:::: MENU ::::
Posts tagged with: Boston

Çok Yönlü ve Başarılı Bir Genç Sanatçı : Ece Müniroğlu

Ece portre

Bu yazımda sizlere genç, başarılı ve çok yönlü bir sanatçıdan Ece Müniroğlu’ndan söz edeceğim. 2013 yılında oğlum Emir Cerman ve arkadaşlarının Boston Outside of the Box Festivali’nde Rhythm of The Universe konseri öncesinde tanıştım besteci, aranjör, piyanist Ece Müniroğlu ile. Güler yüzüyle, yüksek enerjisiyle bir yandan sahnedeki performansına hazırlanırken, yardım gereken herkese de koşturmasıyla kalbimi kazanmıştı. Her fırsatta keyifle sohbet etmiştik ben dönene kadar. Sonra da Istanbul’da olduğu sürelerde, vakit yaratıp sohbetlerimize devam ettik. Ocak ayının ilk günlerinde Boston’a dönerken Emir’ime gidecek bir iki paketi vermek üzere buluştuk. Hazırlıkları tamamlanan web sitesinden, geleceğe dair planlarından söz ederkenki coşkusuna ve heyecanına bayılmıştım. Geçen hafta web sitesini görünce, konuşmalarımızı hatırladım ve sizleri Ece ile tanıştırmak istedim.

Ece piyano

7 yaşında piyano çalmaya başlayan Ece Müniroğlu müzikle hep iç içe yaşamış. Öğrenciliği süresince severek çalıştığı geometri ve matematik dersleri ona İTÜ Mimarlık bölümünün yolunu açmış. Okulun son yılında bitirme projesi hazırlarken; Berklee College of Music’ in Ankara’da öğrenci seçmeleri düzenlediğini duyunca bu fırsatı değerlendirmiş ve sınavı kazanmış. İTÜ Mimarlık diplomasını cebine koyan Ece; aldığı eğitimin kendisine kazandırdığı farklı bakış açılarıyla bu kez de Boston’a yeni okuluna koşmuş.

“Atılan her adım, yaşanılan her deneyim, bir sonraki adımımızı şekillendiriyor, Berklee’den önceki eğitimim ve çalışmalarım benim bu noktada olmama yardımcı oldu.” diyen Ece Müniroğlu; Berklee College of Music’ten Mayıs 2016 da “Çagdaş Bestecilik ve Prodüksiyon” bölümünden mezun oldu. Berklee’deki eğitimi süresince Ece’nin beste ve aranjmanları çeşitli konserlerde seslendirildi. Futura Productions’ta kaydedilen ve Ece tarafından yönetilen son orkestra parçası “Memory Land”i BURAYA tıklayarak izleyebilirsiniz. Mezun olduktan hemen sonra Boston Üniversitesi’nde “The Cradle Will Rock” müzikalinde Catherine Stornetta’ya müzikal direktör asistanlığı yaptı. Aynı zamanda; Boston’da devlet okullarında okuyan çocukların müzikal gelişimini sağlamayı ve okulda ders veren öğretmenleri bu anlamda bilinçlendirmeyi amaçlayan “Disney Musicals in Schools” isimli bir programda da müzik direktörü olarak çalışmaya başladı . The Lion King’den “Can you Feel the Love Tonight”, Pocahontas’tan “Just Around the Riverbend” müzikal aranjmanlarını yaptı. Bu alandaki bir sonraki projesi Toy Story’den “When She Loved Me”nin stüdyo kaydını yapmak ve yönetmek. Bu proje, Singapur’lu şarkıcı/besteci ve yine Berklee mezunu Enya Lim ile beraber yürütecegi bir çalışma olacak.

Ece studyo

Berklee’deki eğitimi sırasında reklam müzikleri de besteleyen Ece, bu alandaki çalışmalarına Türkiye ve Amerika’da devam ediyor. Berklee Radyosu “The BIRN” de Visual Media Director olarak çalışan Ece aynı zamanda grafik tasarımı yapıyor, posterler hazırlıyor. Her sanatçı gibi onun da hayalinde Los Angeles var. Pixar ve Disney filmlerine müzik yazmak, yönetmek, özetle hikayeye müzik yazmak var. Yolun da, bahtın da hep açık olsun sevgili Ece Müniroğlu.

