:::: MENU ::::
Browsing posts in: Değişim

Mutlu Çocuklar Yetiştirmek Mümkün

Tanıdığım ve birlikte vakit geçirip, sohbet edebildiğim için kendimi şanslı olarak nitelediğim dostlarımdan biri de sevgili Sedef Örsel. Ortak arkadaşımız Burcu Karakelle sayesinde tanıştık. Yazılarından çok şey öğrendim, eğitimlerine katılmalarını tavsiye ettiğim çokça dostum da onunla tanıştıktan sonra ne kadar doğru bir öneride bulunduğumu söylediler.

Sedef

Cuma sabahı, kısa süre önce Gün Yayıncılık tarafından satışa hazırlanan “Çocuklarla El Ele Ebeveynlik Yolculuğum” isimli yeni kitabının, Anael Aile Merkezi‘nde düzenlenen tanıtım toplantısına katıldım.
Sedef’le konuştuğunuzda; hem sesinin tonu, hem de beden dili size kendinizi çok iyi hissettirir, o sabah da öyle oldu. İstanbul’daki aşırı nem ve sıcağa rağmen Sedef ile sohbet, deniz kenarında meltem gibi geldi.
Yıllar önce Sedef’in yazılarını okumaya başladığımda, anne olarak yaptığım hataları görüp, keşke Emir’i büyütürken böyle bir eğitime katılma şansım olsaydı diye düşündüm hep.
Kitapta yer alan 2010 yılına ait bir yazısında bizlerle paylaştığı Halil Cibran şiirinde denildiği gibi

Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil,
Onlar kendi yolunu izleyen Hayat’ın oğulları ve kızları.
Sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller.

Sedef’i dinlerken çocukların hayatında en önemli yer tutan şeyin sevgi olduğunu, tek beklentileri sevilmek olan varlıklara her şeyi vermeye çalışıp en önemlisini atlayan bir sürü ebeveyni düşündüm. En güzel giysiler, en parlak oyuncaklar, en havalı okulları ayarlayıp en kolay verebilecekleri şeyi sevgiyi ihmal edenleri düşündüm. Çocuklara daha çok sevgi verebilsek dünya ne kadar güzel bir yer olur aslında diye düşündüm. Sevgiyi tanıyarak büyüyenler mutlu bireyler oluyorlar ve çevrelerindekileri de mutlu ediyorlar. Tıpkı suya atılan taşın yarattığı çemberler gibi yayıyorlar sevgiyi çevrelerine. Seçebiliriz başlıklı yazısında “Hayat her an bize seçim yapabilme fırsatları sunar, sınırsızca… Olan biten her ne ise yaşadığımız ‘an’ da, yaşadığımız karşısında kendi düşüncelerimizi ve davranışlarımızı seçme özgürlüğümüz vardır” diyor Sedef. Bu paragrafı her ebeveynin ezberleyip kendine hatırlatması gerek diye düşünüyorum. İşten yorgun ve sinirli gelmiş olabilirsiniz, kötü bir gün geçirmiş olabilirsiniz, hasta olabilirsiniz, ama yüreğinizdeki sevgiyi vermek yerine çocuğunuzu kendinizden uzaklaştırmaya çalışıyorsanız, bu sizin seçiminiz. Bu seçimin sonucu ise yalnızca evladınızı değil, sizi, yakın çevrenizi ve onun hayatına girecek herkesi etkileyecek.

kitap
Anael Aile Merkezi‘nde düzenlenen tanıtım toplantısında yeni dostlar tanıma şansı da buldum tabii, onları da bir başka yazıda anlatacağım.
Ebeveynler için harika bir kaynak olan “Çocuklarla El Ele Ebeveynlik Yolculuğum” isimli kitabı ilk fırsatta başucunuza koyun ve dünyayı “mutlu çocuklar” ile kuşatanlara sizler de katılın.


