:::: MENU ::::
Browsing posts in: Değişim

Ya Hep Beraber, Ya Hiçbirimiz

Bizler birbirimizi tamamen ve derinden kabul edip, sevip saymadıkça; paylaşmayı ve “birlikte, barış içinde, huzurla” yaşamayı öğrenmedikçe değişim mümkün değil. Odağınıza sevgi, dostluk, barış, huzur, bolluk-bereketi koyun. Nefret; hem taşımak için çok ağır bir yüktür, hem de sizi hasta eder. Yüreklerinizde sevgiye bolca yer açın, sağlıklı ve huzurlu yaşayın. Muhabbetle…

#yahepberaberyahiçbirimiz #yahepberaberyahiçbirimiz #yahepberaberyahiçbirimiz #yahepberaberyahiçbirimiz #yahepberaberyahiçbirimiz #yahepberaberyahiçbirimiz #yahepberaberyahiçbirimiz #yahepberaberyahiçbirimiz #yahepberaberyahiçbirimiz #yahepberaberyahiçbirimiz #yahepberaberyahiçbirimiz #yahepberaberyahiçbirimiz


“Nereden çıktı bu plastik çiçekler, neden plastik bu çiçekler? “

90 lı yılların sonunda tanışma ve karşılıklı uzun uzun sohbet etme şansım olmuştu Yıldız Kenter ile. Organizsayonunu üstlendiğim bir yarışmada Yıldız Hanım da ödül alacaktı. Hem tanışmak, hem de ödül töreni ile ilgili detayları konuşmak için randevu istemiştim. Yoğun temposuna rağmen beni kırmamış ve evine davet etmişti. Ne kadar zarif, ne kadar iyi bir evsahibiydi. Anlattıklarının her kelimesini zihnime kaydetmiştim. Güler yüzü, günlük hayatta o zamanlarda bile hasret kaldığımız düzgün Türkçesi, enfes dokunuşlarla süslediği anılarına bayılmıştım. Törende ödülünü aldıktan sonra yaptığı konuşmada beni de onulandırmasıyla gözyaşlarına boğulmuştum.

Bu sabah değerli yazar Buket Uzuner’in bir paylaşımıyla izledim bu videoyu. Yıllardır söylenip durduğumuz onlarca konu anlam kazanıverdi izledikçe. Günlük koşturmalarınız arasında izlemeyin ne olur, lütfen vakit ayırıp sükunetle izleyin. Üzerinde düşünün. Sonra hazır vakit ayırmışken Netflix’te yayınlanan Yıldız Kenter belgeseli “Caniko“yu da izleyin. Sanattan, zarafetten, güzelliklerden uzaklaştıkça neler yitirmişiz tekrar hatırlayın.

Yazıda kullandığım görselin kaynağı https://artdogistanbul.com/yildiz-kenter-belgeseli/


Dostlara Vasiyetimdir…

İlginç zamanlardayız; gördüklerimiz, düşündüklerimiz, hissetiklerimiz, kokular, olaylar daha iyi bir dünyada yaşanabilmesi için değişilmesi ve dönüşülmesi gerektiğini hatırlatıyor. Güneşteki patlamalar, suskun volkanların hızla yeniden püskürmeye başlaması, peşpeşe depremler, seller, tornadolar hep uyarılar.
Her ihtimale karşı yazıp kayıt altına almak istedim;

Bütün dostlarımı seviyorum, iyi ki yollarımız kesişmiş, ola ki sizleri incitip kalbinizi kırdımsa affedin lütfen. Yıllar içinde kalbimi kırıp üzenleri de ben affediyorum. Hani olur da bir daha rastlaşmazsak diye bilin istedim.

Uzun yıllar önce karar vermiştim alışıldık usulde ağlaşılan ve hüzünlü bir şekilde bu dünyaya veda etmek istemediğime, New Orleans tarzı bir tören istediğimi söyler dururum hep.

Dostlarımın arkamdan ağlamalarını istemiyorum. Paylaştığımız güzel “an”ları hatırlasınlar istiyorum. Güzel bir hayat yaşadığımı, sevdiğim ve sevildiğim için çok mutlu olduğumu, “iyi ki” lerimin “keşke” lerimden çok daha fazla yer tuttuğunu, gurur duyduğum bir evlada sahip olduğum için hep şükrettiğimi, gerçekten kayda değer bir hayat yaşadığımı bilerek, beni coşkulu müzikler eşliğinde, mutlaka bir deniz kenarında, huzurla, neşeyle ve gerçekten kahkahalarla uğurlamalarını istiyorum.