Web sitesi: http://www.ecemun.com


Hayalinde müzik, müziğinde hayalleri olan bir genç… Emir Cerman


Hayalindeki müzikle yola çıkan, müziğinde hayallerini canlandıran bir gencin hikayesi bu. Müzik tutkusunun peşini bırakmayan, aklına koyduğu; “Arif Mardin” olma yolunda emin adımlarla ilerleyen Emir Cerman’ın hikayesi. 2008 yılı ocak başında Boston’da Berklee College of Music’te başladığı eğitimini bitiren ve 6 mayıs 2011 günü diploma töreninde göğsümü gururla dolduran bir evladın hikayesi.  
Henüz karnımdayken, dinlediğim müziklerle mutlu olduğunu hissettiğim, bebekken uykuya dalması için o zamanlar en güzel radyo istasyonu olan TRT3 ten klasik müzik dinlettiğim, büyüdükçe müziğe olan tutkusu artan, ama maddi olanaklarım yeterli olmadığı için bu konuda eğitim almasını sağlayamadığım kuzum, kendi kendine gitar ve klavyeyi çalmasını öğrendi. Sonra sevgili dost Sebla’nın babası rahmetli Erol Pekcan’ın davulunu odasının baş köşesine koyunca da müzik onun için farklı bir noktaya yerleşti. O günlere kadar rock müzikle haşır neşir olan oğlum, jazz dinleyip yeni tınılar keşfetmeye başlamıştı. Birlikte müzik yaptığı arkadaşlarıyla farklı bir müzik türünü keşfediyorlardı. Sonra besteler, denemeler, ufak konserler derken 2002 yılında AKM sahnesinde Erol Pekcan anma gecesinde çok sayıda ünlü sanatçıyla sahneye çıktı. Sanırım gerçek sahne tozunu ilk kez o akşam yuttu. 2003 yılında İstanbul Caz Festivali kapsamında grubuyla Genç Caz kapanış konserinde sahne aldılar. Çeşitli etkinliklerde konuk grup oldular, Roxy Müzik ödüllerinde finale bile kaldılar. Grubuyla beraber uzunca süre barlarda, tatil merkezlerinde kalabalık izleyici gruplarını eğlendirdiler. Besteler, düzenlemeler stüdyosunun ayrılmaz parçalarıydı. “Yüzyılın Lideri Atatürk” bestesi için sevgili dost Erhan Cerrahoğlu ve Demo Production desteğiyle yaptığı klip, kısa sürede dikkat çekti ve özel günlerde televizyonlarda yayınlanır oldu. İşte tam bu aralarda Berklee konusu gündeme gelmeye başladı. Müzik eğitiminin olmaması onu durdurmuyordu, ama kendine çizdiği yolda ilerlemesini zorlaştırabilirdi. İki yıl hayal kırıklığı ile sonuçlanan başvurular nedeniyle, hayaline ancak 2007 de kavuşabildi.
