:::: MENU ::::
Browsing posts in: Beğendiklerim

Varoluşunuza Şükredin ve Elinizde Olanla Kendi Müziğinizi Yapın

Güzel bir alıntı okudum bu sabah suret kitabında, değerli dost Zeynep Yelçe paylaşmıştı. Haham Wayne Dosick anlatımı olduğu söylenen ve bizim dilimizde uzun yıllardır çeşitli kaynaklarda kullanılan bir alıntı. İçinde bulundukları durumdan hoşnut olmayan, sürekli yakınan ama dönüşmek, değişmek için çaba harcamayan dostların okuyup, az da olsa olumlu düşünmeyi, yaşadıkları her gün varoluşlarına şükretmeyi denemelerini ve ellerinde olanla yapabileceklerinin en iyisini yapmayı hedeflemelerini dilerim. Sevgiyle ve muhabbetle…

Not: Fotografın konuyla ilgisi sadece ruhuma iyi gelen her tonda maviyi içinde barındırması, umarım sizlere de iyi gelir.

3 Telli Keman
18 Kasım 1995 günü, keman sanatçısı Itzhak Perlman, New York’ta, Lincoln Center’daki Avery Fisher Salonu’nda bir konser vermek üzere sahneye çıktı. Eğer herhangi bir Perlman konserinde bulunmuşsanız bilirsiniz ki, onun için “sahneye çıkmak” hiç de küçümsenecek bir başarı değildir…
Çocukluk yıllarında çocuk felcine yakalanmış olan Perlman’ın her iki bacağında da destekleyici ateller vardır ve ancak kol değneği yardımıyla yürüyebilmektedir. Onu sahne üzerinde her defasında sadece bir adım atabilmek suretiyle acı içinde ve yavaş yavaş yürürken izlemek, unutulmayacak bir görüntüdür.
Ağrılar içinde ama ihtişamla yürümektedir, sandalyesine erişinceye kadar. Sonra oturur, yavaşça koltuk değneklerini yere koyar, bacaklarındaki atellerin klipslerini açar, bir ayağını geriye iter, ötekini öne uzatır. Daha sonra yere eğilerek kemanını alır, çenesinin altına koyar, orkestra şefine başıyla işaret verir ve çalmaya başlar.
Şu zamana değin, izleyiciler bu ritüele alışmışlardır. O, sahnenin bir ucundan sandalyesine doğru ilerlerken sessizce otururlar. Bacaklarındaki klipsleri açarken, inanılmaz bir sessizlikle beklemektedirler. Çalmaya hazır olana dek beklerler…
Ancak o konserde bir şeyler ters gitti… Daha ilk birkaç satırı çalmıştı ki, kemanın tellerinden bir tanesi koptu. Telin kopma sesini duyabilmek mümkündü, salonun bir ucuna tabancadan fırlayan kurşun gibi gitmişti ses! O sesin ne anlama geldiği konusunda yanılmak imkansızdı. Ve bunun akabinde ne yapılması gerektiği konusunda da…
O gece orda olan insanlar, kendi kendilerine şöyle düşündüler… “Anlamıştık ki, yeniden ayağa kalkması, atelleri yeniden takması, koltuk değneklerini alması, yavaş yavaş sahne arkasına gitmesi veya yeni bir keman bulması ya da yeni bir tel takması gerekecekti…
Ama o öyle yapmadı… Bunun yerine bir dakika kadar bekledi, gözlerini kapadı ve sonra şefe yeniden başlaması için işaret verdi. Orkestra başladı ve o kaldığı yerden devam etti. Ve daha evvel hiç görülmemiş bir tutku, güç ve saflıkla çaldı! Elbette herkes bilmektedir ki, senfonik bir eseri sadece 3 telle çalmak imkansızdır. Bunu ben de bilirim, sen de bilirsin, herkes bilir ama o gece Itzhak Perlman bilmeyi reddetmişti!
Onu parçayı kafasında modüle ederken, değiştirirken ve yeniden bestelerken görebilirdiniz. Bir noktada, telleri nerdeyse yeniden tonlamışçasına sesler çıkarmaktaydı kemandan, daha evvel hiç vermedikleri sesleri vermelerini sağlamak için…
Bitirdiğinde, salonu olağanüstü bir sessizlik kapladı. Akabinde, seyirciler ayağa kalktı ve tezahürata başladılar. Oditoryumun her yanından inanılmaz bir alkış patladı. Hepimiz ayaktaydık bağırıyor, ıslık çalıyor, alkışlıyor, yaptığını ne kadar takdir ettiğimizi, beğendiğimizi anlatacak her türlü hareketi yapıyorduk!
Gülümsedi, yüzünden akan terleri sildi, yayını kaldırarak bizi susturdu ve böbürlenerek değil ama sessiz, güçlü, dingin bir tonla şöyle dedi…
“Bilirsiniz, bazen de sanatçının görevidir, elinde kalanlarla ne kadar daha müzik yapabileceğini bulmak…”
Bu ne güçlü bir cümledir! Duyduğumdan beri aklımdan çıkmıyor. Ve kim bilir? Belki de bu bir yaşam tarzıdır, sadece sanatçılar için değil, hepimiz için…
Burada, tüm yaşamını bir kemanın 4 teli ile müzik yapmak üstüne kuran ve birden bire, bir konserin ortasında kendini sadece 3 tel ile bulan bir adam vardır. Öyleyse, o da 3 tel ile müzik yapmayı seçer, ve o gece yaptığı, sadece 3 telle yaptığı müzik, daha evvel yaptığı, 4 teli varken yaptığı her şeyden daha güzel, daha kutsal, daha unutulmazdı…
O zaman belki de bizim görevimiz, yaşadığımız bu sallantılı, hızla değişen, ürkütücü dünyada kendi müziğimizi yapmaktır… Önce elimizde olan her şeyle, ve daha sonra bu artık imkansız olduğunda, sadece elimizde kalanlarla…