Sağlıklı ve Keyifli Yaşamak #YeniBirHayat

Yıllar önce Jane Fonda’nın TEDxWoman konuşmasını izlediğimde, kendi hayatımın üçüncü perdesine sağlıklı girmeye karar vermiştim. Her yıl denedim ama başarılı olamadım. Geçen yıl sonunda yine program yaptım kendime ama açıkçası kış ayları epey zor geçti, bırakın kilo verip sağlığıma kavuşmayı, daha kötü beslenip, hareketsiz kalıp, ruh halimi de sağlığımı da iyice riske attım.
Yeni bir hayata başlamaya karar vermek zaten oldukça zor, uygulamaya geçirmek daha da zor. Bir yerlerden başlamak gerekiyordu. Önce ruhsal arınma çalışmalarını hızlandırmakla başladım. Aile Dizimi, Seraphim Blueprint, Theta Healing, Kinesiyoloji, Bereket Meditasyonu derken epey yol aldım. Başkalarını affetmenin zor, kendimi affetmenin çok daha zor, ama aynı zamanda da çok rahatlatıcı olduğunu öğrendim. Stresin, kızgınlığın, öfkenin sadece ruhuma değil, bedenime de yıkıcı hasarlar verdiğini öğrendim. Hala üzerinde çalıştığım, içimi acıtan “cam kırıklarım” var, biliyorum, onlarla da başa çıkabileceğim zamanlar çok yakın. Endişeye, karanlığa, nefrete odaklanmak yerine manzaranın bütününe bakmaya çalışıyorum. Kızgınlık hissedeceğimi fark ettiğimde hemen dikkatimi başka yönlere veriyorum. Sinirlensem de, kızsam da ne olması gerekiyorsa oluyor zaten. Eğer engellemeye gücümün yetmediği bir durumla karşılaşmışsam, ruhumun ezilip parçalanmasına izin vermiyorum. Hayatımda mucizeler mi oldu, banka hesabımda para yığılması mı var, hayır, ama ben daha huzurluyum, hatta şükürler olsun çoğu zaman da mutluyum.
Sokaklarda yürürken, otobüste, metroda, vapurda insanların yüzlerini inceliyorum; gencecik insanların yüzlerinde endişe çizgileri derinleşmeye başlamış şimdiden, omuzları düşmüş, bedenleri yorgun. Bazen cesaretimi toplayıp onlarla sohbet edip, hayatlarına dokunmaya çalışıyorum. Kendilerini bu denli üzmelerinin duruma yardımcı olmayacağını anlatmaya çalışıyorum. Azıcık da olsa gülümsemelerini ve bir sonraki güne “o başarmış, ben de başarabilirim” diyerek başlamalarını sağlamaya çabalıyorum. Kendimi daha huzurlu hissediyorum böyle zamanlarda. İnsanların yollarının boşuna birbirleriyle kesişmediğini, rastlaşmışsak bir sebebinin olduğunu biliyorum. Daha da önemlisi; eğer öğrendiklerimden, yaşadıklarımdan çıkardığım dersleri paylaşmazsam, onların da bana ağırlık yapacağını biliyorum.

aranjman lifeco
Haziran başında daha da büyük bir adım atarak The LifeCo ‘da detox programına başladım. Programa başlamak sorun değildi, sonrası düşündürüyordu beni. Sürdürülebilir sağlık planlaması yapabilmek için de sevgili Emine Atar Şahin‘in eğitimi harika bir yol haritası oldu. Hayvansal gıdalardan tamamen uzaklaşıp vegan beslenme sistemine geçtim. Endüstriyel gıdaların, gazlı ve boyalı içeceklerin, şekerin de hayatımda yeri yok. Uzun zamandır aldırmadığım ürün etiketi okumayı yeniden hayatıma aldım. İçeriğinde “koruyucu filanca” yazan ürünü almıyorum. Sabahları çoğunlukla sağlıklı bir içecekle geçirip, 12.00 -18.00 arası da bitkisel ağırlıklı besleniyorum. Çok yoğun sosyal hayatım olmadığından şimdiye kadar pek de sorun yaşamadım açıkçası. Davetlere katılmam gerektiğinde de “seçme” özgürlüğümü sonuna kadar “sağlıklı yönde” kullanabileceğimi biliyorum. The LifeCo öncesi hayatımda “seçme” özgürlüğümü hep kötü gıdalardan yana yapıyordum, sonuçları ve bana verdiği zararlardan zorlukla kurtulduğum için bundan sonrasında temiz beslenmeye özen gösteriyorum.
Lütfen Jane Fonda’nın konuşmasının yer aldığı videoyu dikkatle izleyin, çevrenizde de mutlaka izlemesi gerekenlerle paylaşın. Bundan sonra yaşayacağınız günleri daha sağlıklı, daha huzurlu ve mutlu yaşamak için kocaman bir adım atın. Affetmeyi, gülümsemeyi, sağlıklı beslenmeyi ve şükretmeyi hayatınızın en önemli parçaları yapın.

Videoyu türkçe altyazılı izlemek isterseniz BURAYA tıklayınız.


Dünyanın Akciğerleri Elden Gidiyor #amazonanthem

Yeryüzündeki en büyük ekosistem Amazon ormanları; bu hızla katledilmeye devam edilirse 40 yıl sonra tamamen tükenecek. 

Oğlum Emir Cerman’ın kurucusu olduğu Rhythm Of The Universe (ROTU), Amazon Aid Foundation işbirliği ile bu konuya dikkat çekmek ve destek sağlamak için kolları sıvadılar, Anthem for the Amazon isimli yeni bir projeye başladılar.

amazon

Amazon yağmur ormanlarının önemi hakkında küresel izleyicileri bilgilendirmek için bir müzik video projesi üretecekler. Yüzden fazla ülkeden öğrenciler, sanatçılar ve bilim adamları, dünyanın en büyük ormanını kurtarmak, ülkeleri yöneten karar mekanızmalarını zorlayıcı bir eylem çağrısı yaratmak için el ele veriyorlar.

Amazon Yağmur Ormanlarını korumak için, bugünün ve yarının liderlerine; müzik, dans, şiir, multimedya ve sanat yoluyla kendi fikirleri ve düşünceleriyle bir çağrı yapacaklar.
Tanıtım videosunu çekebilmek için kaynak yaratmak üzere de Kickstarter üzerinde bir destek kampanyası başlattılar. Ve bizlere soruyorlar:
“Okyanuslara %20 taze su taşıyan, dünya üzerindeki türlerin %30 una yaşam alanı sağlayan, binlerce kabileye ev sahipliği yapan dünyanın akciğerlerini kurtarma fırsatı elinizde olsa sizler de destek olur musunuz?”
Aşağıdaki yazıya tıklayıp olanaklarınız ölçüsünde sizler de katılın, tanıtım videosunu izleyin ve çevrenizle paylaşın lütfen.

