:::: MENU ::::
Posts tagged with: sevgi

Senede Bir Gün Değil, Hep Kadınız 2024

Bu yıl da 8 Mart için yazılacak olumlu bir gelişme yok. Kadına şiddet ve kimliksizleştirme, şiddeti ve kadın ölümlerini meşrulaştırma, kadınları çarşafa sokma çabaları son hız devam ediyor. “Kadınkırım” konusunda yine yol alınamadı. Erkek egemen meclisimizin %75 i kadın olmadığı sürece de değişmeyeceği ortada. Yolsuzluklarla, hırsızlıklarla, depremlerle, sellerle, yangınlarla çalkalanan ülkemde; kız çocukları kendileri bebeyken anne olmak zorunda bırakılmaya devam ederken, iyiyi güzeli hayal etmek bile zor. Daha çok çaba sarf etmeliyiz, bizi yönetenlerden beklentimiz sıfıra indi, erkeklerin bilinç düzeyini yükseltecek çalışmalara önayak olalım, kişisel çabalarımızı artırıp daha çok kız çocuğun eğitimine, kişsel gelişimine katkıda bulunacak kampanyalara destek verelim. Bunları yapalım ki, gelecek nesillere verecek hesabımız olsun. Senede bir kez hamasi laflarla, kozmetik ürün indirimleri, spa teklifleri ile geçiştirilen bir gün değil; “her gün kadın olunabilen” bir ülkede uyanacağımız günler için çabalamaya devam. 2024 Ocak Ayında Erkekler Tarafından 31 Kadın Öldürüldü, 21 Kadın Şüpheli Şekilde Ölü Bulundu. 2024 Şubat Ayında Erkekler Tarafından 36 Kadın Öldürüldü, 17 Kadın Şüpheli Şekilde Ölü Bulundu. 2023 yılında erkekler 315 kadını öldürdü, 248 kadının ölümü de ‘şüpheli’ olarak kayıtlara geçti. Kaynak: https://kadincinayetlerinidurduracagiz.net/kategori/veriler

Minik bir not: Bu fotograf 1934 yılından. İyi düşünün lütfen, yaşamak istediğiniz hayatı şekillendirecek olan sizlersiniz, geleceğinizin daha fazla ipotek altına alınmasına izin vermeyin. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günümüzü daha güzel zamanlarda kutlayabilmek dileğiyle.


Hayat yolculuklarımız kolaylıkla olsun.

Bizler birbirimizi tamamen ve derinden kabul edip sevemedikçe; hayatlarımıza huzurun, bolluk-bereketin, coşkunun gelmeyeceği, değişimin gerçekleşemeyeceği aşikar. Sükünet ve sabırla çabalamaya; yüreklerimizde endişe, kızgınlık, düşmanlık yerine, huzur ve sevgi beslemeye devam edelim. Değişim önce kendimizle başlıyor; düşüncelerimiz, davranışlarımız, kelimelerimizle. Hayat yolculuklarımız kolaylıkla olsun. Muhabbetle…

el kalp

Pazarlama Bayramlarının En Büyüğü: Anneler Günü

Pazarlama bayramlarının en büyüğü olan Anneler Günü için markalar ve ajanslar yaratıcılıkta sınır tanımıyorlar bu yıl da. Hediye seçenekleriniz ise pırlantalı takılar, cilt kremleri ya da küçük mutfak aletiyle sınırlı. Bu saçmalıkları anlatmak için devasa bütçeli reklam kampanyaları yapıp hem geleneksel mecralarda, hem de sosyal medyada paylaşmak pek revaçta. Aklı başında diye düşündüğüm çok sayıda insan da, anneler ile ilgili hashtagler yaratıp twitter ve instagramda rüzgar gibi esiyor. Büyük olasılıkla henüz anneleri hayatta olduğu için sosyal ortamlarda onlarla dalga geçmeyi marifet sanıyorlar. Yeniliklere ayak uydurmakta zorlanan ebeveynlerine destek olup, yeni çağa uyum sağlamalarına yardımcı olmak epey emek istiyor tabii.
Anneleri ev işlerine hapseden hediyelere oldum olası sinirlenirim; kadıncağız zaten bıkmış ev işi yapmaktan, sen de ona hediye diye mutfak robotu ya da ütü alıyorsun, aferin yıldızlı pekiyi verelim bu harika düşüncen için. Kendi el emeğiyle, özenle ve sevgiyle hazırlanmış armağanlara ne oldu. Bir gün de olsa annenizin istediği gibi davranmak; mesela odanızı derli toplu tutmak, birlikte neşeyle kahvaltı etmek, yürüyüş yapmak, hatta uzun zamandır sizi götürmeye çalıştığı sevmediğiniz akraba ziyaretine gitmek ona vereceğiniz hediyelerin en güzeli olabilir.
Annelerinize yılın bir günü hediyeler alıp sahte gülücüklere boğmak yerine; sizinle konuşurken laflarını ağızlarına tıkmamayı, yanlış olduğunu düşündüğünüz davranışlarında sevgiyle sarılarak birlikte çözüm aramayı, sizi yapmaya zorladıkları işlerden kurtulmak istiyorsanız da kırmadan söylemeyi deneyin. Böylelikle aradan yıllar geçip de kendiniz ebeveyn olunca, birlikte geçirdiğiniz zamanları gülümseyerek hatırlayacaksınız.
Yüreğindeki sevgiyi, şefkati, ilgiyi; hiç karşılık beklemeden, ihtiyacı olan bütün canlılarla cömertçe paylaşabilen hemcinslerimi saygıyla selamlıyorum. Görseldeki mor salkımlar da ruhlarına iyi gelmesi için bütün hemcinslerime armağandır.