Hepinize teşekkür ederim bana hayat yolculuğumda sevgilerinizle, maddi ve manevi bütün desteklerinizle, dostluklarınızla, sabrınızla eşlik ettiğiniz için. Sizleri de sevenler, destekleyenler ve sabırla yanınızda yürüyenler çok olsun.
Muhabbetle…


Hayat, Değişim, Hissetmek…

“Ne olursa olsun, olmak istediğiniz kişi olmak için asla çok geç ya da benim durumumda çok erken değildir. 

Zaman kısıtlaması yok, istediğiniz zaman durabilirsiniz. Değişebilir ya da aynı kalabilirsiniz, bu işin kuralı yok. 

Hayatı en iyi şekilde değerlendirebilir veya en kötü şekilde harcayabiliriz. Umarım siz en iyi şekilde değerlendirirsiniz. Ve umarım sizi şaşırtan şeyler görürsünüz. Umarım daha önce hiç hissetmediğiniz şeyleri hissedersiniz. Umarım farklı bakış açılarına sahip insanlarla tanışırsınız. 

Umarım gurur duyacağınız bir hayat yaşarsınız. Gurur duymadığınızı fark ederseniz, umarım her şeye yeniden başlayacak cesarete sahip olursunuz.”

– Eric Roth, Benjamin Button’ın Tuhaf Hikayesi Senaryo

Alıntı kaynağı : https://moralev.com/2024/05/08/2024-boga-yeni-ayi-mor-alev-gokyuzu-ile-yukselis-raporu/

Görsel kaynağı : https://www.direncelik.com/benjamin-button-misali/


Senede Bir Gün Değil, Hep Kadınız 2024

Bu yıl da 8 Mart için yazılacak olumlu bir gelişme yok. Kadına şiddet ve kimliksizleştirme, şiddeti ve kadın ölümlerini meşrulaştırma, kadınları çarşafa sokma çabaları son hız devam ediyor. “Kadınkırım” konusunda yine yol alınamadı. Erkek egemen meclisimizin %75 i kadın olmadığı sürece de değişmeyeceği ortada. Yolsuzluklarla, hırsızlıklarla, depremlerle, sellerle, yangınlarla çalkalanan ülkemde; kız çocukları kendileri bebeyken anne olmak zorunda bırakılmaya devam ederken, iyiyi güzeli hayal etmek bile zor. Daha çok çaba sarf etmeliyiz, bizi yönetenlerden beklentimiz sıfıra indi, erkeklerin bilinç düzeyini yükseltecek çalışmalara önayak olalım, kişisel çabalarımızı artırıp daha çok kız çocuğun eğitimine, kişsel gelişimine katkıda bulunacak kampanyalara destek verelim. Bunları yapalım ki, gelecek nesillere verecek hesabımız olsun. Senede bir kez hamasi laflarla, kozmetik ürün indirimleri, spa teklifleri ile geçiştirilen bir gün değil; “her gün kadın olunabilen” bir ülkede uyanacağımız günler için çabalamaya devam. 2024 Ocak Ayında Erkekler Tarafından 31 Kadın Öldürüldü, 21 Kadın Şüpheli Şekilde Ölü Bulundu. 2024 Şubat Ayında Erkekler Tarafından 36 Kadın Öldürüldü, 17 Kadın Şüpheli Şekilde Ölü Bulundu. 2023 yılında erkekler 315 kadını öldürdü, 248 kadının ölümü de ‘şüpheli’ olarak kayıtlara geçti. Kaynak: https://kadincinayetlerinidurduracagiz.net/kategori/veriler

Minik bir not: Bu fotograf 1934 yılından. İyi düşünün lütfen, yaşamak istediğiniz hayatı şekillendirecek olan sizlersiniz, geleceğinizin daha fazla ipotek altına alınmasına izin vermeyin. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günümüzü daha güzel zamanlarda kutlayabilmek dileğiyle.


Hayat yolculuklarımız kolaylıkla olsun.

Bizler birbirimizi tamamen ve derinden kabul edip sevemedikçe; hayatlarımıza huzurun, bolluk-bereketin, coşkunun gelmeyeceği, değişimin gerçekleşemeyeceği aşikar. Sükünet ve sabırla çabalamaya; yüreklerimizde endişe, kızgınlık, düşmanlık yerine, huzur ve sevgi beslemeye devam edelim. Değişim önce kendimizle başlıyor; düşüncelerimiz, davranışlarımız, kelimelerimizle. Hayat yolculuklarımız kolaylıkla olsun. Muhabbetle…

el kalp

” Hayatım darmadağınık. Fırsat bulur bulmaz bir düzene koyacağım” #Kitap

Okuyacağınız satırlar, Steven Harrison‘un “Olduğun yere varmak (Getting to where you are)” isimli kitabından alınmıştır. Bir dost vermişti okumam için. Sayfalar arasında ilerledikçe, yazı başlığı yaptığım cümleyi, bu aralar pek çok arkadaşımdan duyduğumu hatırladım ve bu bölümü sizlerle paylaşmak istedim. Kitabı bulup ilk fırsatta okumanızı öneririm.