 


Sadece Gidin – Just Go

En iyi yol savaşmak değildir, sadece gidin. Her zaman bir şeyleri düzeltmeye calışmayın. Kaçtığınız şey yalnızca sizinle daha uzun süre kalıyor. Bir şeyle savaştığınızda, sadece onu daha güçlü yapıyorsunuz. ” Chuck Palahniuk, Görünmez Canavarlar

“The best way is not to fight it, just go. Don’t be trying all the time to fix things. What you run from only stays with you longer. When you fight something, you only make it stronger.” Chuck Palahniuk, Invisible Monsters

 

 

 

 

 

Image source: http://data.whicdn.com/images/140059811/original.jpg


Can Kırıkları

Türkiye’nin en başarılı sanatçılarından ve en güçlü seslerinden biridir Şebnem Ferah. Geçtiğimiz günlerde değerli dost İrem Afşin’ in bir paylaşımıyla hatırladım ve dinleme listemin ilk sırasına yerleşiverdi yeniden. Sevgiyle ve muhabbetle…

Şebnem Ferah – Can Kırıkları
Bu kalabalığın içinde
Yapayalnız hissetmektense
Dünyanın bir ucunda
Tek başımayım

Kir göstermeyen renkleriniz
Sizin olsun korkmaktansa
Bulanıklığın tam içinde
Bir başımayım

Benim belki de
Gizli bir bildiğim var
Elbette ağlarım benim
Can kırıklarım var

Senin gördüğün
Yanağımdan süzülenler
Asıl içimde
İçinde yüzdüğüm bir deniz var

Kaynak: http://www.sarkisozlerihd.com/sarki-sozu/sebnem-ferah-can-kiriklari/


Uzaklar…


Uzaklar…

Ah! yollara çıkmak lazım şimdi…
Geride tükenmez krizler, nafile rutinler, virane ilişkiler bırakarak yelkenleri şişirmek lazım…
Doldurup bavula ertelenmiş coşkuları, rüzgarları sırtlamak, martıların peşine düşüp asfalt bilmez topraklara koşmak lazım…
Serseri bir şişede imzasız bir mektup olup meçhul kıyılara vurmak lazım…
Kış bastırdıkca baharın izini sürmek lazım…
Unutulmuş paslı bir hançer gibi çekilmek kınından ve yollara sürtündükçe yeniden bilenip ışımak lazım…
Ah! gökten yıldız yağıyordur oralarda; dallar hazdan kırılıyordur.
Şimdi uzaklarda olmak lazım…

Uzaklar
Can Dündar

Videoyu yazıya gömmeme izin vermiyor kanalın sahibi, koyu renkli yazıya tıklayarak izleyebilirsiniz.
I’ll Have To Go Away (David Cassidy)

Sayin’ goodbye is not easy
How will I ever explain?
Everyone looks just like cardboard pictures
Falling apart in the rain

I thought I’d found a home
But life in the city, it’s dark and it’s dirty
So I have to go away

Lonely, yes I am, no one knows my name
I’m lost in a place, no one has a face
So I guess I’ll have to go away

Sayin’ goodbye is not easy
How can I ever explain?
And everything looks just like cardboard pictures
Falling apart in the rain

Running, yes I am, wave goodbye to all the trains
If I’m looking for a river that goes on forever
Then I guess I’ll have to go away

Sayin’ goodbye is not easy
How will I ever explain?
Everyone looks just like cardboard pictures
Falling apart in the rain

Image source: http://www.nmgncp.com/free-hd-beach-desktop-wallpaper.html


Starfish – Denizyıldızı

The starfish rebuilds itself into a broken limb and continues to live. Nature does not leave a luck.
If you still alive, pack up and go on. We will hold on to more when we can learn to have heal our own wounds.

