:::: MENU ::::
Posts tagged with: hayat

Müziğiyle doğanlar…

Geçtiğimiz senelerde bir arkadaşımın yolladığı mesajda ekli olan videoyu izlediğimde, bazı çocukların gerçekten müzikleriyle birlikte geldiklerine bir kez daha ikna olmuştum. Oğlum Emir’e hamileyken bir yerlerde okuduğum “ doğmamış bebeğinize müzik dinletin önerisine uyup ona her fırsatta tınılarından rahatsız olmayacağı şekilde klasikleri ve sevdiğim jazz sanatçılarının eserlerini dinletmiştim. Tabii araya ruh halime uygun rock müzikler de ekledim. Doğduktan sonra da odasına koyduğum radyodan, rahatça uykuya dalabilmesi için valsler ve yumuşak ritmli blueslar dinletmeye devam etmiştim. Müzik onun hep ilgisini çekti, minik elleri ve her an kıpır kıpır olan ayaklarıyla sanki ritm tutar gibiydi. Kendine ait minik teybinde sesleri kaydeder, oyun oynarken söylediği şarkılara eşlik etmemizi beklerdi. Sonraları legolar ve kendin yap günlerine geçtik, arada üstün yetenekli kahraman figürlerini biriktirdiğimiz günler de oldu. Rahmetli büyük teyzemin gazete kuponları biriktirerek aldığı klavye evde olay olmuştu. Nota konusunda hiçbir fikri olmayan oğlum kafasındaki müzikleri tıngırdatmaya başlamıştı. Babasının yardımıyla birkaç melodiyi ezbere çalar hale gelmişti. Birlikte oynadığı arkadaşlarından birinin ablasının gitar dersi alacağını duyunca pek heyecanlanıp o da bu işe soyunmuştu. Ne yazık ki 5 Nisan krizi sonrası ve kısıtlı bir bütçeyi idare ettiğim zamanlar olduğundan bu konuda pek hevesli olmamasını söylediğimde de pek üzülmüştü. Hayat sürprizlerle dolu, dersi alan kızcağız hoşlanmayıp vazgeçince gitarı Emir’e verdiğinde yeni bir yeteneğini fark etmiştim. Kendi kendine melodiler çıkarıyor ve bundan büyük keyif alıyordu. Önceleri her anne gibi oğlumun “aklı başında” bir eğitim alıp “düzgün bir işi” olması doğrultusunda çaba harcadım. Müzik olsa olsa hobisi olurdu. Okul öncesi gittiği yuvalarda arkadaşlarından hemen ayrılan bir hareketliliği ve yaratıcılığı olduğu konusunda öğretmenleri tarafından uyarılmıştım. O günlerde Emir’in, ilgisini çekmeyen konularda da zorlandığını farketmiştim. Bir süre sonra ADHD teşhisi konmuştu. Önerilen ilaçları asla kullanmayacağımı belirttim doktorlara. Birlikte vakit geçirirken nelere ilgisi olduğunu anlamaya ve destek vermeye çalıştım. Yaşıtlarının çoğu gibi o da bilgisayarda oyun oynamaya bayılıyordu. O günlerde epey sınırlı olan imkanlarımı seferber ederek taksitle ona bilgisayar almıştım. Sadece oyun oynamak değil, çizimler resimler de yapabileceği bir formül ararken, en iyi arkadaşlarından birinin programlama dili konusunda kendini geliştirdiğini web sitesi vs tasarladığını anlatmaya başlamıştı. Çalıştığım sektörlerden kaynaklanan bir şansım vardı, teknolojiye yabancı değildim ve yenilikleri pek seviyordum. Onunla bu konularda sohbet ediyordum. Arada bir “aman anne sen ne bilirsin” muhabbettleri de olmuyor değildi tabii. Web sitesi yapan arkadaşına 3 boyutlu çizimler konusunda destek olma kararı aldığında şaşkınlıktan küçük dilimi yutabilirdim. Okulda matematik özürlü olan bu küçük adam, aklımın almayacağı karmaşık grafik programlarını ustalıkla kullanmaya başlamıştı bile. Gitar merakı da son hız devam ediyordu tabii.

