:::: MENU ::::

10 Kasım – Ulu Önder Atatürk’ü Saygıyla Anıyoruz…

Atatürk’ü yok sayanlara, adını ve yaptıklarının izlerini silmeye çalışanlara inat, sözlerini ve öğrettiklerini paylaşmaya devam.

“Büyük olmak için hiç kimseye dalkavukluk etmeyeceksin, hiç kimseyi aldatmayacaksın.

Memleket için gerçek ülkü ne ise onu görecek, o hedefe yürüyeceksin.

Herkes sana karşı çıkacaktır, herkes seni yolundan çevirmeye çalışacaktır, fakat sen buna dayanıklı olacaksın, önüne sonu gelmeyen engeller çıkacaktır.

Kendini büyük değil; küçük, zayıf, kimsesiz ve araçsız kabul edecek, kimseden yardım gelmeyeceğine inanmış olarak bu engelleri aşacaksın.

Bundan sonra da sana “BÜYÜKSÜN” derlerse bunu söyleyenlere güleceksin!. “

Mustafa Kemal Atatürk

 


29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız Kutlu Olsun

Yarın 29 Ekim 2018. Cumhuriyetin ilanından bu yana 95 yıl geçmiş. Kıymetini anlayabildiğimiz tartışılır bağımsız olmanın, anlayabilenlerin sayısı her geçen gün azalıyor.

Emperyalist devletlerin emir kulları eliyle silip yok etmeye çalıştıkları Cumhuriyeti; millet olmayı ümmet olmaya tercih edenlere inat, her zamankinden daha coşkuyla kutlayacağız.

Fikri ve vicdanı hür olarak yaşamamızı sağlayan Atatürk ve silah arkadaşlarını; kimsenin kölesi olmadan yaşayabilmemiz için kendilerini 7 düvelin askerine siper eden gazilerimizi ve şehitlerimizi minnetle anıyoruz.

Karşılarına dikilmiş tam donanımlı emperyal ordulara rağmen; Atatürk ve silah arkadaşlarının başardıklarını, küçük yaşlarımızdan başlayarak eğitimimizin her adımında öğrendik. Yeniden hatırlayalım:

“Biz bir amaç takibediyoruz. Bu amacımız öteden beri muhtelif vesilelerle ifade edilmiştir. Ben şimdi de onu tekrar ediyorum: Milletin, devletin bağımsızlığını muhafaza etmek. Bunun içinde namus ve şeref tamamen yer alacaktır. Müstakil olarak milletimizin muayyen hudutlar dâhilindeki tamamiyetini muhafaza etmektir. Bunun için muharebe ediyoruz. Efendiler; memleketimizin ellide biri değil, her tarafı tahribedilse, her tarafı ateşler içinde bırakılsa, biz bu topraklar üstünde bir tepeye çıkacağız ve oradan savunma ile meşgul olacağız. Bundan dolayı iki karış yer işgal edilmiş, üç beş köy tahrip edilmiş diye burada feryada lüzum yoktur. Ben size açık söyliyeyim; efendiler bazı yerler işgal edilmiştir bunun üç misli daha işgal edilmiş olunabilir. Fakat bu işgal hiçbir vakitte bizim imanımızı sarsmayacaktır.” (1920 Atatürk)

“Vatan mutlaka selamet bulacak, millet mutlaka mesut olacaktır. Çünkü kendi selametini ve kendi saadetini; memleketin, milletin saadeti ve selameti için feda edebilen vatan evlatları çoktur. “ 25-26 Nisan 1922 Atatürk

“Milletin mukadderatını doğrudan doğruya üzerine alarak karamsarlık yerine ümit, perişanlık yerine düzen, tereddüt yerine azim ve iman koyan ve yokluktan koskaca bir varlık çıkaran meclisimizin, yiğit ve kahraman ordularının başında bir asker sadakat ve itaatiyle emirlerinizi yerine getirmiş olduğumdan dolayı, bir insan kalbinin nadiren duyabileceği bir memnuniyet içindeyim. Kalbim bu sevinçle dolu olarak, pek aziz ve muhterem arkadaşlarımı, bütün dünyaya karşı temsil ettikleri hürriyet ve bağımsızlık fikrinin zaferinden dolayı tebrik ediyorum. “ 1922 (Atatürk’ün S.D. I, S.240)