Denizyıldızı, kopan bir uzvunu yeniden inşa eder ve yaşamayı sürdürür. Doğa işini şansa bırakmaz. Hâlâ hayatta iseniz, toplarlanın ve hayata kaldığınız yerden devam edin. Kendi yaralarımızı iyileştirmeyi öğrenirsek, daha çok şey yapmaya devam edeceğiz.
(Alıntı)

Image source https://scontent.cdninstagram.com/t51.2885-15/e15/1173047_218708551586693_407741469_n.jpg


Dinle / Listen

“Merakla dinleyin. Dürüstçe konuşun. Onurlu hareket edin. Iletişimdeki en büyük sorun, anlamak için dinlemiyoruz. Cevap vermek için dinliyoruz. Merakla dinlersek, cevap verme niyetiyle dinlemeyiz. Sözlerin ardındakileri dinleriz. “- Roy T. Bennett, Kalpteki Işık

“Listen with curiosity. Speak with honesty. Act with integrity. The greatest problem with communication is we don’t listen to understand. We listen to reply. When we listen with curiosity, we don’t listen with the intent to reply. We listen for what’s behind the words.” ? Roy T. Bennett, The Light in the Heart

Görsel kaynağı: http://cdn2.hubspot.net/hubfs/468984/Boost%20your%20Active%20Listening%20Skills%20For%20Powerfu l%20Communication%20And%20Rapport.jpeg


Daha İyi Bir Gelecek İçin Mola #HacknBreak

#HacknBreak 2. Açık İnovasyon Kampı ve Konferansı; bu yıl da dolu dolu geçecek 8 gün ve 8 gece ile katılımcılarını bekliyor. HacknBreak, 19-27 Ağustos 2017 tarihleri arasında yine İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Urla kampüsünde gerçekleşiyor.

#HacknBreak, binlerce yıl öncesinde olduğu gibi, Ege’de zeytin ağaçları ve yavaş akan zaman içinde, “yeniden” dünyaya yön verecek fikirler yaratmayı hedeflemekte. Program detaylarını BURADAN görüntüleyebilirsiniz.

2016’da; ~1.000 katılımcı, 100+ konuşmacı, 95+ eğitim, seminer, workshop, hackathon vb alt etkinlik ve 30+ konferans konuşmasına ev sahipliği yapan bu müthiş etkinliği kaçırmayın.

Henüz başvuru formunu doldurmadıysanız BURAYA tıklayın, başvurular 10 Ağustos 2017 tarihine kadar uzatılmış. Lütfen başvurularınızı bireysel olarak yapın. Formu dolduranlar arasından seçilen kişiler kampa katılmaya hak kazanacaklar. Bu nedenle formu eksiksiz ve doğru bilgilerle doldurduğunuzdan emin olun.


Age Is Just A Number / Yaş Sadece Rakamdır

The age of a woman doesn’t mean a thing. The best tunes are played on the oldest fiddles.
Ralph Waldo Emerson

Kadının yaşı bir şey ifade etmez. En iyi melodiler kemanın en yaşlı telleri üzerinde çalınır
Ralph Waldo Emerson

#quoteoftheday  #gününsözü

image source:  https://tr.pinterest.com/lswelker/growing-older-gracefully/

 


Gökyüzü senindir, Gökyüzü herkesindir…

Bir gün çok bunalırsan
Denizin dibinde
Yosunlara takılmış gibi
Soluksuz
Sakın unutma gökyüzüne bakmayı
Gökyüzü senindir
Gökyüzü herkesindir.

Zülfü Livaneli

Yazıda kullandığım görseli 2017 haziranında Alexandria VA sahilinde, pek keyifli bir gezide çekmiştim.


İnsanız; Kolayca Unutuyoruz

Bu sabah suret kitabında bir dostun sayfasında gözüme ilişen güzel bir kartı paylaşmak istedim sizlerle. Şimdi derin bir nefes alın, sahip olduklarınıza şükredin ve bunu her gün tekrarlamayı da alışkanlık edinin.
Sevgiyle ve muhabbetle…

“Buzdolabınızda yiyecekleriniz, sırtınızda giysiniz, başınızın üzerinde bir çatı ve uyuyacak bir yeriniz varsa dünyanın %75 inden çok daha varlıklısınız.
Bankada birikiminiz, cüzdanınızda paranız, hatta bozukluklarınız bile varsa dünyadaki %8 in üstündesiniz.
Eğer bu sabah her hangi bir hastalık yerine sağlıklı olarak uyanabildiyseniz, bu haftayı sağ çıkaramayacak milyonlardan çok daha şanslısınız.
Eğer savaş tehlikesiyle karşılaşmadınızsa, hapisane acısı nedir bilmiyorsanız, açlık korkusu çekmedinizse; dünya üzerinde yaşayan ve acı çeken 500 milyon insandan çok daha şanslısınız.
Ve eğer bu yazılanları okuyabiliyorsanız, dünya üzerindeki 3 milyar insandan çok daha talihlisiniz.”

Görsel kaynağı https://www.facebook.com/tia.sal


Sayfalar:12345678910...40