Okulda arkadaşlarıyla oluşturdukları grupla hafta sonları Beyoğlu’nda Laylaylom adlı stüdyoya gidip müzik yapıyorlardı. Artık kendine ait bir elektro gitarı vardı. Tam bu sıralarda sevgili arkadaşım Sebla’nın annesi Ayten Hanım, rahmetli eşi Erol Pekcan’ın davul setini Emir’e verip “onun müziğini sen yaşatmaya devam et” demişti. İlk günlerde kafa ütüleyen oğlum, yavaş yavaş rock müzikten jazz müziğe geçiş yaptı. Bilgisayarda müzik programlarıyla da içli dışlı olmaya başlamıştı. Programcı arkadaşı Ahmet’le müzik yazmaya başlamışlardı. Keyif alarak jazz çalarken, bilgisayarda da techno parçalar düzenliyordu. İlginç bir karışımdı oğlum, techno dinleyen, stüdyoda rock çalan, jazz tınılarını geliştiren. Lise son sınıfta olması nedeniyle derslerinden bunaldığı sıralarda müzik en büyük kurtarıcısı olmuştu. Artık hayalinde sadece müzik vardı ve sanırım müziğinde de hayalleri olmaya başlamıştı. Üniversite sınav sonucu tabii hüsrandı. 12 yaşından itibaren bizlerle birlikte ofiste, etkinliklerde çalışmaya alıştırdığım için artık ciddi bir şeklide iş öğrenmesi ve harçlığını çıkarması gerektiğini konuştuğumuzda çok mutlu olmasa da, her gün düzenli olarak bir dostumuzun şirketinde işe gitmeye başlamıştı. O günlerde çok yoğun tempolu bir işim vardı. Uzun süreli yolculuklar nedeniyle evden ayrı kaldığım zamanlarda aklım oğlumda oluyordu. Part time işler, müziği, animasyonları vaktinin çoğunu alıyordu. Yeniden ÖSS deneyeceği için teyzesinin desteğiyle dersaneye yazıldı. Orada tanıştığı bas gitarist arkadaşıyla jazz çalacakları grubu oluşturdular. Haftalarca süren ekip kurma çalışmaları, günlerce provalar sonunda sahne almaya başladılar. Özel toplantılar, küçük jazz klupleri derken Erol Pekcan’ı anma gecesinde “Yılın Ümit Veren Jazz Sanatçısı” olarak AKM sahnesine çıkan Emir ve ekibi yollarına hızla devam ettiler. İstanbul Jazz Festivali Genç Jazz kapanış konseri verecek grup seçildiler. Bu arada müzik programlarını da büyük bir ustalıkla kullanmaya başlayan oğlum içindeki müziği besteleriyle bizlerle paylaşmaya başladı. Atatürk için bestelediği “Yüzyılın Lideri” isimli eseri ve videosu özel televizyonlarda gösterildi. Emir artık hayalindeki müziğin peşine düşmüştü, Roxy Müzik Günleri’nde ilk ona kalan tek Jazz grubuydular. Bir yandan besteler yaparken, diğer yandan prodüktörlüğe soyunmuştu. Stüdyosu kendi gibi genç müzisyenlerle dolup taşıyordu. Üniversite maceramız açık öğretimle devam ediyordu. Lise Defteri adlı dizide yan rollerden birine seçilmişti Sebla’nın kızı ve “kardeşim” dediği birlikte büyüdükleri Cemre sayesinde.

Diziden kazandığı parayı stüdyosunu geliştirmeye harcıyordu. Bir süre sonra ilk büyük işini aldı Axess’in yaz aktivitelerini yapacak grup seçilmişlerdi. 2 ay boyunca Çeşme ve Bodrum’un seçkin plajlarında verilen akşamüstü partilerinde çaldılar. Perküsyon çalmaktan da büyük keyif aldığını farkeden Emir, bu konuya daha çok eğilerek kısa sürede kendini geliştirdi. İşin show tarafının daha fazla olduğu bu yeni enstrüman; oğluma bursla okuyup, başarıyla mezun olduğu Berklee College of Music’in de yolunu açtı. Devamı da başka bir yazı konusu olsun.


Huzurlu Yaşamak İçin İpuçları

Hayatın en mutlu anlarından biri, değiştiremeyeceğin şeyleri bırakma cesaretini bulduğun zamandır.”