Anthem for the Amazon

Daha fazla ROTU projesi için de BURAYA tıklayabilirsiniz.


21 Günde 8 Kilo #60ta60 #YeniBirHayat #TheLifeCo

“Eat less and Dream more, Sleep less and Breathe more, Die less and Live forever. “

Tanrılar Okulu kitabından alıntı yaptığım bu cümle artık benim yaşama biçimim. Geçtiğimiz günlerde 21 günlük detox programımı başarıyla tamamladım. The LifeCo da bana anlatılanları, öğretilenleri dikkatle dinledim ve azimle uyguladım.

icecekler

Her sabah yürüdüm, yüzdüm, gün boyunca yeşil sebzelerin suyunu ve en az 2 litre alkali su içtim, günde bir kez mutlaka buğday çimi içtim, besin destekleri aldım, sebze suyu çorbası içtim. 21 gün sonunda 8 kilo verdim. Hem daha hafifledim, hem daha sağlıklıyım. Başlarken açlık kan şekerim 117 idi, 94e geriledi, tansiyonum artık 10/7. Hızlı yürüdükten sonra kan ter içinde kalmıyorum, hatta yokuş yukarı yürürken cep telefonumla konuşabilir hale geldim 🙂 Evden çıkarken eğilip ayakkabımı bağlamak bile işkenceydi bir ay önce, şimdilerde hiç sorun değil. Bluzlarımın, pantalonlarımın üstümden dökülmesine hazırdım da, ayakkabımın ayağımdan fırlayacağına rüyamda görsem inanamazdım 🙂 Evet kilo kaybedip, ödemlerden de kurtulunca ayaklarım da küçüldü. turbosonic

The LifeCo sayesinde yeni bir hayata başladım. Sağlıklı Yaşam, Arınma ve Beslenme Uzmanı Emine Atar Şahin’in güleryüzlü, insanı katı kurallarla daraltıp boğmayan içten yaklaşımı sayesinde; normal zamanda arkama bakmadan kaçacağım bir beslenme düzenine güle oynaya geçiverdim. Hayvansal beslenmeyi tamamen hayatımdan çıkardım, ben artık veganım. Detoxa başlarken yazdığım yazıda da belirtmiştim; kuzu, koyun, deniz ürünleri ve kümes hayvanlarını çocukluğumdan beri tüketmezdim. Dana etinden ürünlere de bu sayede kolayca veda ettim.

omletDetox süresince internetten yoğurt, süt ve yumurta konusunda neler yapabileceğimi araştırırken değerli dost sevgili Nükhet Everi’nin vegan blog yazılarıyla alternatifler üretmeyi öğrendim ve uygulamaya başladım.

Detox sonrasında da kilo kontrolüme ve egzersizlerime devam ediyorum, yolum uzun ve zorlu, hedefim 60 kiloya inmek. Tartıda 85 kiloyu gördüğümde nasıl mutlu olduğumu anlatmama yetecek kelime yok. 4 yıldır bu rakamları göremiyordum 🙂

21 günlük The LifeCo maceram süresince sorularımı cevaplayan, moral desteğiyle zorlu günleri kolayca atlamama yardımcı olan, bıkmadan oksijen almam, TurboSonic ve trambolin kullanmam konusunda beni sürekli teşvik eden Sağlıklı Yaşam, Arınma ve Beslenme Uzmanı Emine Atar Şahin, zaman zaman sorularımla içini bayılttığımdan emin olduğum, ama yüzünden gülümseme eksik olmadan cevaplayan ve destek olan Halkla İlişkiler Müdürü Sevilay Öztürk, sabahın erken saatlerinde başlayıp akşama kadar bütün maskaralıklarıma sabırla katlanan ve güleryüzle çalışan Juice Bar sorumluları Erhan, Bahadır ve Burak, her sabah kan şekerime ve tansiyonuma bakarken vızıldanmama sabredip, güleryüzle ve sevgiyle yardımcı olup günümü aydınlatan Ezgi ve Bahar, ilk günlerde havuza giderken içine sığacak bornoz bulamadığımda hemen imdadıma yetişip erkek bölümünden büyük beden bornoz getiren güleryüzlü, candan çalışkan görevliler Sadeli ve Nagehan, her sabah kapıdan girer girmez herkesi gülümseyerek karşılayan ve akşamları da gülümseyerek uğurlayan Yeliz, Başak ve Esra, ne zaman karşılaşsak zarif tavrıyla halimi hatırımı soran The LifeCo Akatlar Genel Müdürü Yusuf Gülaçtı, kilo verme çabama moral desteğini eksik etmeyen Tamamlayıcı Tıp Uzmanı Dr. Gürsel Velioğlu ve adını yazamadığım onlarca kişiye çok teşekkür ederim.
The LifeCo detox deneyimim sırasında yeni dostlar da edindim. Kimi kilo vermek, kimi stresli çalışma ortamı nedeniyle, kimi toksinlerinden arınmak, kimi de kendini şımartmak için gelen, her yaştan çok sayıda misafirle tanışıp sohbet etme şansı buldum. Bazıları haftasonunu değerlendirmişti, bazıları da bir haftalık paket programı uyguluyordu. Programları bittiğinde hepsi daha hafiflemiş, arınmış ve mutlu olarak ayrılıyorlardı.
Doğum sonrası kilolarınızdan, menopoz fazlalıklarınızdan, tatil kaçamağında veya kış boyunca yer eden yağlanmalarınızdan kurtulmak, sigara-alkol-kahve üçlüsünün ve yoğun stresin bedeninizde yarattığı hasarlardan arınmak isterseniz BURAYA tıklayarak detaylı bilgi edinebilirsiniz.