Dünyanın diğer ucunda, Kuala Lumpur’da sınava gitmek için Dubai havaalanında sabahlayıp, aktarma uçağını beklerken beni arayıp “Anne ben o sınavı kazanacağım biliyorum, sonra da o okula gideceğim, bunu da biliyorum, ilk işim hemen bu sınavı İstanbul’da da yapmaları için kiminle görüşmem, kimi ikna etmem gerekiyorsa etmek olacak ve başkalarının bu sıkıntıları çekmemesini sağlayacağım” diyen sesi kulaklarımda yankılanıyor. Yaptı da, 2009 yılı kasımında Berklee yetkilileri Istanbul’a geldi ve onlarca Türk öğrenciye dünyanın en keyifli okulunda öğrenim yapma şansı tanıdı. Şimdi her yıl, Türkiye’de hem seçme sınavı yapıyorlar, hem de sertifika programları uyguluyorlar.
Emir’in hayalinin gerçek olmasına yardımcı olan çok sayıda dosta da teşekkür etmek istiyorum buradan. Hepsinin tek tek adlarını yazamıyorum; hem Emir, hem de ben onlara hep minnettar kalacağız. Her başımız darlandığında yanımızda oldukları , bize kendimizi yalnız ve çaresiz hissettirmedikleri için hepsine tekrar tekrar teşekkürler.
Bir ebeveyn için en mutlu anlar; yetiştirdikleri evlatların başarılarına tanık oldukları anlardır. Bana bu mutluluğu oğlumun yanında olarak yaşama şansı sağlayan dostlarıma da ne kadar teşekkür etsem az. Diploma töreninden bir gece önce hem öğrencilerin, hem de ünlü sanatçıların sahne aldığı bir konser vardı. Konserin sonlarına doğru Emir; Rhythm Of The Universe projesinin detaylarının ve Berklee hakkındaki düşüncelerinin yer aldığı kısa bir konuşma yaptı. Binlerce kişinin yer aldığı o devasa salonda sahnenin iki yanında ve arkasında yer alan büyük perdelere görüntüsü yansıdığında, daha konuşmasına başlamadan ben gözyaşlarına boğulmuştum bile. Zaman ne çabuk geçivermişti ve sahneye çok yakışan, kendinden emin duruşlu bu genç adama ne çabuk dönüşmüştü benim sarı kafalı bebeğim. Sözlerini bitirdiğinde, salon alkıştan inlerken ben de boğazımdaki yumruları temizlemeye çalışıyordum.
Ertesi gün aynı salonda, yüzlerce öğrenci ile diplomasını alan ve kep fırlatan oğlum yine göğsümü gururla doldurmuştu. Ona hayallerini gerçekleştirmesi için en büyük fırsatı veren, yıllardır kendi evlatlarından ayrı tutmayıp inanan, destek olan manevi anne babası Canan ve Doğan Bolak da aynı duyguları paylaşıyorlardı. Onlara teşekkür etmeye, duygularımı anlatmaya kelimelerim yetmez, hep iyi günler görmelerini ve kendi evlatlarının da hep başarılarına tanık olmalarını diliyorum. Evladı olan bütün dostlarım da bu mutlu anları yaşarlar umarım.
Şimdi; Emirimin yolculuğunun en zorlu bölümü başladı. Kafasındaki iş planlarını gerçekleştirmek, hayallerine onu bir adım daha yaklaştıran projesini tamamlayıp, sponsor desteğiyle dünyanın çeşitli noktalarında sahne almasını sağlamak.
Hem oğluma, hem de manevi evladım kabul ettiğim bütün yetenekli arkadaşlarına başarılar diliyorum.
Yolunuz ve bahtınız açık olsun evlatlarım.