Hayat herkes için farklı zorluklarla dolu. Dünya üzerinde ürkütücü pek çok değişim yaşanıyor. Mutsuz ve huzursuz olmak için her an yüzlerce sebep var. Ufak çabalarla yaşam enerjimizi dönüştürüp daha huzurlu yaşayabiliriz. Faydasını gördüğüm ipuçlarını sizlere yeniden hatırlatmak istiyorum.
Muhabbetle…

-Kalbinizi nefretten uzak tutun, sevgiye daha çok yer açın.
-Karşılık beklemeden sevin, sevgiye şart koşmayın, şartlı şurtlu sevenlerden uzaklaşın.
-Zihninizi endişelerden uzak tutun, “asla” varsayımlarda bulunmayın; ne kendiniz, ne de başkaları için.
-Yardıma ihtiyacı olanlardan ilginizi esirgemeyin, gerektiğinde elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalışın.
-İnsanları incitmemeyi deneyin, olur da incitirseniz nazikçe ve dürüstçe özür dileyebilmeye cesaretiniz olsun.
-Alçakgönüllü olmayı seçin, etrafımız zaten şişkin egolarla dolu.
-Yaşamın adil olmadığını vakitlice kabul edin; olmayanlar için yakınmak yerine, olanlar için şükretmeyi seçin.
-Söyledikleriniz ve yaptıklarınızın farklı olmamasına gayret edin.
-Günü yaşayın, içinde bulunduğunuz anların keyfini çıkarın. Geçmiş olaylardan ders alın, ama geçmişe takılı kalmayın. Güneş her gün yeniden doğuyor, daha iyi bir gün yaşamak elinizde.
-Gelecek için en esnek planları yapmayı deneyin. Gerçekleştirebildikleriniz için kendinizi tebrik edin, olmamışlara hayıflanmak yerine, daha uygulanabilir planlar yapmaya niyet edin.


Şükretmeyi Bilmek…

Uzun zamandan beri ülkemizde yüreğimizi daraltan olaylar nedeniyle çoğumuz mutsuz ve bezginiz. Bu ruh hali herkesin bağışıklığını olumsuz etkiliyor ve hastalıklar artıyor. Gelin birlikte bu durumla baş etmeyi deneyelim; ne kadar zor durumda olsak da, sakin kalmamıza destek olacak yöntemleri seçelim. Yaşadığımız için şükredecek sebepler bulmayı deneyelim:

Her sabah uyandığınızda sağ salim uyandığınız için şükredebilirsiniz.

Kendinize ait temiz ve rahat bir yatakta uyuyabildiğiniz için şükredebilirsiniz.

Başınızın üzerinde bir çatı olduğu, etrafınızda sizi hava şartlarından koruyabilecek duvarlar olduğu için şükredebilirsiniz.

Musluklarınızdan akan su için şükredebilirsiniz.

Üzerinize giyecek temiz eşyalarınız olduğu için şükredebilirsiniz.

Bedenen ve ruhen sağlıklıysanız; nefes alabildiğiniz, görebildiğiniz, duyabildiğiniz, konuşabildiğiniz, yediklerinizi yutabildiğiniz, lezzetlerini alabildiğiniz, kollarınızı oynatabildiğiniz, nesneleri ellerinizle tutabildiğiniz, yürüyebildiğiniz, hatta koşabildiğiniz için şükredebilirsiniz.

Etrafınızda sizi seven, önemseyen, özleyen, koruyan, kollayan yakınlarınız ve dostlarınız olduğu için şükredebilirsiniz.

Okuyabildiğiniz, anlayabildiğiniz, öğrenebildiğiniz için şükredebilirsiniz.

Kendiniz olabildiğiniz için şükredebilirsiniz.

Yakın çevrenizde düşüncelerinizi özgürce ifade edebildiğiniz için şükredebilirsiniz.

Maddeleri arttırabiliriz tabii ama ana fikir; öfürdene pöfürdene mutsuz, huzursuz yaşayıp hastalanmak yerine, hayatımızdaki güzelliklere şükredelim.
Gerçekten ihtiyacımız olduğunu düşündüğümüz şeyler ve arzu ettiklerimiz için de çaba harcamaya devam edelim.