Kilo Verdikçe Sevinecekleriniz #60ta60 #YeniBirHayat

Beautiful young woman looking in the mirrorYeniden aynada kendinize bakmaya başlamak ve gördüğünüz “siz” den hoşlanmak.

Ruhunuzdaki açlığı bastırmak için düşünmeden tıkınmak yerine, kendinizi daha sağlıklı hissedecek biçimde beslenmek

Yürürken bacaklarınızın birbirine sürtünmesi nedeniyle giymekten vazgeçmek zorunda kaldığınız elbise ve eteklerinize yeniden kavuşmak

Yokuş çıkarken perişan olmamak, hatta cep telefonunuzla bile konuşabilmek

Diet woman on scale res 700Tartıda yıllardır görmeye alıştığınız rakamın hızla değişmesi

Sabahları yataktan sürünerek kalkmak yerine, zımba gibi uyanmak

tying-shoes-630x421Ayakkabılarınızı bağlarken nefessiz kalmadan kolayca eğilip kalkabilmek

2 yıldır baldırınızdan yukarı çıkartamadığınız mayonuzu rahatça giyebilmek

Gece terlemelerinden tamamen kurtulmak

Ayakkabılarınızın ayağınıza, giysilerinizin bedeninize bol gelmesi

 

 

Yazıda kullandığım görsellere ait linkler:
http://drmommyonline.com/hub/wp-content/uploads/2013/02/women-looking-in-mirror.jpg
https://www.moxywomen.com/content/Diet%20woman%20on%20scale%20res%20700.jpg
http://cdn.running.competitor.com/files/2013/01/tying-shoes-630×421.jpg


#60ta60 Yeni Bir Hayat

Hepinize merhaba, cuma sabahından itibaren The Life Co Detox programıyla yeni bir hayata başladım. Tanıyanlar bilir, son yıllarda aldığım kilolar nedeniyle halimden hiç memnun değildim.

TheLifeCo paket

Uzun yıllar alımlı bir kadın olarak yaşayınca, aynada gördüğüm tombul kadından hoşlanmam mümkün değildi. Beslenme sistemimi, yaşama biçimimi değiştirmedikçe de sorun çözülmüyordu. 4 Eylül 1956 doğumluyum ve Altın Çağ’a adım atmama az zaman kaldı.

Muge

 Yıllar içinde özenle biriktirdiğim kilolar hem sağlığımı, hem de ruh halimi etkilemeye başlayınca; hayatımın yeni devresine olan iki yıllık yolculuğumda daha mutlu, daha huzurlu, daha sağlıklı ve daha bakımlı bir kadın olmaya karar verdim.Kilolu insanların çoğunun “stres yemesi” diye sığındığı bahane aslında “yerine koymak”, yaşanan üzüntüler, sıkıntılar, kayıplar ile başa çıkamayıp, kendilerini de yeterince sevemediklerinde bütün duyguların yerine yemek koyuluyor. Hal böyle olunca da kilo üstüne kilo eklemek kaçınılmaz oluyor. “Ay şekerim su içsem yarıyor” yalanına yıllardır inanmam, kendimden biliyorum, yediklerime dikkat etmedikçe, kirli beslendikçe kilo almaya devam ettim.
Thelifeco poster

Cuma sabahından itibaren temiz beslenmeye, özellikle de vegan beslenme sistemine geçtim. Çocukluğumdan beri yüzgeçliler ve kanatlıları yemem, daha doğrusu kendimden küçük hayvanları yemedim diyebilirim 🙂 Yumurta, peynir, yoğurt, köfte, döner, sucuk gibi ne kadar hayvansal gıda varsa tüketiyordum. Tabii olumsuz etkileri sadece kilo olmadı, sağlığımı da çok etkiledi.