Bu yazıyı ilk kez 29 Temmuz 2010 tarihinde yazmıştım, yaşadığımız dönemde hatırlatmak birilerinin daha hayatını kolaylaştırabilir diye düşündüm. Muhabbetle…

Denetimden çıkmış yaşamlarımızın gerçekliğini değiştirmeye gerek duyduğumuza dair esaslı kavrayışla yüzleşelim; yalnızca, kendi kendine hizmet eden olumsuzluğumuz tarafından yakıtı sağlanan kayıtsızlık yolunda, yalpalayarak görevden göreve koşan yaşamlarımızda ne yaptığımız apaçık ortada; erteliyoruz. Zamanı belirliyoruz. “Zamanım olur olmaz bir düzene başlayacağım”. “Sonra”. “Yarın”. “Gelecek ay”. “Gelecek yıl”. “Çocuklar üniversiteye gidince”. “Emekliye ayrıldıktan sonra”.

Ertelemenin sorunu, elbette işe yaramamasıdır. Yoksa erteleme, insan ruhunun güzelim niteliklerinden biri olurdu gerçekten.

Bir an için dolu çöp kovasının boşaltılması gerektiğini hayal edin. “Yarın yaparım”. “Bu gece çöpü dökmek istemiyorum”. Erteleme en incelmiş halindedir. Etkilidir. Kesindir. Sorun, en azından yarına kadar çözülmüştür. Enerji korunmuştur. Yarın, aynı çöp, aynı sorun, aynı karşılık. “Yarın yaparım”. Her gece böyle sürer gider. Aylar geçer. Bunun gerçekten işe yarayıp yaramadığını düşünün.

Gerçekte, çöp bütün eve yayılmakta ve kokmaktadır. Zararlı gazlar salgılanmaktadır. Pisliğin içinde böcekler yumurtlamaktadırlar. Sonunda komşular sağlık ekiplerini çağırırlar. Sosyal Hizmet Bürosu çocuklarınızı alıp götürür. Evi ipotek eden şirket, malını korumak için evi geri almaya karar verir. Erteleme yalnızca bizim zihinlerimizde işe yarar. Gerçekte bir işe yaramaz.

Bu açıktır. Yaşamlarımızı değiştirmek bu açıklığın dışında kalır elbette. Değişimin her zaman daha sonra gerçekleşmesi gerektiğine inanmış görünüyoruz. Ancak değişimin şimdi olması gerektiğini de biliyoruz. Değişimin gerçekleşmesi için başka yer ve zaman yoktur. Yalnıza şimdi vardır. Zihinlerimiz bize “sonra” nın da olduğunu  söyleyecektir, ama biz sonranın dağ gibi yükselen ve çürüyen çöpler, yaşamlarımızın bulanık karmaşası olduğunu biliyoruz.

Yaşamlarımızı sadeleştirmek, düzene koymak, temizlemek istiyorsak, zamanı şimdidir. Bu gerçeği kavramak, şimdinin içinde bulunan erteleme labirentinin duvarlarını parçalayıp, dışarı çıkmamızı sağlar. Gelecek bu anın içinde çökmüştür. Değişimin anahtarını bulduk, çünkü değişimin nerede oturduğunu öğrendik. Şimdi’yi keşfettik.

Artık, daha fazla mazeretimiz olamaz. Artık, daha fazla yarınlarımız yok. Şimdi, yaşamlarımızdaki şeylerle doğrudan temasımız var; zamanın baskısını ve her şeyi durmaksızın geleceğe iteklemeyi yaratan anlaşmaların ve zorunlulukların ağırlığını artık hissedebiliyoruz.

Gelin, yaşamlarımızı sadeleştirelim. Gelin, varolduğunu bildiğimiz, yaşamın zamansız niteliğini şimdi bulalım. Gelin, varoluşumuzun gerçek anlamını, sevgimizi ve dünya ile aramızdaki bağlantıyı ifade etmenin yolunu şimdi bulalım. Gelin, yaşam ve ölüm hakkındaki sorulardan kaçmak yerine, onlarla ilgilenelin. Birbirimizle, kasıtlı ilişkiler yerine dürüst ilişkiler kuralım. Ayakta kalmaya çabalamak yerine, birleşelim. Korkuyla yaşamak yerine, korkumuzla yüzleşelim. ŞİMDİ.