Hepinize keyifle ve sağlıkla geçecek huzurlu zamanlar diliyorum.
Muhabbetle…


Dostlara Vasiyetimdir…

İlginç zamanlardayız; gördüklerimiz, düşündüklerimiz, hissetiklerimiz, kokular, olaylar daha iyi bir dünyada yaşanabilmesi için değişilmesi ve dönüşülmesi gerektiğini hatırlatıyor. Güneşteki patlamalar, suskun volkanların hızla yeniden püskürmeye başlaması, peşpeşe depremler, yangınlar, seller, tornadolar, toplumsal olaylar. Her biri insanlara uyarılar.

Her ihtimale karşı yazıp kayıt altına almak istedim. Bütün dostlarımı çok seviyorum, iyi ki yollarımız kesişmiş. Ola ki sizleri incitip, kalbinizi kırdımsa affedin lütfen. Yıllar içinde kalbimi kırıp üzenleri de ben affediyorum. Hani olur da bir daha rastlaşmazsak diye bilin istedim.

Uzun yıllar önce kendimce karar vermiştim; alışıldık usulde ağlaşılan, hüzünlü bir şekilde bu dünyaya veda etmek istemediğime. New Orleans tarzı eğlenceli bir tören istediğimi söyler dururum hep.

Dostlarımın arkamdan ağlamalarını istemiyorum. Paylaştığımız güzel “an”ları hatırlasınlar istiyorum. Güzel bir hayat yaşadığımı, sevdiğim ve sevildiğim için çok mutlu olduğumu, “iyi ki” lerimin “keşke” lerimden çok daha fazla yer tuttuğunu, gurur duyduğum bir evlada sahip olduğum için hep şükrettiğimi, gerçekten kayda değer bir hayat yaşadığımı bilerek, beni coşkulu müzikler eşliğinde, mutlaka bir deniz kenarında, huzurla, neşeyle ve gerçekten kahkahalarla uğurlamalarını istiyorum.

Hepinize teşekkür ederim bana hayat yolculuğumda sevgilerinizle, maddi ve manevi bütün desteklerinizle, dostluklarınızla, sabrınızla eşlik ettiğiniz için. Sizleri de sevenler, destekleyenler ve sabırla yanınızda yürüyenler çok olsun.
Muhabbetle…

Kullandığım fotografı geçtiğimiz senelerde Konyaaltı plajında çekmiştim.


Pazarlama Bayramlarının En Büyüğü: Anneler Günü 2025

Pazarlama bayramlarının en büyüğü olan Anneler Günü için çok sayıda marka bu yıl da ülkede olan biteni umursamadan reklamlara devam ediyor. Hediye seçenekleriniz her zaman olduğu gibi çiçek, çikolata, takılar, cilt kremleri, küçük mutfak aletleri, restaurant önerileri vs. Bu saçmalıkları anlatmak için devasa bütçeli reklam kampanyaları yapıp hem geleneksel mecralarda, hem de sosyal medyada paylaşmak pek revaçta.
Anneleri ev işlerine hapseden hediyelere yıllardır sinirlenirim; kadıncağız zaten bıkmış ev işi yapmaktan, sen de ona hediye diye mutfak robotu ya da ütü alıyorsun, aferin yıldızlı pekiyi verelim bu harika düşüncen için. Kendi el emeğiyle, özenle ve sevgiyle hazırlanmış armağanlara ne oldu. Bir gün de olsa annenizin istediği gibi davranmak; mesela birlikte yaşıyorsanız odanızı derli toplu tutmak, annenizle neşeyle kahvaltı etmek, yürüyüş yapmak, hatta uzun zamandır sizi götürmeye çalıştığı sevmediğiniz akraba ziyaretine gitmek ona vereceğiniz hediyelerin en güzeli olabilir.
Annelerinize yılın bir günü hediyeler alıp sahte gülücüklere boğmak yerine; sizinle konuşurken laflarını ağızlarına tıkmamayı, yanlış olduğunu düşündüğünüz davranışlarında sevgiyle sarılarak birlikte çözüm aramayı, sizi yapmaya zorladıkları işlerden kurtulmak istiyorsanız da kırmadan söylemeyi deneyin. Böylelikle aradan yıllar geçip de siz ebeveyn olunca veya anneniz vefat ettiğinde birlikte geçirdiğiniz mutlu zamanları gülümseyerek hatırlayacaksınız.
Yüreğindeki sevgiyi, şefkati, ilgiyi; karşılık beklemeden, ihtiyacı olan tüm canlılarla cömertçe paylaşabilen bütün hemcinslerimi saygıyla selamlıyorum.