Thelifeco menu
Bu sabahtan itibaren de The Life Co Akatlar‘da sıkı bir detox programına başladım. Kahve, çay, sigara içmem, içki zaten kırk yılda bir idi, böyle olunca detoks bana çok da zor gelmedi, ilk günüm gayet keyifli geçti. Çok kararlı olmamın da etkisiyle enerjim hiç düşmedi diyebilirim. Sabah erken saatte kan şekeri, tansiyon gibi değerlere bakıldıktan sonra detoks programım başladı.
Her yaştan misafirin katıldığı bir bilgilendirme toplantısından sonra alkali suyum, yeşil içeceklerim vitamin ve mineral desteklerimle birlikte günüme devam ettim. Yoga saatine yetişemeyince yüzmeye koştum hemen. 1 saatten fazla yüzdüm ve suda egzersizler yaptım. Nasıl iyi geldi ruhuma bilemezsiniz. Suyun iyileştirici gücüne hep saygı duyarım, içerek de içinde yüzerek de şifa bulunur. Sonrasında güzel bir duş ve detox beslenmeme devam ettim. Bütün bu koşuşturma içinde bardak bardak alkali su içtiğimi de eklemeliyim. Oksijen terapim ve sodyum inhaler için salonun sakin bir köşesinde yer alan recliner koltuğa uzanıp dergilere göz attım. Hava durumundaki ani değişiklikle şimşekler çakmaya başladı ve bardaktan boşanırcasına yağan yağmuru izlerken de ilginç bir alette egzersiz yaptım. Minik shut bardaklarda buğday çimi vs gibi sağlıklı şeyler ve tabii yine büyük bardak yeşil içeceğimi de içtim.
Salonda bulunan diğer misafirlerle sohbet etmeyi de ihmal etmedim 🙂 The Life Co ekibinin hepsi güleryüzle çalışıyorlar, bir dediğinizi iki etmemek için koşturuyorlar. Her yer tertemiz, arka planda sakin bir müzik çalıyor, gevşemek ve stres atmak için ideal. Daha sonraki günlerde deneyeceğim bölümleri de yazarım. Şehirden uzaklaşamayanlar için bulunmaz fırsat, değerlendirin derim.

Muge zayif
İki fotografımı koydum yazının içine ilki tombul halim, diğeri de 60 kilo günlerimden, hedefim o kiloya geri dönmek. Programa 95.5 kiloyla başladım, bakalım bir haftanın sonunda rakam ne olacak. Kararlıyım, bedenime yük olarak bindirdiğim bu kilolardan kurtulacağım.
Bu maraton sırasında deneyimlediklerimi de sizlerle paylaşacağım. Belki içinizde yeni bir hayata başlamak, temiz beslenmek, hatta daha da iyisi hayvansal gıdalara veda etmek isteyenler olabilir. Benim için planlanan detox ve egzersiz programım uygun oldukça da detayları Instagram, Twitter, Facebook hesaplarımdan #60ta60 #YeniBirHayat #TheLifeCo #Detox ipuçlarıyla paylaşacağım. Bu zorlu yolculukta bana vereceğiniz moral desteğiniz çok işime yarayacak.
Sevgiyle ve muhabbetle…


Depreme Hazırlıklı Olun!

Aksigorta’nın AKUT’la birlikte; toplumumuzu başta deprem olmak üzere sel ve yangın gibi doğal afetler konusunda bilgilendirmek üzere 2010 yılında başlattığı ve 5 yıllık kurumsal sosyal sorumluluk projesi olarak tasarladığı “Hayata Devam Türkiye” Projesi’nin 5. ve son etabı Sabancı Müzesi’nde.

akut tir

“Hayata Devam Türkiye” Projesi’nin 5. etabı boyunca; Aksigorta’nın deprem tırı Sabancı Müzesi’nin bahçesinde olacak. Müze’nin ziyaretçilerine ve İlköğretim öğrencilerine 30 Haziran’a kadar G Force deprem simülatöründe 1999 yılında yaşanan 7,4 büyüklüğündeki Marmara Depremi yaşatılarak, konunun önemine bir kez daha vurgu yapılacak. “Güvenli Oda” ve “Güvenli Olmayan Oda” olarak iki farklı bölümün bulunduğu deprem tırında eşyaları sabitlemek gibi alınabilecek basit önlemlerin önemine dikkat çekilecek.

aksigorta_akut(1)

Binlerce vatandaşımızı yitirdiğimiz 1999 Marmara ve ardından yaşanan depremlerde, afetler konusunda bilgi yetersizliğinin, kayıpları daha da artırdığı gerçeğinden yola çıkılarak tasarlanan ve uygulanan “Hayata Devam Türkiye” Projesi’nin ilk 4 yılında 52 il, 174 ilçede toplamda 5.4 milyon kişi “Hayata Devam” demiş. 700 bine yakın öğrenciye ulaşılan kurumsal sosyal sorumluluk projesi kapsamında 60 bin kilometre yol katedimiş, eş zamanlı olarak sosyal medyada gerçekleştirilen çalışmalarla da 1.4 milyon kişi bilgilendirilmiş.

guvenlik1(1)

“Hayata Devam Türkiye” projesi, geçtiğimiz 4 yıl içinde 3 kez ödülle taçlandırılmış. 2013 yılında 2.400 başvurunun yapıldığı SABRE ödüllerinde Türkiye’den Altın SABRE 2013 ödülünü alan “Hayata Devam Türkiye” Projesi; aynı yıl Stevie 2013 Uluslararası İş Ödülleri’nde de bronz ödüle layık görülmüş. “Hayata Devam Türkiye” Projesi, 2012 yılında da Türkiye Halkla İlişkiler Derneği tarafından verilen ve Türkiye’nin en prestijli ödülleri arasında yer alan Altın Pusula Ödülleri’nde Kurumsal Sorumluluk-Eğitim kategorisinde en iyi proje ödülünü almış.

