sebil” sözcüğü beni çok güldürdü. Tuğçe ve Olcayto Cengiz çifti, BurcuB, Serdar, Umut, Heni, Chris, İzon, Muhittin, Burak Yetgin, soyadını öğrenemediğim diğer Burak, Deniz ile melekleri, taze babalar ile ilgili önyargımı değiştiren sevgili Özgür Poyrazoğlu ve şu anda ismini hatırlamadığım için bana darılacaklarını bildiğim, ama ilk fırsatta kendimi affettireceğim bir sürü yeni dost edindim. Bu arada toplantıda, gümüş zırhlı şövalyem 2B Burak Bayburtlu ve BlogDestek Burak Dönertaş da dahil gerçekten Burak bolluğu vardı 🙂 Benim sayabildiğim 5 Burak’la sohbet ettim. 3 Burcu, 2 Müge, 2 Tuğçe, 2 tane de Uğur vardı 🙂 Devletşah’ım ve Cadı’mla birlikte, Simto’nun bizleri dehşetle izlediği matrak sohbetler yaptık. Ve tabii efendiliğyle, güler yüzüyle hepimizin kalbini kazanan Ozan “sadece Ozan atlanmamalı, Simto’yla tanışabilmemizi ona borçluyuz. Canım Tuğçe Esener geç de olsa yetişerek, yine harika fotoğraflar çekti. Hatta çektiği bazı kareler onu Sosyal Medya Profil Fotoğrafçısı olarak ünlendirecek 🙂 Kısacası çok güzel bir arkadaş grubuyla güne başladım.

Hazır sırası gelmişken; Likemind İstanbul için, teşekkürler Alemşah Öztürk ve Özgür Alaz. Hepimizi bir araya getirip, muhteşem bir gruba dönüştürdünüz. Enerjiye, coşkuya, bilgiyi paylaşmaya, yardımlaşmaya, işbirliklerine, yeni fikirleri geliştirmeye zirve yaptırdığımız bir etkinliğe dönüştü. Bir sonraki toplantıda daha
çok yeni dostla tanışabilmek dileğiyle, sevgi ile kalın…

Önemli not: Yazımı dün yazdım ama akşam yaşadığım bağlantı probemi nedeniyle bugün ekleyebildim. Kavram kargaşası olmasın 🙂


ntvmsnbc’ nin yeni yüzü

12 Ocak pazartesi günü çok keyifli bir toplantıya katılmak üzere NTV binasına gittim. Sevgili Eray Endeş’in yolladığı “ntvmsnbc yeni yüzü beta tanıtımı” davetinde pek çok usta teknoloji yazarıyla bir arada olmak hem çok keyifli, hem de çok heyecan vericiydi. Sevgili Murat Kahraman ve Fatih Turan’da hepimizle tek tek ilgilendiler. Bizlere önce stüdyoları ve çalıştıkları alanları gezdirdiler. Tabii bu arada, yol üstünde bir çok eski dosta da rastladım. En güzel sürpriz ise, bir süre önce NTV ekibine katılan sevgili Salim Bugay’ın bizlere gösterilecek yeni sayfaların yaratıcısı olduğunu öğrenmekti. Toplantı odasına geçip, portalin yeni yüzü ekrana yansıdığında ilk hissettiğim “hey harika hava durumu ve para durumu gayet güzel görünüyor, hazine avına çıkmış gibi aramama gerek yok” diye düşündüm. Sunipeyk, Selçuk Hoca ve Burak Bayburtlu gibi Üstad’ların yanında, teknik konuda ahkam kesmem saçma olur, o nedenle ben sadece basit bir kullanıcı olarak ne düşündüğümü yazayım. Genel olarak temiz ve kişiselleştirilebilme özelliği ile birçok kullanıcının vazgeçilmezi olacağına inandığım bu yeni dizayn için uzun süre çalışan ekip; “bebeklerini” bize anlatırken oldukça heyecanlıydı. Yıllarca “haber geldi” ve “gel üstüne bak hepsine” ile kalbimi kazanmış sayfanın yeni haline çabucak alışacağımı hissettim onlar anlattıkça. Şubat başında sizlerin de kullanımına sunulacak bu yeni dizaynın görselini de ekledim. Stüdyolar gezilirken Devletşah Özcan ve Yeliz Öz’ün program sundukları görseli de kullanmak isterdim ama yerim kalmadı.Teşekkürler bütün ekibe, hem güzel ağırlama hem de uzun süren çalışmalar sonucu ortaya çıkan yeni yüz için.