Yazıda kullandığım fotografı 2017 Kasım ayında Konyaaltı sahilinde çekmiştim, konuyla ilgisi yok, bakanlara huzur versin diye ekledim.


Yarın yeni bir gün

“Kalbinize her günün o yılın en iyi günü olduğunu yazın.

Gününe sahip çıkan zengindir. Gününü huysuzluk ve endişenin işgal etmesine izin veren kimse gününe sahip değildir. Her günü bitirin ve onunla işiniz gerçekten bitsin. Bazı gaflar, hatalar ve saçmalıklar hiç şüphesiz güne süzülüp girmiş olabilir. Onları olabildiğince çabuk unutun.

Yarın yeni bir gün. Ona iyi ve sakinlikle, eski saçmalıklarınızın ağırlık yapamayacağı yüksek bir ruh haliyle başlayın.

Bu yeni gün; umutları ve davetleriyle, dünün bir anıyla bile harcanamayacak kadar kıymetli!”

Ralph Waldo Emerson

 

Kullandığım görseli, 2013 yılı 4 Eylül’ünde Bodrum limanında çekmiştim.

 

Yukarıda paylaştığım sözler, Mor Alev sayfasında yayınlanan yazının bir bölümünden alıntıdır. Yazının tamamına bu linkten ulaşabilirsiniz  https://moralev.com/2022/05/13/2022-wesak-ay-tutulmasi-mor-alev-gokyuzu-ile-yukselis-raporu/

 


Gezi 8 Yaşında!

8 yıl sonra Taksim yine yasaklı, hatırlamaya ve hatırlatmaya devam edelim.
Biz bu direnişle birlikte, farklılıklarımızı hoş görmeyi yeniden ve derinden öğrendik. Her düşünceden insanın; ortak değerler için yan yana durup, birlikte direnebileceğini öğrendik. Yıllarca meydanlarda hepimizin hak ve özgürlükleri için hırpalanan, çeşitli sıfatlarla yaftalanan insanların ne kadar haklı gerekçeleri olduğunu öğrendik. Yine birlikte direnirken; sıradan günlerde aklımızın köşesinden geçmeyen sorunlara olağanüstü çözümler üretmeyi öğrendik. Bizden çok farklı görüşe sahip direniş komşumuz ibadet ederken, ona kalkan olup saldırılardan korumanın insanlık görevimiz olduğunu öğrendik. Çevremize daha fazla özen göstermeyi öğrendik. Konuşamayan dört ayaklı dostlarımızın, yanıbaşımızda bizlerle haksızlıklara karşı çıktığını öğrendik. Hayat kadını, gay ve travesti diye toplum dışına itilmeye çalışanların en yürekli, en sevgi dolu insanlar olduklarını öğrendik. Spor karşılaşmaları sırasında birbirlerini bir kaşık suda boğabilecek taraftarların gerektiğinde tek yürek olabileceklerini öğrendik. Bütün olumsuzluklara rağmen mizah yeteneğimizin ne kadar zengin olduğunu öğrendik. Ebeveynlerinin “ama çok tembel” dediği gençlerin; günlerce uykusuz, aç ve zehirli gaz saldırısı altında birer “superinsana” dönüşebildiğini öğrendik.
Güçsüz, kimliksiz denen kadınımızın zehirli gaz ve tazyikli su karşısında dimdik durabileceğini öğrendik.

Tepkisiz denilen bir kuşağın, özgürlükleri savunmak ve çevreye yapılan ağır saldırı karşısında ses vermek için apolitik kimliğini bir kenara bırakıp canla başla direnebildiğini öğrendik. Ununu eleyip ipe sermiş ve her fırsatta aşağılanan “yaşlıların” sokağa çıkıp, yılmadan yorulmadan gençlerle omuz omuza direnebildiğini öğrendik. Takma bacağını çıkarıp direnişe selam çakanların yıkılmadan dimdik durduğunu öğrendik. Evlerinden çıkamayanların gıda desteği, acil sağlık yardımı desteği, protestolarda tencere çalma görevlerine koştuğunu öğrendik. Sanatçı kimliğini bırakıp, vatandaş kimliğiyle alanlara koşup, gençlerle sabahlayıp, bilgi paylaşıp, provokasyonlara kapılmamaları için sakinleştiren, onlarla beraber gaz yiyerek destek olanları öğrendik.
Ve en güzeli de; emperyalist güçlere karşı Kurtuluş Savaşı’nı hangi ruhla kazandığımızı hatırlatan, hücrelerimizde saklanmış olan kodlarımızın varlığını öğrendik.
Hepinizi sevgiyle selamlıyorum güzel insanlar; işlerine gelmediği için her fırsatta aşağılamaya, suçlamaya çalışanlara tıkayalım kulaklarımızı, provokasyonlara itibar etmeyelim ve haklı direnişimizi yıllardır olduğu gibi onurla sürdürelim.