Deprem konusunda hem çocuklarınızı bilgilendirmek, hem kendi bilgilerinizi tazelemek, hem de bu sıcak günlerde Sabancı Müzesi’nin muhteşem bahçesinin keyfini çıkarmak için mutlaka uğrayın.


Bir Paragraf ve Bir Fotografın Hatırlattıkları

“Hayatımızdaki tüm değişimler ve gelişimler radikal olaylardan sonra olmuştur. Belli bir farkındalık ve aydınlanma seviyesinden sonra belki buna gerek yoktur ama o an için ‘negatif’ değerlendirdiğimiz olayları çok sonraları sağduyuyla incelediğimizde ‘iyi ki olmuş’ diyeceğimiz bir noktaya kadar varır konu.”
Bu paragraf ve bir ara paylaştığım üzerinde Dalai Lama’dan bir alıntının olduğu fotografın altına gelen yorumların düşündürdükleriyle birleşince, kafamdakileri yazıya dökmeye karar verdim.

Dalai Lama
Yaşadıklarımdan dersler çıkarmaya başlamam yazıda söz edildiği gibi radikal bir olaydan sonra gelişti. Çok kısa sürede ağır maddi kayıplara uğrayınca, yaşama ve düşünce biçimimi değiştirip, kendimi yeniden keşfetmem gerektiğinde, o zamana kadar fark etmediğim güçlü bir tarafım olduğunu gördüm “değişime uyum sağlayabilmek”. Uyum süreci hiç kolay değildi, öğrenilmiş çaresizlik yıkıcı, silkelenmek oldukça zorlayıcı oldu, ama imkansız değildi. Kimimiz bir haftada atlatır bu durumları, kimimiz bir ayda. Panik duygusu, kendini değersiz hissetmek, başarısız olduğunu düşünmek yavaşça uzaklaşır hayatınızdan, hem sizin çabalarınız, hem sevdiklerinizin ve  dostlarınızın desteğiyle uçar gider uzaklara. Eskiden olduğu gibi her istediğinizi yapmanız mümkün olmayabilir; mesela evladınız dünyanın diğer ucunda hastanede yatarken siz yanına uçamazsınız, maddi gücünüz olduğu zamanlarda yaptığınız gibi yüzme havuzu olan spor salonlarına gidemezsiniz, çok sevdiğiniz parfümü satın alamazsınız, bazen öyle gün olur ki, o çok sevdiğiniz simitin bile sadece kokusunu içinize çekip yanından geçmeniz gerekir. Hepsi geçici duygular, ilk zamanların paniğiyle “ne yapacağım ben” duygusu sizden uzaklaşmaya başladığında; yaşadığı her andan keyif almayı deneyen birine dönüşeceksiniz. Güneşli bir günün sabahına uyandığınızda, sağlam olduğunuz için şükretmeyi öğreneceksiniz. Sizi seven ve yeniden ayakta durduğunuzu görmekten mutluluk duyan dostlarınız olduğu için de şükredeceksiniz. Alışveriş etmenin çılgınca büyüsünden kurtulduğunuzda, az paranız olması fikri sizi eskisi kadar korkutmayacak. 2 yıldan fazla süredir giymediğiniz kıyafetlerinizi, ayakkabı ve çantalarınızı  ihtiyacı olanlara verdiğinizde kendinizi çok şanslı hissedeceksiniz. Arada şapşalın biri çıkıp “hep bu kırmızı hırkayı giyiyorsun” dediğinde içiniz acıyabilir tabii, ama gülümseyecek ve aslında ne kadar büyük bir aşama kaydettiğinizi görüp kendinizle gurur duyacaksınız. Daha büyük evler, daha yeni model telefonlar, en havalısından giysilere çok da ihtiyacınız yok, eşyaların kölesi olmayı bıraktığınızda, kendinizde hissedeceğiniz hafiflik ve mutluluğu daha önce neden fark etmediğinizi düşünüp yine gülümseyeceksiniz. Bazen 5 liraya bulduğunuz bir fular, katıldığınız toplantıdaki en dikkat çekici kadın olmanıza yardım edebilir, yeter ki en önemli aksesuarınız olan gülümsemenizi yanınıza almayı unutmayın. Ezber bozmak zor iş, hayat sizi zorlamadan, yıkıcı darbeler almadan, düşünce biçiminizi değiştirmeye bakın. Bir başka dünya mümkün; uyum sağlamaya çalışmak da mümkün. Öğretilmiş zorunluluklardan kurtulmaya başlayın; sevmediğiniz bir işte itilip kakılmaktan vazgeçin, kullanmadığınız eşyaları paylaşın, paranın karşılayamayacağı bir şeyler yapmaya çalışın. Çevrenize daha dikkatli bakın, sevdiklerinize daha fazla vakit ayırın. Kimse size iş yerinde fazla kaldığınız saatler için madalya takmayacak, buna karşılık 2 sayfa daha masal okuduğunuz için çocuğunuzun yüzünde göreceğiniz mutluluk ikramiyelerin en büyüğü değil mi sizce de.
Daha yazacak çok cümlem var, onları da başka bir yazıya saklayayım ve sizlere birkaç link önereyim. Lütfen vakit ayırıp okuyun, belki bir sonraki adımınızda yardımı olur.