Huzur ve Mutluluk Sizde

Huzur ve mutluluk arayan dostlara, sevgiyle…

“Değerli, Dostlarımız,
Önemli bir uyumlanma, olumlama ve onaylama çalışması…
Açık bir kalple, her bir hücrenizde hissederek, yüksek sesle ve titreşimi hissederek yüreğinizin en derininden aksın..

“Kimse bana kötülük yapamaz ve beni üzemez, çünkü her şeyi ben seçiyorum…
Bağışlıyor ve bırakıyorum. Anlıyor ve biliyorum. Kendi hayatımın yaratıcısıyım. Seçerek, planlayarak bu yaşamımı ve birlikte olacağım yol arkadaşlarımı seçtim. Annemi, babamı, arkadaslarimi ve diğerlerini.
Benim için en faydalı sonuçları almak üzere ince planlar yaptım. Yüksek Benlik düzeyinde en uygun araçları yarattım.
Benim hayat amacıma en uygun kişileri. Daha çok anlayış daha çok bilgelik daha çok sevgi, ifade ve özgürlük için. Bu amaç, bilinçaltımın derinliklerinde benim onu keşfetmemi bekliyor.
Her an, her deneyim bu planı açığa çıkaran bir kurgu aslında. Zafiyetimi güce, acıyı sevince, yenilgiyi yengiye dönüştürmek için.
Anlıyor, bağışlıyor ve teşekkür ediyorum. Bu hayatımı bu şekilde planladığım için kendimi kutluyorum ve sonra meleklere teşekkür ediyorum ve bütün bu olanakları bana koşulsuz sunduğu için Tanrı’ya.
Bana sevgisini sunmayanlar içimdeki sevgiyi, beni onaylamayanlar kendimi keşfetmeyi, beni anlamayanlar ifade gücümü arttırmak için benimleydiler. Onlara teşekkür ediyorum. Bu rolü onlara ben vermiştim. Onlar da benle oynamayı istediler. Beni üzen, beni yoran, bana haksızlık eden, beni aldatan insanlar yapabileceklerinin en iyisini yaptılar. Daha fazlasını ve daha başkasını yapamazlardı. Zaten ben onları bunun için seçtim. Ben de yapabileceğimin en iyisini yapıyorum. Bağışlıyor ve teşekkür ediyorum. Aynı sahneyi paylaşan oyuncular gibiyiz onlarla. Şimdi bu anlayışımdan doğan ışığı onların varlığına gönderiyorum. İhtiyacım olan bütün kaynakların kendi içimde olduğunu kabul ediyorum. Onları kullandıkça başka insanlara duyduğum bağımlılık kayboluyor ve ben onlarla gerçek bir sevgiden beslenen gerçek bir ilişki kuruyorum.
Hayatımın efendisi olduğumu biliyorum. Mutluluğu, kendimi ifade etmeyi seçiyorum.
Her düşüncemin, her davranışımın hayatıma şekil veren araçlar olduğunu bilerek yaşıyorum.
Hayatımla inançlarım arasındaki birebir ilişkiyi biliyorum. Bu yüzden dikkatli, özenli ve düşünerek yaşıyorum.
Konuşurken yaratıyorum. Ve eylem halinde gelecek şekilleniyor.
Beni güçsüz bırakan ve sınırlandıran bütün inançlarımı bir bir değiştiriyorum. Yerine; beni geliştiren, büyüten inanç ve düşünceleri koyuyorum.
Mazeret aramadan, ertelemeden ve küsmeden devam ediyorum yoluma.
Hayatımın bütün olaylarının ve hayatımdaki insanlarla yaşadıklarımın gerisindeki anlamı bir bir çözüyorum. Orada benim asıl hayat amacım gizli. Ben bu amacı gerçekleştirmek için geldim.
Şimdi gücümü kabul ediyor ve ele alıyorum…
Işıltınıza sahip çıkın..”