Sen Değiş, Dünya Değişsin #yeryüzüdiyeti

Dün Instagram’da Slow Food Youth Istanbul hesabının paylaşımında gördüğüm bir bilgiyi sizlere aktarmak istiyorum. Birleşmiş Milletler İklim raporunda da göreceğiniz üzere dünya hızla ısınıyor ve en büyük sebebi de insanların umarsızca yaşamaları. Değişim kendimizden başlamadıkça sürdürülebilir olamıyor ne yazık ki. Önce bizler bir adım atalım ve başlayalım, değişip dönüşelim ve gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakalım. Değişmek dönüşmek zorundayız başka yolu yok. Alışkanlıklar değişmeli! Sürdürülebilir, sömürüsüz bir hayat mümkün. Tüketici değil, türetici olmayı seçerek gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak mümkün. Karbon ayakizi nedir, nasıl azaltırız, nasıl katkı sağlarız, sıfır atık nasıl yaşanabilir diye düşünmek için hala geç değil. Haydi dostlar daha güzel bir dünya için çaba harcamaya, bir adım atmaya başlamanın tam zamanı.

Slow Food Youth Istanbul diyor ki:

Dünya endüstri öncesi sıcaklık seviyesinden 1C derece daha sıcak ve IPCC’nin raporuna göre bu sıcaklığı maksimum 1.5C derece de tutmamız gerekiyor ve bunun için önümüzdeki 12 yıl çok kritik. Soframıza neyi nereden nasıl koyduğumuz ve tüketim miktarımız çok önemli. Bizim bir yeryüzü diyetimiz var yarın başlıyor, daha sürdürülebilir bir gelecek için denemeye var mısınız? Bu yıl yerel, etsiz ve sıfır atık ile bu diyetimizi uygulamaya çalışacağız üçü birden veya size uyanı da elbet seçebilirsiniz. “Unutmayalım asıl karşılaştığımız zorluk dünyayı değiştirmek değil, değişime kendimizden başlamak.”Sesimizin ne kadar güçlü olduğunu göstermek  için  #yeryüzüdiyeti , #foodforchange ve #food4change  etiketleriyle paylaşım yapmayı da unutmayalım. ”

https://www.instagram.com/slowfoodyouthistanbul/

Food for Change


Bizler Değişirsek Dünya Değişir #VeganOl

2014 yılı Haziran ayında beslenme biçimimi değiştirdim. Tanıyanlar bilir, çok uzun yıllardır hayvanlardan yapılan ve hayvanlar üzerinde test edilmiş ürünleri kullanmıyorum, etik olarak vegan hayata hazırdım da bir türlü tam anlamıyla hamle etmemiştim. Çocukluğumdan beri kendimden küçük hayvanları ve deniz ürünlerini tüketmedim, ama çok fazla sığır eti, peynir, yumurta ve yoğurt tükettim, pişmanlıkla itiraf ediyorum. (Aşağıdaki foto, sevgili Şeyda Taluk’un instagram hesabından alıntıdır)

Vegan hayat ile ilgili çok sayıda yerli ve yabancı kaynağı inceledim, notlar aldım, videolar ve filmler izledim. Peynir, yoğurt ve yumurtadan kolayca vazgeçebilmemi de o videolara ve filmlere borçluyum. Yıllarca kulaklarımı tıkayıp, gözlerimi yumduğum için kendime epey kızdım. Nasıl bir aymazlıktı benimki, bütün memelilerin sadece anne oldukları zaman süt salgıladıklarını görmezden gelebilmiştim. Vahşi kapitalizmin zavallı inekleri birer süt musluğuna döndürmek için suni döllediğine tanık olmak kesinlikle aklımı başıma getirmişti. Hele minicik dananın bir yudum anne sütü içemeden sürüklenerek mezbahaya gönderilmesi kanımı dondurmuştu. Aynı şey yumurta konusunda da geçerliydi tabii. Hayvansever olduğuna inanan ama “ay peynirsiz, yoğurtsuz yaşayamam” diyenlerdenseniz, işin etik tarafını düşünmek ve incelemek en büyük yardımcınız olacaktır. Ozellikle taciz ve tecavüz olayları konusunda hassas davranıp, hala hayvan sömürüsünün varlığını kabullenemeyenleredir sözlerim, siz değişirseniz dünya da değişir. Yeni doğmuş süt danasını annesinden ayıran hain adamın, komşusunun çocuğuna tecavüz etmesi ona gayet normal gelecektir. Her fırsatta ava çıkan kana susamış adamlara da savaşlar garip gelmez tabii, ölümü onurlandırır onlar, hayatı değil.