http://zumbara.com
http://zerocurrency.blogspot.com/
http://www.reconomy.org/


Hayatınızda Ne Olursa Olsun, Gizlice Mutlu Olun

Son zamanlarda yine çok sayıda genç dostun mutsuz, umutsuz ve bezgin olduğuna tanık olup, kendimce minik önerilerle yardımcı olmaya çalıştım. Beni pek de can kulağıyla dinlediklerini sanmıyorum. Akşamüstü sevgili MarjinalPN ekibinin özenle hazırladığı, Marjinal Yaklaşımlar Bülteni kesinlikle Hızır gibi yetişti imdadıma.
Çok sayıda başlıkta, çok sayıda güzel yazı arasından, hemen dikkatimi çekeni başlıktaki yazı oldu.
Canımı sıkan bir durumla karşılaştığımda, sıklıkla yaptığım minik antremanın aslında başarılı bir çözüm olduğunu görmek hoşuma gitti. Aşağıdaki alıntıyı okuyun, hatta  Dr. Robert Henry Schwenk’in diğer yazılarını da internetten bulup okuyun ve kendinize iyi davranın.

(ALINTIDIR)
Hayatınızda Ne Olursa Olsun Gizlice Mutlu Olun
Dr. Robert Henry Schwenk

Sır tutabilir misiniz? Ama gerçekten büyük bir sırrı saklayabilir misiniz? Eğer yapabilirseniz, kendinizi mutlu etme konusunda herkesten bir adım öndesiniz demektir.

Hepimizin hayatlarında farklı derecelerde dramlar her an yaşanır. Kontrolümüzün dışında pek çok olay gerçekleşir. Bu durumla nasıl başa çıkıyorsunuz?

Steve ofisime geldiğinde bir kamyonun altında kalmış kadar kötü görünüyordu. Gerçekten de elbiseleri kirliydi ve hafiften burnu kanıyordu.

“Sana ne çarptı?” diye sordum.

Steve şöyle cevap verdi: “Size gelirken yolda soyuldum. Zaten son zamanlarda hayatım rayından çıkmış gibi. Karım çocukları da alıp beni terk etti. 17 yıllık işyerimden ayrıldım. Annem iki hafta önce vefat etti. Babamı zaten daha önce kaybetmiştik. Ayrıca evimi ipotek ettirmek üzereyim. Ben sadece pek mutlu değilim.”

Özür dilerim ama, Steve’in o kadar şey sıraladıktan sonra “Ben sadece pek mutlu değilim” değilim demesi beni az kalsın güldürüyordu. Steve bunu komiklik olsun diye söylememişti. Bu söz yaşadıklarının özeti gibiydi. Öncelikle onunla tuvalete gittik ve elini yüzünü yıkadık. Sonra konuşmak için tekrar ofisime döndük. Steve’in yetiştirilme tarzına göre hayatta mutluluk iyi bir işe sahip olmakla, doğru semtte oturmakla, belli bir marka arabayı sürmekle ve iyi bir aileye sahip olmakla yakından ilişkiliydi. Ve Steve tüm bunları birkaç hafta içinde kaybetmişti.

Steve’e “Sana özel bir yöntem öğreteceğim. Bu, problemlerini iyileştirmeyecek ama onlarla yüzleşirken sana yardımcı olacak. Sır tutabilir misin?” dedim. Eminim ona bu pek hafif geldi ama o an her şeyi deneyebilecek bir durumdaydı.

Ona mutluluğun dışarıda değil, içeride olduğunu söyledim. Eğer isterse büyük bir trajedinin ortasındayken bile mutlu olabileceğini belirttim. Sadece bunu hatırlaması ve içinde bulunduğu her duruma uygulaması gerekiyordu. “Maalesef senin de ilk elden deneyimlediğin gibi dış şartlara bağlı olmak, mutluluk getirmez. Kendine her zaman iç dünyanda sığınabileceğin bir liman yaratmalısın. Böylece hiçbir şey seni mahvedemez” dedim.

İçinizde dış dünyadan kaçıp sığınabileceğiniz bir yer oluşturmalısınız. Burası sizin için evrenin merkezi olmalı. Burada hiçbir şeyin mahvedemediği sonsuz bir uyum yakalayabilirsiniz. İşte ne olursa olsun, her zaman mutlu olabilen insanların sırrı buradadır. Kendi içlerinde bir merkez yaratmalarında. Siz de günde birkaç dakikanızı içinizdeki merkezi bulmak için ayırarak bu insanların arasına katılabilirsiniz.

Etrafımızdaki dünya yerle bir olabilir ama biz her şeye rağmen yine de mutlu kalabiliriz. Dış dünyadan etkilenmemek, bu dünyadan elinizi ayağınızı çekeceğiniz anlamına da gelmiyor. İçinizdeki bu yerde ruhunuzu yenileyebilir ve güçlü yanlarınıza ulaşabilirsiniz. Günde birkaç dakikanızı ayırarak içinizdeki merkezi bulmak, problemlerinizi çözer mi? Hayır. Ama kesinlikle onlarla baş etmenizi kolaylaştırır. Mutluluğunuzun kendi ellerinizde olduğunu görün ve şu an kendi mutluluğunuzu sağlamak için her gün birkaç dakikanızı ayıracağınıza dair kendinize söz verin.