Sevgi ve Bilgelikle Paylaşınız…
Haktan Akdogan ❤️


Bizler Değişirsek, Dünya Değişir

Bilmeyenlere, unutanlara, görmezden gelenlere yeniden ve tekrar tekrar usanmadan hatırlatalım:
Odağınıza neyi koyarsanız, onu BÜYÜTÜRSÜNÜZ. Ne hakkında konuşursanız, onu çoğaltır ve enerjinizle onu beslersiniz.
Günlük konuşmalarınızda, yazdıklarınızda, paylaştıklarınızda hatta düşüncelerinizde bile kullandığınız kelimeleri özenle seçin.
Sevgiyi, dostluğu, huzuru, iyiliği, barışı, bolluk-bereketi çoğaltın sözcüklerinizle.
Bizler değişirsek, dünya da değişir.
Sevgiyle ve muhabbetle…

 

Yazıda kullandığım fotografı, Baltalimanı’ndaki Japon Bahçesinde 2016 Nisan ayında çekmiştim. Sanırım on güne kadar bütün kiraz agaçları çiçeklenmiş olur yine, huzur verici bir görüntü olduğu için sizlerle paylaştım.


Birbirimizi Tamamen ve Derinden Sevip, Kabul Edelim

“In Lak’ech Ala’kin” Maya kültüründe insanlar ellerini kalplerinin üzerine koyup böyle diyerek selamlarmış birbirini. “Ben bir başka Sen’im, sen de Ben’sin”

“Sen ve ben. Biz Bir’iz. Senin canını acıtamam kendimi yaralamadan…” der Mahatma Gandhi de.

Bizler; birbirimizi tamamen ve derinden kabul edip sevemedikçe, Bir’lik bilincini içselleştirmedikçe; hayatlarımıza huzurun, bolluk-bereketin, coşkunun gelmeyeceği, değişimin gerçekleşemeyeceği, kendi yarattığımız cehennemlerde yaşamaya devam edileceği aşikar.

Sükünet ve sabırla çabalamaya; yüreklerimizde endişe, kızgınlık, düşmanlık yerine huzur ve sevgi beslemeye devam etmeliyiz. Değişim önce kendimizle başlıyor; düşüncelerimiz, davranışlarımız, söylemlerimiz, kelimelerimizle. #Barış #Kardeşlik #Birlik #Sevgi #Dostluk #İyilik #Huzur #Saygı #Dürüstlük #Bolluk #Bereket bu kelimelere günlük hayatımızda bolca yer vermeye niyet edelim. Güzellikleri, dostluğu, sevgiyi, huzuru paylaşalım ve çoğaltalım.
Muhabbetle…

Yazıya görüntü olarak kullandığım fotografları 2017 de, sonbaharda farklı zamanlarda Konyaaltı sahilinde çektim. O muhteşem maviliğe bakmak bana hem huzur veriyor, hem de daha güzel bir dünya hayal etmek için güç veriyor. Sizlerin de ruhuna iyi gelmesi dileğiyle paylaşıyorum.

 


Sevgiyle ve muhabbetle…

baharlar

yine çiçekteyiz
işte yine meyvedeyiz
bin kez korkuya boğdular zamanı
bin kez ölümlediler
yine doğumdayız işte,
yine sevinçteyiz.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

Adnan Yücel

Değerli dost İrem Afşin’e, bu harika dizeleri hatırlattığı için teşekkür ederim.


Dostlara vasiyetimdir, sevgiyle ve muhabbetle…

istanbul sunrise

İlginç zamanlardayız; gördüklerimiz, düşündüklerimiz, hissetiklerimiz, kokular, olaylar bizlere değişmemiz ve dönüşmemiz gerektiğini hatırlatıyor. Bu sabah İstanbul’da yüksek sayılacak ölçekte bir deprem oldu. Yine bir hatırlatma diye düşündüm ve hemen Facebook sayfamdan, aşağıya eklediğim gönderiyi paylaştım.

“Bütün dostlarımı seviyorum, iyi ki yollarımız kesişmiş, ola ki sizleri incitip kalbinizi kırdımsa affedin lütfen. Yıllar içinde kalbimi kırıp üzenleri de ben affediyorum. Sağlam vurdu deprem dipten, az önce hatırlattı kendini yine. Hani olur da bir daha rastlaşmazsak diye kayıt altına alayım dedim.
Sevgiyle ve muhabbetle… ”

Sonra kendime not olarak yazdığım vasiyetimi hatırladım, hemen dosyaları karıştırdım ve onu da yazarak sizlerle paylaşmak ve kayıt altına almak istedim. Uzun yıllar önce karar vermiştim alışıldık usulde ağlaşılan ve hüzünlü bir şekilde bu dünyaya veda etmek istemediğime, New Orleans tarzı bir tören istediğimi söyler dururum yıllardır.