Sertifika da hediye edebilirsiniz, linkleri ekledim:

https://derinyoksullukagi.org/bagis-yap

https://www.acev.org/nasil-destek-olabilirsiniz/en-guzel-anneler-gunu-hediyesi/

https://bagis.kedv.org.tr/e-kartlar?category_id=339

https://fonzip.com/bugday/e-kartlar/satin-al?cid=2231

https://fonzip.com/cydd/e-kartlar


Huzurlu Yaşamak İçin Öneriler

Hayat herkes için zorluklarla dolu olabiliyor. Dünya üzerinde ürkütücü pek çok değişim yaşanıyor. Mutsuz ve huzursuz olmak için her an yüzlerce sebep bulunabilir. Ufak çabalarla yaşam enerjimizi dönüştürüp daha huzurlu yaşayabiliriz. Faydasını gördüğüm ipuçlarını yeniden hatırlatmak istedim.
Muhabbetle…

-Kalbinizi nefretten uzak tutun, sevgiye daha çok yer açın.
-Karşılık beklemeden sevin, sevgiye şart koşmayın, şartlı şurtlu sevenlerden uzaklaşın.
-Zihninizi endişelerden uzak tutun, “asla” varsayımlarda bulunmayın; ne kendiniz, ne de başkaları için.
-Yardıma ihtiyacı olanlardan ilginizi esirgemeyin, gerektiğinde elinizden gelenin en iyisini yapmaya çalışın.
-İnsanları incitmemeyi deneyin, olur da incitirseniz nazikçe ve dürüstçe özür dileyebilmeye cesaretiniz olsun.
-Alçakgönüllü olmayı seçin, etrafımız zaten şişkin egolarla dolu.
-Yaşamın adil olmadığını vakitlice kabul edin; olmayanlar için yakınmak yerine, olanlar için şükretmeyi seçin.
-Söyledikleriniz ve yaptıklarınızın farklı olmamasına gayret edin.
-Günü yaşayın, içinde bulunduğunuz anların keyfini çıkarın. Geçmiş olaylardan ders alın, ama geçmişe takılı kalmayın. Güneş her gün yeniden doğuyor, daha iyi bir gün yaşamak elinizde.
-Gelecek için en esnek planları yapmayı deneyin. Gerçekleştirebildikleriniz için kendinizi tebrik edin, olmamışlara hayıflanmak yerine, daha uygulanabilir planlar yapmaya niyet edin.


Ya Hep Beraber, Ya Hiçbirimiz

Bizler birbirimizi tamamen ve derinden kabul edip, sevip saymadıkça; paylaşmayı ve “birlikte, barış içinde, huzurla” yaşamayı öğrenmedikçe değişim mümkün değil. Odağınıza sevgi, dostluk, barış, huzur, bolluk-bereketi koyun. Nefret; hem taşımak için çok ağır bir yüktür, hem de sizi hasta eder. Yüreklerinizde sevgiye bolca yer açın, sağlıklı ve huzurlu yaşayın. Muhabbetle…

#yahepberaberyahiçbirimiz #yahepberaberyahiçbirimiz #yahepberaberyahiçbirimiz #yahepberaberyahiçbirimiz #yahepberaberyahiçbirimiz #yahepberaberyahiçbirimiz #yahepberaberyahiçbirimiz #yahepberaberyahiçbirimiz #yahepberaberyahiçbirimiz #yahepberaberyahiçbirimiz #yahepberaberyahiçbirimiz #yahepberaberyahiçbirimiz


“Nereden çıktı bu plastik çiçekler, neden plastik bu çiçekler? “

90 lı yılların sonunda tanışma ve karşılıklı uzun uzun sohbet etme şansım olmuştu Yıldız Kenter ile. Organizsayonunu üstlendiğim bir yarışmada Yıldız Hanım da ödül alacaktı. Hem tanışmak, hem de ödül töreni ile ilgili detayları konuşmak için randevu istemiştim. Yoğun temposuna rağmen beni kırmamış ve evine davet etmişti. Ne kadar zarif, ne kadar iyi bir evsahibiydi. Anlattıklarının her kelimesini zihnime kaydetmiştim. Güler yüzü, günlük hayatta o zamanlarda bile hasret kaldığımız düzgün Türkçesi, enfes dokunuşlarla süslediği anılarına bayılmıştım. Törende ödülünü aldıktan sonra yaptığı konuşmada beni de onulandırmasıyla gözyaşlarına boğulmuştum.