8 şubat gününden başlayarak bilgi paylaşan sevgili Zülal Kalkandelen hayvan sömürüsünün en korkunç haline dikkat çekmeye çalışıyordu. Brezilya’dan gemilere tıkılıp getirilen pislik içindeki hastalıklı hayvanlarla ilgili ana akım medyada ses yoktu tabii. Hal böyle olunca sokaktaki insanların da olanlardan haberi olamadı. Bu hastalıklı, pislik içindeki hayvanları “aman ucuz et” diye kapıştı binlerce insan. Sonra da şarbon haberleri çıkınca herkes pek hayret ediverdi nedense.

Sistemin ezberlettiklerini unutun, bitkisel protein her insana yeter, çocuklarınıza da. Anne sütünden kestiğiniz çocuğunuza, bir başka annenin yavrusuna ait sütü vermekte beis görmüyorsanız, yavrunuzu severek uyuturken ne yaptığınızı bir daha düşünün bu akşam.

Son 15 yılda her yanı saran döner, hamburger, filanca-et ticarethanelerinin sayıları arttıkça kana susamışlık da artıyor, süt ürünleri tüketimi arttıkça ticarethaneler daha çok hayvana tecavüz etmeye başlıyor, eşzamanlı olarak kadınlara ve çocuklara tecavüz de artıyor hala farkında değil misiniz? Mezbahalarda yaşanan vahim görüntüleri izleyin, yavrusu doğar doğmaz sütü sisteme verilsin diye kendisinden ayrılan ineğin acılı çığlıklarını dinleyin, içinize siniyorsa gördükleriniz ve duyduklarınız ne diyebilirim bilemedim. Garibanlara çatalınızı sallayıp onlara yaşattığınız korku ve acının sinmiş olduğu etleri ve süt ürünlerini tüketirken sevgili Zülal Kalkandelen’in 2 önemli sorusunu hatırlatın kendinize:

-bu korkunç zulmü destekleyen bir insan olmak istiyor muyum?
-21.yüzyılda insan olmak, bu kadar aşağı bir seviyeye inmek midir?

Değişmek dönüşmek zorundayız başka yolu yok. Alışkanlıklar değişmeli! Sürdürülebilir, sömürüsüz bir hayat mümkün. Tüketici değil, türetici olmayı seçerek gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak mümkün. Karbon ayakizi nedir, nasıl azaltırız, nasıl katkı sağlarız diye düşünmek için hala geç değil. Haydi dostlar daha güzel bir dünya için çaba harcamaya bir adım atmaya başlamanın tam zamanı. Hayvansal ürünler tüketmeyin, sadece yeme-içme konusunda değil; günlük hayatta kullandığınız giyimden, makyaj malzemesine, mobilyaya her ürünü titizlikle seçin, dünya sadece bizim değil farkına varalım. Et, süt, peynir, yumurta, yoğurt, bal hepsi hayvanlardan üretilir. Mesela yarın sabah kahvaltı ederken bunları tüketmeyerek, güne daha iyi yürekli bir insan olarak ve kendinizle gurur duyarak başlayabilirsiniz. Sizler hayvan sömürüsüne göz yumdukça; ne savaşlar, ne ölümler, ne de tecavüz olayları azalıyor. Iyileşme, sistemin size ezberlettiklerine sırtınızı dönebildiğinizde başlıyor.
Sevgiyle ve muhabbetle…

Işinize yarayacak kaynaklar, Vegan Beslenme tablosunun her ikisini de dikkatle inceleyiniz.