Dostlarımın arkamdan ağlamalarını istemiyorum. Paylaştığımız güzel “an”ları hatırlasınlar istiyorum. Güzel bir hayat yaşadığımı, sevdiğim ve sevildiğim için çok mutlu olduğumu, “iyi ki” lerimin “keşke” lerimden çok daha fazla yer tuttuğunu, gurur duyduğum bir evlada sahip olduğum için hep şükrettiğimi, gerçekten kayda değer bir hayat yaşadığımı bilerek beni coşkulu müzikler eşliğinde, mutlaka bir deniz kenarında, huzurla, neşeyle ve gerçekten kahkahalarla uğurlamalarını istiyorum.

Hepinize teşekkür ederim bana hayat yolculuğumda sevgilerinizle, maddi ve manevi bütün desteklerinizle, dostluklarınızla, sabrınızla eşlik ettiğiniz için. Sizleri de sevenler, destekleyenler ve sabırla yanınızda yürüyenler çok olsun.
Sevgiyle ve muhabbetle…


Aşk, aşk dedikleri…


Hemen her köşede kırmızı kalplerin, pembe pelüşlerin, vitrinlerde allı morlu hediyeliklerin uçuşmaya başladığı şu günlerde; sağda solda solda gözüme ilişenleri yazıverdim.
Birbirini tanıyalı iki hafta olmuş gençlerin “aşkım, cicişim” gibi hitapları; sevgiyi anlatmaktan çok, vıcık vıcık bir his veriyor bana. Saçını, kaşını gözünü, hatta diğer uzuvlarını beğendiği anda aşkından öleceğine karar verenlerle doldu ortalık. Bu kadar basit mi “aşk”, bu denli maddeleşip kolayca tüketilir olması mı gerekiyor.
Her on dakikada bir telefonla arayıp ulaşamayınca, kıskançlık krizlerine girmeler, neden baktınlarla hayatı hem kendine, hem sevdiğine hem de etraftakilere zehir etmelerle geçiyor günler. Kendilerini yeterince sevmedikleri için, bir başkasını sevmeyi de bilemiyorlar. Anın keyfini çıkarmayı düşünemiyorlar. Birlikteliğin; aslında bütün olmayı gerektirdğini sindiremiyorlar.
Hayallerindeki kadına/erkeğe aşık olup, yanlarındaki kişiyi ona benzetmeye ve kalıplara sokmaya çalışıyorlar. Dişi olan hemen evlilik planlarına girişiyor, erkek olanın aklında böyle bir düşünce tabii yok. Sonuç iki taraf için de hüsran oluyor.
Cinsel çekicilik ile aşkı karıştırmak kabul edilebilir bir hatadır. Hormonların tavan yaptığı genç yaşlarda anlaşılabilir ve hoşgörülebilir. Kabul edemediğim ve kızdığım tarafı, “aşk” denilen düşüncenin ucuzlaştırılıp, yozlaştırılması. Trend olanı kullanalım, eskiyi atalım derken duyguları da işin içine katıverdiler sanırım.
Mevlana Celaleddin-i Rumi’den dizelerle “aşk” ı yeniden hatırlamaya çalışalım. Beklentilerimizle değil, duygularımızla sevmeye çalışalım. An’ın keyfini çıkaralım.

Bir insan bir insana aşık olmuşsa;
Bu aşk, aşık olanda değildir..
Aşık olunandadır..!
Aşık olunan, aşık olunmayı istemediği sürece,
Ve bu ateşi içinde yakmadığı sürece,
Hiç kimse ona aşık olamaz!..
Eğer ki birini sevdiysen,
Fakat o seni, senin onu sevdiğin gibi sevmemişse,
Bil ki ; Asıl olan düşündüğünün tam tersidir..
Sevilmeyi seçen o,
Sevilmeyi seçmeyen sen..
Sürüyü arayan çobandır, Koyun değil..
Aşk ateşi önce sevilene düşer,
Ondan sevene sıçrar!


Mevlana Celaleddin Rumi

 

Görsel için http://piyuninopamrat.files.wordpress.com adresinden yararlandım.


Aradığını bulmak

Aradığın şey o kitaplarda değil, aradığın şeyi OKUYARAK bulamazsın. Sende eksik olan şeyi GÖZLERİNLE tamamlayamazsın. Aradığın şeyi Dünya’da arayacaksın, AMA aradığın şeyi YÜREĞİNLE bulacaksın. Dünya’daki tüm kitaplar, tüm hesaplar, akıl oyunları, sayfalarca laflar, SEVGİNİN yerini tutmaz. OKUYARAK öğreneceksin ama SEVEREK anlayacaksın.

Şems Tebrizi


Sayfalar:12