#Hıdırellez duası

Değerli dost İrem Afşin’in 2018 yılında yaptığı paylaşımdan alıntıdır. Suret kitabı hatırlattı bu sabah. Kendime not olsun diye düşünüp blog yazısı haline getirdim. Muhabbetle…

Üç Sulukuleli kadının #Hıdırellez duası????????Lazım olan alsın, yazsın, söylesin diye, her sene baharın en güzel ritüeli burada dursun????

“Bu gece Hıdrellez…
Tüm dilekleriniz gerçek olsun!

Sevdiğim kim varsa, kendim de dahil, sevebileceğim herkes de dahil…

Sağlığı iyi olsun. Kalbi ritmini çalsın. Yanakları kiraz pembesi, dudakları bal olsun. Teni sıcak kalsın, enerjisi dışına taşsın. Ciğerlerinden nefes, midesinden gurultu, bacaklarından güç eksik olmasın… Kanı bol olsun, damarlarında dönüp dönüp dolaşsın.

Sevdikleriyle bir arada olsun. Kolu kollarına değsin, gözü gözlerinin içine baksın. Lafları birbiriyle başlasın. Nesi varsa, bölüşücek biri olsun; nesi yoksa, bulup getirecek biri olsun. Bu birileri az ama öz olsun. Bazıları dünyada tek olsun. Sevgisinin tamamını harcasın. Harcasın ki, ona büyük bir miras kalsın.

Sevmekten bıkıp usanmayacağı biri olsun. Onun yeri ayrı olsun. Onu soysun, başucuna koysun ama yalan uydurmasın. O her şeyine, her haline tek tanık olsun. Bir hareketiyle güldüren, bir hareketiyle ağlatan olsun. Duyguların hepsi onda olsun. Kalbi buna teslim olsun. Bütün şarkılar onu anlatsın. Aşık olsun, sırılsıklam olsun. Kurumasın.

Yapmaktan bıkıp usanmayacağı bir işi olsun. Başarının gerçek adının bu olduğunu unutmasın. İbadet eder gibi, bu keşfini hergün yeniden kutlar gibi, onu yapıp dursun. Yaptıkça daha iyi yaptığını görsün. Daha iyi yaptıkça bunu başkaları da görsün. O başkalarının bunu gördüğünü, dış gözüyle görsün, iç gözüyle işine baksın.

Neşesi bol olsun. Kendini mutlu etsin, durduk yere neşelenmek nedir bilsin. İçinde birşey durup durup zıplasın. Duydukları, gördükleri onu gıdıklasın, kahkaha attırsın. Gürültü çıkarsın. Saçma şeyler söylesin. Çocuklukta en şımardığı ana, sık sık gidip gelsin. Nereye gidip geldiği bilinmesin.
Değiştirmek istedikleri değişsin.

İçte ve dışta, iyi günde ve kötü günde tadilat yapsın. Eskilerini atsın, ruhunu havalandırsın. Kapıda hep kamyonu dursun. Dilediği yere taşınsın. Kendinden taşınmak isterse, içindeki güç, dışındaki sevgi ona yardımcı olsun. Bileği, bütün alışkanlıklarıyla, bağımlılıklarıyla güreşsin.

Birşey ona sürpriz olsun. Günlerinden bir günü, bir pakete sarılı olsun. Açılınca, içinden hiç beklemediği güzel bir haber çıksın.

Bu gün üçyüzaltmışbeş’ten herhangi biri olsun. Öylesine bir pazartesi, arkaya kavuşturduğu ellerinde, unutulmaz bir salı saklasın. Öyle tahmini mümkün olmayan birşey olsun ki bu, hayatın zekasını anlatsın.

Bir hayali gerçek olsun. Bir hayale gözünü yumsun. Peşinden koşup, onu sobelesin. Hayalini kendinden saklamasın.

Bir çizgi filmde olduğunu, herşeyin mümkün olduğunu unutmasın.”


Sayfalar:12345678