Neden Vegan https://www.youtube.com/watch?v=WD-SPRTB8uU
Gary Yourofsky https://www.youtube.com/channel/UCLW0TEV3YEt-J56pYZm-TgA
http://www.zulalkalkandelen.com
http://abolisyonistveganhareket.org/nedenveganlik
http://veganizm.blogspot.com
https://www.vegandukkan.com
https://www.propagandayayinlari.net/vegan.html

Vegan Beslenme tablosu 1

Vegan Beslenme tablosu 2


Ocean’s 8 #oceanseight

Geçtiğimiz cuma, Warner Bros davetiyle izledim Ocean’s 8 filmini. Yönetmenliğini Garry Ross’un yaptığı, müzikleri Daniel Pemberton, görüntü yönetmenliği Eigil Bryld imzası taşıyan bu eğlenceli film tam bir şöhretler geçidi. Başrollerde Sandra Bullock, Cate Blanchett, Anne Hathaway, Mindy Kaling, Sarah Paulson, Awkwafina, Rihanna ve Helena Bonham Carter var. Elliott Gould, Richard Armitage, Dakota Fanning, James Corden , Katie Holmes, Kim Kardashian ve hatta Matt Damon da arada gözünüze çarpan ünlüler.

Ocean’s 8 de Ocean’s Eleven ile aynı şekilde açılıyor. Debbie Ocean (Sandra Bullock) kusursuzca yalan söyleyerek şartlı tahliye ediliyor ve hapishaneden ayrılıyor, tıpkı Ocean’s Eleven’daki ağabeyi Danny Ocean (George Clooney) gibi.

Debbie Ocean hapiste olduğu beş yıl, sekiz ay, 12 gün boyunca hayatının en büyük soygununu tasarlıyor. Kendi alanının en iyisi olan yetenekli kadınlardan oluşturduğu ekip ile piyasa değeri 150 milyon dolardan fazla olan bir kolyeyi çalmaya hazırlanıyor. Buradan sonrası ipucu içerebilir, en iyisi siz bu haftasonu kendinize vakit ayırın ve müzikleriyle, zengin kadrosuyla göz dolduran bu eğlenceli filmi izleyin.
Hepinize iyi seyirler

Filmin web sitesi
http://www.oceans8movie.com


Izledim : Game Night

Warner Bros daveti ve öngösterimiyle izleme şansı bulduğum, çok eğleceli bir kara komedi Game Night. Hatta yazıda kullandığım görselleri bulduğum web sitesindeki tanımlamaya da katılıyorum “Warner Bros’un elinde çok komik, öngörülemeyen, kült bir film var”.

İpucu vermeden anlatmaya çalışayım: Ana karakterler Max ve Annie arkadaşlarıyla birlikte düzenli olarak salon oyunları oynuyorlar, o kadar rekabetçiler ki saha avantajı için her hafta oyunlara ev sahipliği yapıyorlar. Max’in karizmatik ve başarılı iş adamı ağabeyi Brooks şehre ziyarete geldiğinde bir sonraki oyunun kendi evinde olmasında israr ediyor. Brooks’un gösterişli villasında düzenlenen oyun gecesiyle filmin tansiyonu yükseliyor. Özel bir oyun şirketiyle anlaşan Brooks, Max ve arkadaşlarına “Murder Mystery” tarzı bir parti düzenliyor. Kapıyı kırıp Brooks’u hırpalayarak kaçıran iki maskeli saldırganı Max dışında herkes şaşkınlık ve hayranlıkla izliyor, Max ise ağabeyinin rekabetçi ve gösterişçi davranışlarından çok sıkılmıştır. Kaçırılmayı oyunun parçası olarak düşünen oyuncuların her biri, ipuçlarını bulup olayı çözmek ve Brooks’un ödül olarak koyduğu 76 model kırmızı Corvette Stingray’i kazanmak için harekete geçiyorlar. İpuçlarını değerlendirdikçe, ne oyunun düşündükleri gibi bir oyun, ne de Brooks’un tanıdıkları ve imrendikleri gibi biri olmadığını öğreniyorlar.