Bu sabah değerli yazar Buket Uzuner’in bir paylaşımıyla izledim bu videoyu. Yıllardır söylenip durduğumuz onlarca konu anlam kazanıverdi izledikçe. Günlük koşturmalarınız arasında izlemeyin ne olur, lütfen vakit ayırıp sükunetle izleyin. Üzerinde düşünün. Sonra hazır vakit ayırmışken Netflix’te yayınlanan Yıldız Kenter belgeseli “Caniko“yu da izleyin. Sanattan, zarafetten, güzelliklerden uzaklaştıkça neler yitirmişiz tekrar hatırlayın.

https://twitter.com/lmnylmz/status/1809112497246409076

Yazıda kullandığım görselin kaynağı https://artdogistanbul.com/yildiz-kenter-belgeseli/


Dostlara Vasiyetimdir…

İlginç zamanlardayız; gördüklerimiz, düşündüklerimiz, hissetiklerimiz, kokular, olaylar daha iyi bir dünyada yaşanabilmesi için değişilmesi ve dönüşülmesi gerektiğini hatırlatıyor. Güneşteki patlamalar, suskun volkanların hızla yeniden püskürmeye başlaması, peşpeşe depremler, seller, tornadolar hep uyarılar.
Her ihtimale karşı yazıp kayıt altına almak istedim;

Bütün dostlarımı seviyorum, iyi ki yollarımız kesişmiş, ola ki sizleri incitip kalbinizi kırdımsa affedin lütfen. Yıllar içinde kalbimi kırıp üzenleri de ben affediyorum. Hani olur da bir daha rastlaşmazsak diye bilin istedim.

Uzun yıllar önce karar vermiştim alışıldık usulde ağlaşılan ve hüzünlü bir şekilde bu dünyaya veda etmek istemediğime, New Orleans tarzı bir tören istediğimi söyler dururum hep.

Dostlarımın arkamdan ağlamalarını istemiyorum. Paylaştığımız güzel “an”ları hatırlasınlar istiyorum. Güzel bir hayat yaşadığımı, sevdiğim ve sevildiğim için çok mutlu olduğumu, “iyi ki” lerimin “keşke” lerimden çok daha fazla yer tuttuğunu, gurur duyduğum bir evlada sahip olduğum için hep şükrettiğimi, gerçekten kayda değer bir hayat yaşadığımı bilerek, beni coşkulu müzikler eşliğinde, mutlaka bir deniz kenarında, huzurla, neşeyle ve gerçekten kahkahalarla uğurlamalarını istiyorum.

Hepinize teşekkür ederim bana hayat yolculuğumda sevgilerinizle, maddi ve manevi bütün desteklerinizle, dostluklarınızla, sabrınızla eşlik ettiğiniz için. Sizleri de sevenler, destekleyenler ve sabırla yanınızda yürüyenler çok olsun.
Muhabbetle…


Hayat, Değişim, Hissetmek…

“Ne olursa olsun, olmak istediğiniz kişi olmak için asla çok geç ya da benim durumumda çok erken değildir. 

Zaman kısıtlaması yok, istediğiniz zaman durabilirsiniz. Değişebilir ya da aynı kalabilirsiniz, bu işin kuralı yok. 

Hayatı en iyi şekilde değerlendirebilir veya en kötü şekilde harcayabiliriz. Umarım siz en iyi şekilde değerlendirirsiniz. Ve umarım sizi şaşırtan şeyler görürsünüz. Umarım daha önce hiç hissetmediğiniz şeyleri hissedersiniz. Umarım farklı bakış açılarına sahip insanlarla tanışırsınız. 

Umarım gurur duyacağınız bir hayat yaşarsınız. Gurur duymadığınızı fark ederseniz, umarım her şeye yeniden başlayacak cesarete sahip olursunuz.”

– Eric Roth, Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi Senaryo

Alıntı kaynağı : https://moralev.com/2024/05/08/2024-boga-yeni-ayi-mor-alev-gokyuzu-ile-yukselis-raporu/

Görsel kaynağı : https://www.direncelik.com/benjamin-button-misali/


Sayfalar:123