Edit:Başlık cümlesi sevgili Hakan Tükkuşu‘nun Emir için hazırladığı bir yazıdan alıntıdır, kredi belirtmeyi atlamışım özür dilerim.


Söyleşi: Didem Altınbaşak Tulgan

Yeni yılda, blog yazılarıma yeni bir kategori ekleyerek devam ediyorum. Kendi alanında başarılı olmuş kadın girişimciler öncelikli olarak, yaptığı işe saygı duyarak başarıya ulaşan her isme sorular sorup, öğrendiklerimi sizlerle paylaşmayı planlıyorum.
İlk konuğum; bir rastlantıyla yolumuzun kesiştiği, Didem Altınbaşak Tulgan. Didem Hanım gülüşü gözlerinde başlayan, dinamik ve kararlı bir iş insanı, duygusal ve sevecen bir anne, iyi eğitimli bir üst düzey yönetici. Emek ve çaba ile, var olmayan bir pazarın yaratılabileceğini ispatlayan, geçen yıl Endeavor Türkiye, bu yıl da Endeavor global girişimcisi seçilen Rafinera markasının yaratıcısı. 2010’un son günlerinde, Rafinera ofisinde işine özen gösteren, geliştiren, bu genç ve başarılı kadın girişimciyle yaptığım keyifli söyleşi sırasında öğrendiklerimi, aşağıda sizlerle paylaşıyorum.
Didem Altınbaşak Tulgan’ı kendi cümlelerinizle anlatır mısınız?
– 1978 yılında İstanbul’da doğdum. Sırası ile St. Benoit Fransız Lisesi, İstanbul Bilgi Üniversitesi ve Johnson & Wales Universitesi mezunuyum. Evliyim ve 3,5 yaşında Nil adında bir kızım var. MBA’imi tamamladıktan sonra Türkiye’ye döndüm. Yaklaşık 5 sene ilaç sektöründe (Abdi İbrahim A.Ş.) ürün müdürü olarak çalıştım.  Rafinera’nın kurucu ortaklarından biriyim. İyi bir fikir olarak aklıma ilk geldiği andan bugüne kadar Rafinera’nın geçtiği tüm süreçlerde aktif olarak rol aldım. Şimdiki görevim de markayı ve operasyonu yönetmek.
Rafinera’yı nasıl kurdunuz?        
-İlaç sektöründe Ürün müdürü olarak çok yoğun bir tempoda çalışırken kızım Nil’e hamile kaldım. Hamileliğim çok kolay geçmedi, özellikle beslenme düzenimde çeşitli değişiklikler olması gerekti. O iş yoğunluğunda bu yeni beslenme düzenine ayak uydurmam oldukça güç, hatta imkansız gibiydi.
Hamileliğimin son safhasında işi bıraktım, Boston’a taşındım ve daha önce yurt dışında eğitimim sırasında da faydalandığım “meal plan” sistemleri tekrar hayatıma girdi, uymam gereken beslenme düzeni problem
olmaktan çıktı. Kızım doğduktan sonra bu tip bir sistemin Türkiye’de olup olmadığını araştırdım. Olmadığını görünce bu iş fikrini yakın çevreme açtım ve bir iş planı üzerinde çalışır buldum kendimi. Böyle bir sistemi Türkiye’ye en uygun hale getirmek ve aynen benim hamileliğimdeki gibi özel beslenme düzenlerine ihtiyacı olanların en arzu edeceği şekle sokmak için neler yapılabileceğine odaklandım.  Sonunda bu iş planından Rafinera ortaya çıktı. Rafinera’nın sunduğu kişiye özel beslenme planı servisini Türkiye’de sunan başka bir firma yok. Sağlıklı yemek veya ev yemeği tarzında servis veren firmalar olsa da, besin kalitesi, kişiye özel mönüler, beslenme uzmanı desteği gibi bütün bir servis sadece Rafinera ile mümkün. Yirminin üzerinde farklı beslenme planı ile; sadece kilo vermek isteyenleri değil, sağlıklı ve dengeli beslenmek isteyen herkesi hedefliyoruz. Kişiler ister kilo vermeyi, ister formda kalmayı, ister vejetaryen beslenmeyi veya hamileliğe uygun beslenmeyi hedeflesinler, kendilerine yaşam biçimlerine en uygun paketleri sunabiliyoruz.
Menülerde ne gibi yiyecekler var ve kişiye özel menüler nasıl hazırlanıyor?