Yönetmenleri John Francis Daley, Jonathan Goldstein olan; oyuncuları Jason Bateman, Rachel McAdams, Lamorne Morris, Kylie Bunbury, Billy Magnussen, Sharon Horgan, Jesse Plemons, Kyle Chandler, Jeffrey Wright, Michael C. Hall, senaryosu Mark Perez, görüntü yönetmenligi Barry Peterson, müzikleri Cliff Martinez imzalı bu filmi; yönetmenliğini David Fincher’ın yaptığı 1997 yapımı The Game filminin komedi hali gibi düşünebilirsiniz. Tabii eğlenmek ve kahkahalar atmak garantili olan bir film Game Night. Hepinize iyi seyirler.

Detaylar için : https://www.imdb.com/title/tt2704998/
Görseller : https://screenrant.com/game-night-movie-ending-explained/


Rampage

Warner Bros davetiyle izleme şansı bulduğum Rampage; aynı adlı 1980’lerin klasik video oyununa dayanmakta. Hareketli sahnelerin birbirini takip ettiği, heyecan dozunun düşmediği, araya eğlenceli espriler sıkıştırılmış, CGI teknolojisinin zirve yaptığı bir monster mash up diyebilirim. İtiraf etmeliyim ki izlemeye karar vermeden önce epey düşündüm, sonra Jeffrey Dean Morgan aşkına kalkıp gittim sinemaya. 107 dakikalık filmi keyifle izledim, kahkahalar bile attım.

Geçmişte yaşadıkları nedeniyle insanları kendinden uzak tutan Primatolog Davis Okoye’nin doğumundan beri gözetiminde olan olağanüstü akıllı, gümüş sırtlı goril George ile aralarında sarsılmaz bir bağ kurulmuş. Bir kaza sonucu genetik deney kurbanı olan bu nazik ve eğlenceli primat azgın bir canavara dönüşüyor. Gerilimin dozu artıyor, aynı şekilde 2 vahşi canlı daha genetik değişime uğruyor ve insanlara saldırıyor. Davis Okoye, genetik değişim projesinde çalışmış olan mühendis ile birlikte, hem bebekliğinden beri dost olduğu George’u, hem de Chicago şehrinde yaşayanları kurtarmak üzere zorlu bir savaşa başlarlar. Buradan sonrası fazla ipucu vermek olur. Başarılı CGI sahneler, güzel müzik ve eğlenceli bir film izlemek isterseniz Rampage’e bir şans verin derim. Çocuklarınızı götürmenizi önermem, rüyalarına girebilir o yaratıklar.
Yönetmen Brad Peyton, oyuncular Dwayne Johnson, Naomie Harris, Malin Akerman, Jeffrey Dean Morgan, Jake Lacy, Joe Manganiello. Müzikler Andrew Lockington, görüntü yönetmeni Jaron Presant

Filmde defalarca duyacağınız CRISPR (Clustered Regularly Interspaced Short Palindromic Repeats), CRISPR-Cas9 genom düzenleme teknolojisinin temelini oluşturan bir bakteriyel savunma sisteminin ayırt edici özelliği olan “Kümelenmiş Düzenli Aralıklı Kısa Palindromik Tekrarlar” anlamına geliyor. Genom düzenleme (gen düzenleme olarak da adlandırılıyor), bilim adamlarına bir organizmanın DNA’sını değiştirme yeteneği veren bir teknoloji. Bu teknolojiler genetik materyalin genomdaki belirli yerlere eklenmesini, çıkarılmasını veya değiştirilmesini sağlıyor. Hayatı zorlaştıran hastalıklara, genetik anomalilere karşı kullanıldığında işe yarayacağı muhtemel olan bu müthiş teknolojinin yanlış ellere ve hırslı manyakların denetimine geçtiğinde dünyanın ne kadar zarar göreceğini tahmin edersiniz. Çok ütopik olduğunu düşünen varsa, hep birlikte laboratuar kaçağı Zika virüsünü hatırlayalım dilerseniz.
İyi seyirler