Müge’den not: Yazıya eklediğim fotograflar benim “gizli yerlerim” 🙂 Zorlu durumlarda hemen kendimi oralarda gezerken hayal ediyorum, deniz kokusunu duyup, rüzgarı yüzümde hissedip toparlanıyorum. En kısa sürede sizler de kendinize ruhunuza iyi gelecek gizli yerler bulun.


Bir dervişin ardından…Victor Ananias

2002 de tanıdım Victor Ananias’ı. Buğday Derneği’nin Kemeraltı’ndaki merkezinde uzun saatler sohbet etmiştik. Danışmak ve öğrenmek istediğim konuların fevkinde bilgiler alıp, onun sayesinde başka bir dünyaya gözlerimi açmıştım o gün. Doğada kapladığımız yerin ne kadar önemli olduğunu, yaptığımız her şeyin doğanın dengesini bozduğunu onunla tanıştıktan sonra daha çok idrak etmiştim.      
Önceleri vaktim ve durumum uygun olduğundan Buğday yönetiminde birlikte görev yapmaya çalıştım. Derneği elimden geldiğince destekledim. Sonra aile büyüklerinin hastalıkları nedeniyle vakitsizlik ve tepetaklak olan mali durumum nedeniyle sadece gönüllü olarak yapılanları ileterek destek oldum. Öğleden sonra Buğday’dan gelen mesajı okuduğumda boğazıma kocaman bir yumru tıkandı, gözlerimden yaşlar boşaldı. İnanmak istemedim. Dünyanın önde gelen ekolojik ürün fuarlarından biri olan Biofach Amerika’yı düzenleyen New Hope Media tarafından, ekolojik yaşam ve tarım alanında dünyada geleceğin beş liderinden biri  olarak gösteriliyordu. Daha birkaç gün önce hepimize mesaj yazıp, 6 martta Ta-Tu-Ta  Çiftlikleri yararına maraton koşacağını ve hepimizden destek beklediğini yazmıştı. O hayat dolu, huzur veren, pırıl pırıl genç adamın öldüğüne inanmak çok zor. Şimdi bizlere düşen, onun başlattığı, uğruna yıllarını verdiği Ekolojik Yaşam ve Organik Tarım konularında daha çok destek olmak ve bildiklerimizi kitlelerin de bilmesini sağlamak. 2006 yılında yeni yıl yazısı olarak bizlere yolladığı bir mesajı sizlerle paylaşacağım. Ekledğim linklere de tıklayarak Victor’un ne kadar değerli bir insan olduğunu okuyabilirsiniz.
Victor’dan:
“Gündüzler uzuyor. Yine güneş yılında gündüzlerin uzayıp gecelerin kısaldığı döneme geldik. Hâlâ geceler oldukça uzun, hava soğuk, açısından dolayı güneş ışınlarını direkt olarak aldığımız saatler oldukça az yaza göre ama değişimin yönü yaza doğru.
Ekolojik, bütüncül felsefelerde konuşurken sıkça “an” dan, “an’ı yaşamak”tan bahsedilir, hep bilgeliğin “an”da olduğu söylenir. Doğruluğunu içimizde hissederiz genelde, doğrudur, daha önce yaşamış, yazmış, hizmet etmiş, paylaşmış bilge kişilerin de “an” da olma konusunda bir çok öğretileri vardır.
Birkaç gündür sabahları erkenden günü dinlemeye, anı yaşadığım bazı işler, pratikler yapmaya başlarken farkettim güneşin gittikçe daha erken doğduğunu, gecelerin kısaldığını. Aslında yazdığım gibi geceler hâlâ uzun, günlük fark ancak bir iki dakika. Normalde bu kadar küçük bir değişimi farketmeyebilir insan, herhangi bir soğuk, kısa kış günü olarak yaşayabiliriz haftalarca her günü. Öyle de oluyor zaten, birçok kez erguvanların tümü açınca, baharın büyük değişimi gerçekleşince farkına varabiliyoruz değişimin, ‘yaz geldi, günler uzadı’ diyoruz. Ya da ‘karpuz mevsimi geldi, karpuz çıktı’ diyoruz sanki o karpuz birden bire peydahlanmış gibi.
İnceleyerek; özen, dikkat, sevgi, çaba ve teslimiyet ile değişimi farkedebilir, içinde yer alabilir ve hatta etkileyebiliriz. An’da olmak aslında geçmişe ve geleceğe yolculuk etmeden her ikisini de farkederek her an, anın değişimi ile birlikte değişerek yaşamak.
Ustalık her anı yeniden, tek tek ama hepsi birbiriyle bağlantılı olarak hisedebilmek. Yön verebilmek için orada olmak lazım doğru, ama aynı zamanda nereden gelip nereye gittiğini, nereye doğru yönlendiğini de bilmek, hissetmek gerek.
Bu hafta bu köşedeki paylaşım felsefi bir yılbaşı yazısı oldu, gelecek haftalarda “değişim”in pratik örneklerini konuşarak devam edebilmek üzere,
An’ınız kutlu olsun ! “

Victor Ananias
Victor Ananias 1

Victor Ananias 2

Victor Ananias 3

Victor Ananias4


Sayfalar:12345678