-Beslenme planlarımızı hazırlarken önceliğimiz sağlıklı ve dengeli beslenme prensibi ile uyumlu olması. Kişilerin hedefleri ne olursa olsun amacımız onların sağlıklı beslenerek hedeflerine ulaşmalarını sağlamak. Bu ilk kriterimizden sonra, kişilerin hedeflerine göre belirledikleri plan dahilinde tamamen kendi tercih ve ihtiyaçlarına göre kendilerine özel mönüler oluşturup, dahil oldukları programdan keyif almalarını öncelikli tutuyoruz. Beslenme planları ile ilgili ilk karar, günlük mönünün tasarlanması
aşamasında veriliyor. Müşterilerimizden fiziki verilerini ve hedeflerini alıyoruz. Buna göre almaları gereken kalori ve bunların hem öğünlere, hem de besin gruplarına dağılımını hesaplıyoruz. Daha sonra servis edilecek öğün ne olursa olsun bu donelere uygun oluyor. Günlük servis aşamasında da yine müşterilerimizden aldığımız özel tercihler devreye giriyor. Sahip olabilecekleri besin alerjileri veya kesinlikle yemedikleri ürünler bizim için çok önemli bilgiler. Bu iki farklı bilgi grubu eşliğinde, müşterilerimizin günlük menüleri ve her öğünlerini teker teker çalışıp hazırlıyoruz.
Rafinera ekibini tanıyabilir miyiz?
-Konusunda uzman ve yeniliklere açık, harika bir ekiple çalışıyoruz. Onları isim isim tanıtayım sizlere:
İdil Şanal – Mutfak Şefi / Koordinatör
İstanbul’da doğdu. İstanbul (Erkek) Lisesi ve Koç Üniversitesi’ni bitirdikten sonra bir Halkla İlişkiler şirketinde çalışmaya başladı. Kısa bir sürede kurumsal hayat düzeninde pek de mutlu olmadığını fark ederek, her zaman tutkusu olan yemekle uğraşmak üzere ilk adımını attı ve Ulus 29’un mutfağında çalışmaya başladı. Yıllardır süregelen fazla kilo sorununa eğilmesi ve yemekle arasındaki aşk-nefret ilişkisini çözümlemeye başlaması, yine bu döneme rastladı. Yaklaşık 35 kg kilo verirken, yemek yemenin sadece lezzet ve hazdan ibaret olmadığını, insanın hayatla olan ilişkisinde çok daha büyük bir yeri olduğunu anlamaya başladı. Bu alanda ilerlemek için yurtiçi ve yurtdışında çeşitli eğitimler alarak farklı mutfaklarda çalıştıktan sonra Türkiye’ye dönerek Rafinera ekibine katıldı.
Mine Öcalan – Diyetisyen
Konya’da doğdu. Beslenme ve sağlığa olan ilgisiyle Erciyes üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Beslenme ve Diyetetik bölümünden mezun oldu. Eğitimi sırasında farklı kurum ve sektörlerde yaptığı stajlardan edindiği bilgileri harmanlayarak Rafinera’da diyetisyenlik görevine başladı.
Toplumun bilinçlenmesi ve sağlıklı beslenmesi konusundaki hayallerini gerçekleştirmek hedefi ile Rafinera üyelerine kendileri için en uygun olan servisin verilmesi ve ihtiyaç duyduklarında onlara yol göstermek için heyecanla çalışıyor.
Sandra Franko – Müşteri İlişkileri Koordinatörü
İstanbul’da doğdu. Özel Alman Lisesi’ni bitirdikten sonra, bireylerle ilgilenmek ve onlara yardımcı olmak istediği için Koç Üniversitesi Psikoloji bölümünden mezun oldu. Farklı firmaların farklı departmanlarında faaliyet gösterdikten sonra edindiği tecrübe ile eğitimini birleştirerek Rafinera müşteri ilişkileri koordinatörlüğü görevini üstlendi. Rafinera üyelerinin isteklerini daha iyi anlayarak, onlara en iyi ve kaliteli hizmeti sağlayabilmek için sonsuz bir enerji ile çalışıyor.
—–  —– —-
Didem Hanım’la, markası Rafinera üzerine sohbetimiz bu kadar, gerçi çocuklarımız, eğitim vs üzerine de sohbet ettik onunla ama yazı uzamasın diye eklemedim. İleride bir başka başlık altında bu keyifli sohbetten yine alıntılar yaparım.
Rafinera  sistemi, size faydaları, beslenme paketleriyle ilgili detaylara mavi  renkli yazılara tıklayarak ulaşabilirsiniz Rafinera Bireysel Paketler.
Söyleşide kullandığım görseller ve detay dosyası için, iletişim ajansı Communication Sese yetkilisi Doğuş Erdal’a çok teşekkürler.