Filmin IMDB linki http://www.imdb.com/title/tt2231461/
Görseller http://www.superherohype.com/news/398555-rampage-set-photos#/slide/1
http://theactionelite.com/trailer-for-rampage-with-dwayne-johnson/


Bizler Değişirsek, Dünya Değişir

Bilmeyenlere, unutanlara, görmezden gelenlere yeniden ve tekrar tekrar usanmadan hatırlatalım:
Odağınıza neyi koyarsanız, onu BÜYÜTÜRSÜNÜZ. Ne hakkında konuşursanız, onu çoğaltır ve enerjinizle onu beslersiniz.
Günlük konuşmalarınızda, yazdıklarınızda, paylaştıklarınızda hatta düşüncelerinizde bile kullandığınız kelimeleri özenle seçin.
Sevgiyi, dostluğu, huzuru, iyiliği, barışı, bolluk-bereketi çoğaltın sözcüklerinizle.
Bizler değişirsek, dünya da değişir.
Sevgiyle ve muhabbetle…

 

Yazıda kullandığım fotografı, Baltalimanı’ndaki Japon Bahçesinde 2016 Nisan ayında çekmiştim. Sanırım on güne kadar bütün kiraz agaçları çiçeklenmiş olur yine, huzur verici bir görüntü olduğu için sizlerle paylaştım.


Evren sizi sizinle bekliyor…

İşler çok ağır olduğunda diyorsunuz ki, “Bir adım daha atamam”.
Durumlar çok karmaşık olduğunda diyorsunuz ki, “Kaçmak istiyorum”.
İnsan varlığınız size göre ‘çok zorlu’ hale gelince, diyorsunuz ki, “Bir köşeye saklanmak ve bir daha asla hareket etmek istemiyorum”
Bilin…. Evren de sizinle birlikte tam orada! Evet, durumlar zorlu olabilir, güzel çocuğum, ama bu sonsuza dek sürecek anlamına gelmez. Siz yeniden KOŞULSUZ SEVGİYE doğru hareket etmeye hazır olana (karar verene) dek Evren de sizinle birlikte bekleyecek. – Yaratan

Alıntıdır : https://moralev.com/2018/04/06/evren-sizi-sizinle-bekliyor/

Fotografı geçtiğimiz yıllarda bir sabah Boğaz sahilinde yürürken çekmiştim.


Ready Player One

Bu sabah Warner Bros davetiyle izledim Spielberg’in son filmini. Ernest Cline romanından uyarlanan ve 2045 yılında geçen hikayede; insanların kendi zorlu hayatlarından kaçıp dilediği kimliğe bürünerek yaşadıkları OASIS isimli sanal gerçeklik platformunun dünyanın en büyük ekonomik kaynağına dönüşmesiyle başlayan olaylar anlatılıyor. OASIS’in kurucusunun ölümünden sonra oyuncular, ipuçlarına ulaşmak ve sistemin yeni sahibi olmak için birbirleriyle ölesiye yarışıyorlar. AI, VR, dronelar, Bitcoin vs. o kaotik geleceğe çok da uzak olmadığımızı hatırlatmaya yetiyor. Yönetmen Steven Spielberg, senaryo Zak Penn ve Ernest Cline, görüntü yönetmeni Janusz Kaminski. Oyuncular: Tye Sheridan, Olivia Cooke, Simon Pegg, Ben Mendelsohn, Lena Waithe, T.J. Miller, Mark Rylance

Fazla ipucu vermeden anlatmak zor bu filmi, 80 ve 90 larda doğup bilgisayar oyunlarıyla büyüyenlerin heyecanla ve keyifle izleyeceği bir film olmuş. Alan Silvestri’nin müthiş müziğiyle de izleme keyfiniz katlanıyor. Filmi mutlaka 3 boyutlu ve Imax olarak izleyin.
Hepinize iyi seyirler.

Detaylar: http://www.imdb.com/title/tt1677720/
Görsel linki : https://codigoespagueti.com/noticias/posters-individuales-ready-player-one/


Sayfalar:12345678910...58