3 haziran Emir Cerman’ın doğum günü

“3 haziran 1984 sabaha karşı saat 5.15 garip bir gaz sancısı var, uyutmadı beni. Çıkıp turladım terasta, iyi gelir belki diye ama değişiklik yok sanki durup durup artıyor gibi. Ama… Olabilir mi acaba? Sakın doğum sancısı olmasın bu, iyi de dayanılmayacak bir ağrı değil ki. Filmlerde çığlık çığlığa bağırıyor kadınlar. ”
İşte 26 yıl önce bugün, gün ağarırken aklımdan geçenler bunlardı tam olarak. Ne kadar kitap okusanız, araştırma yapsanız da ancak yaşayarak deneyimleyeceğiniz bir durum hamilelik ve doğum. İlerleyen saatleri ve yaşadıklarımı, geçen yıl yazdığım yazıdan, şuraya tıklayarak okuyabilirsiniz.
Yine birbirimizden kilometrelerce uzakta geçecek bir doğum günü.
Tek tesellim, 5 yaşından beri kardeş gibi birlikte büyüdüğü can dostu Ahmet Özcan’ın, bir kurs nedeniyle Boston’da olması. Yıllar sonra çocukluk hayalleri gerçek oldu. Yurt dışında bir yerlerde, birlikte doğum günü kutlamayı ister dururlardı. Gerçi Emir’in, okulu erken bitirmek için aldığı ekstra krediler, yeni projesinin çalışmaları, Ahmet’in yoğun kurs programı derken hangi arada eğlenecekler bilemem ama, ikisine de iyi eğlenceler diliyorum.
Canım oğlum; iyi ki doğmuşsun. Teşekkür ederim beni hep mutlu eden ve gururlandıran bir evlat olduğun için. Doğum günün kutlu, yaşayacağın her gün bir diğerinden daha mutlu, bedenin ve ruhun her daim sağlıklı, paran da hep bereketli olsun.
Seni çok, ama çok seviyorum.
Sevgi ve ışıkla kal…


Oğlumu çok özledim…

Bugün yeni bir yılın ilk günü, hayalindeki müzik için, müziğindeki hayalin peşine düşen ve Berklee College of Music’ten burs kazanmayı başaran oğlumdan ayrı geçen bir yıla ilave olan bir başka gün. Duyduğum gurur, özlemimi hafifletse de, bazen burnumun direği sızlıyor Emir’imi düşündükçe. Sağlıklı, huzurlu ve başarılı olması avutuyor tabii ama, “canım oğlum” diye sarılıp öpmek, şakalaşıp birlikte gezmek isteği çok zorluyor bazen. Annelik zor iş gerçekten de, özlemimi ona hissetirmemeye çalışmak oldukça yordu beni. Skype programını yazandan allah razı olsun. Yoksa bu koca yılı nasıl geçirirdim bilmem. Saat farkına aldırmadan uzun uzun sohbet ediyoruz ve özlemimizi gideriyoruz. Ara vermeden 3 dönem okuduğu için gelemedi, yılbaşı için gelmeye çalıştığında da askerlik sorunu çıktı karşımıza. Ayrı kaldığımız süre içinde, senfonisini adım adım dinledim, sahne düzenini planlarken önerilerde bulundum. Bu arada; genç bir Türk yönetmenin çekeceği yeni bir filmin müziklerini hazırlıyor, bu da duyduğum gururu bir kaç kat arttırıyor. Şimdilerde bir kız arkadaşı var hem güzel hem yetenekli, yaban ellerde yalnızlığını paylaşacak bir nefesin hayatında olmasına çok seviniyorum. Aynı okulda olmaları ve zorlukları bilmeleri ilişkilerinde anlamsız kıskançlıkları da engelleyecektir. Başarılar canım oğlum ve onu mutlu eden arkadaşı Amberlynn, en kısa sürede okul kağıtlarının askerlik şubene ulaşmasını diliyor ve bahar tatilinde sizleri burada ağırlamayı hayal ediyorum.