:::: MENU ::::
Browsing posts in: Teknoloji

Kurumsal Varlık Yönetimi deyip geçmeyin. Bu kriz ortamında işletmenizde en büyük yardımcınız olabilir.

Bu sabah; Boğaziçi Yazılım ve IBM iş ortaklığıyla düzenlenen bir toplantıda,
işletmelere kurumsal varlıkların performansını artırırken toplam maliyeti
düşürmenin ipuçları sunuldu. Boğaziçi Yazılım Genel Müdür Yardımcısı Nilgün
Bökeer’in yaptığı kısa açılış konuşmasından sonra mikrofona, Doğu Avrupa Tivoli
Satış Yöneticisi David Baugh geldi. 

Bizlere IBM’in geliştirdiği yazılımlarla 20 yıldır
sektör lideri olduğunu belirtti. Kısaca Tivoli ve Maximo konularında bilgi
aktardıktan ve şirin bir “teşekkür ederim” den sonra sahneyi daha detaylı bir
sunum için IBM Doğu Avrupa Satış Direktörü Bartosz Soroczynski’ye bıraktı.

Soroczynski; bizlere “Demirbaş ve Servis Yönetiminde Yeni Trendler” başlıklı
sunumunda, ürün geliştirmeleri, ürünlerin ne gibi popüler hedeflere hizmet ettiği
ve önümüzdeki günlerde neler olabileceğini anlattı. Daha sonra Boğaziçi Yazılım
Satış Temsilcisi Onur Ünver geldi mikrofona ve “Bakım Yönetiminden Servis
Yönetimine” başlıklı sunumuyla ilginç notlar paylaştı. Maximo’nun geçmişten
günümüze kullanımı, varlık yönetimi, envanter yönetimi, yedek parça yönetimi,
satın alma ve iş emri yönetimleri gibi işletmelerde akışı yavaşlatan ve varlık
yönetimini engelleyen aksaklıklara çözümler getiren son sürüm v7.1 den söz etti.
İlgimi çeken bir rakamı sizlerle paylaşmak istiyorum, dünya üzerinde şu anda 170
trilyon dolardan fazla varlık bulunuyormuş. Rakamı söylerken bile ürkütücü geldi
bana. Bir de efektif yönetilmediğini düşünürseniz durum daha da korkunçlaşıyor.
Hoş bir manzara eşliğinde verilen kahve molası sonrasında sahnede Eti Grup’ta
uygulanan Maximo projesini anlatan ETİ Grup Bakım Sistemleri Şefi Özgür
Kakmacı vardı.

Philips’te çalıştığım yıllarda büyük işletmelerdeki maliyet,
zamanlama yönetimi gibi konularda uzmanlaştığım için bu bölüm çok ilgimi çekti.
Dinlediğim her çözüm, bana erken doğmuş olduğumu bir kez daha hatırlattı.
Özgür Bey; varlık yönetiminin getirdiği avantajları, sistemin genel yapısını ve
Maximo’nun bu sistem içinde ne gibi avantajlar oluşturduğunu anlattı. Bu başarı
hikayesiyle, bizlere, kendi organizasyonlarında yaşanan sorunların benzerlerinin
nasıl çözüldüğü, çok karışık ve uygulanamaz gibi düşünülen projelerin daha önce
başarılı bir şekilde nasıl tamamlandığı ve entegre bir çözüm içinde ne gibi donelere
önem verilmesi gerektiği gösterdi. Ve öğle yemeği… Four Seasons Bosphorus’un
ödüllü şeflerinin, sanat eseri gibi hazırladığı leziz yemekleri yerken hem sohbet
ettik hem de muhteşem İstanbul manzarasının keyfini çıkardık. Boğaziçi
Yazılım’dan Mesude Pamuk, Turkcell’den Akın Arıkan ve Nevin Yüksel, Çimtaş’tan
Kerim Mimaroğlu ve Marjinal Porter Novelli’den Serpil Güzel Ün ile paylaştığım
masada uzun süre teknolojideki yenilikler ve nerelere gidebileceği , İstanbul’un
güzelliği, yağmurlar üzerine söylrştik. Söz dönüp dolaşıp yerel seçimlere geldi.
Yaşanan görüntü ve gürültü kirliliği hepimizi çok rahatsız ediyordu. Ama en
önemlisi hepimizin ortak endişesinin oy vermeye değer bir aday bulamamış
olmamızdı. Adayların programlarının yetersizliği hepimizi tedirgin ediyordu.
Yemekten sonra başlayan ikinici bölümde, IBM Tivoli Yazılımı Satış Uzmanı Çağlar
Uluğbay tarafından ITIL (Bilgi Teknolojileri Altyapı Kütüphanesi) süreçleri hakkında
bilgi verildi. Uluğbay, sunumunda, bizlere ITIL teknolojisinin neden çok önemli
olduğunu, ITIL süreçlerinin genel olarak ne gibi konularda işlediğini, bu süreçlerin
uygulanmasıyla ne gibi avantajların sağlanabileceğini ve bu süreçlerin tamamının
ya da belli bir kısmının nasıl bir proje dahilinde uygulanabileceğini aktardı. Bu
terimi ilk kez duyduğum için heyecanla ve ilgiyle dinledim, onca yemeğe rağmen
dikkatimin dağılmayacağı kadar ilginç bir konuydu. Daha sonra tekrar mikrofonu
alan Onur Ünver, genel olarak servis yönetimi bölümlerinden bahsetti. Sunumda,
servis yönetiminin ITIL tabanı kullanılarak ve Maximo desteğiyle nasıl
uygulanabileceği, tek tek uygulamanın en önemli avantajları ve ne gibi faydalar
sağlayabileceği, servis masası ve servis kataloğu kavramları, sık rastlanan ve çok
zaman alan problemlerin nasıl otomatikleştirilerek çözülebileceği anlatıldı. Ayrıca,
uçtan uca servis yönetiminin yanı sıra varlıklar ve bilgisayar entegrasyonu
arasındaki ilişki de ele alındı. İtiraf edeyim beni aşan bir sunumdu. Onlar canlı
demoya geçerken ben de ev sahiplerine teşekkür edip ayrıldım.


Tokelau Adası’ndan, DOT TK’ya… İlginç bir iş fikri.

Tokelau adası ismini daha önce duydunuz mu? Ben duymamıştım, hem de eklediğim fotoğraftaki aşık olunası sahillere sahip olmasına rağmen. Dün sabah; Marjinal Porter Novelli’nin Sofa Otel’de ev sahipliği yaptığı, kahvaltılı bir toplantıda öğrendim bu ismi. DOT TK isimli Hollanda kökenli bir özel şirket Tokelau adasına ait “TK” uzantılı alan adlarını onlara asla gerekmeyeceğine ikna ederek satın almış. Yine bu toplantıda öğrendiğim üzere Türkiye; uluslararası arenada TK olarak tanımlanırmış. THY yollarının uçuş numaralarından kolayca anlayabileceğimizi belirten Dot TK CEO’su Joost Zuurbier, başımızın sevimli derdi Eurovision’da da TK olarak anıldığımızı belirtti. Keyifli ve kısa bir sunumla tanıttığı bu yeni hizmetle ilgili öğrendiklerimi paylaşmak istedim sizlerle.

Türkiye genelinde, toplamı 26 milyonu bulan internet kullanıcısına hitap eden 1600 web hosting şirketi ve internet servis sağlayıcısı bulunuyormuş. Dolayısıyla, host edilen web sitelerinin toplam sayısının internet kullanıcılarının sayısına oranı karşılaştırıldığında Avrupa bölgesindeki en düşük oran olarak ortaya çıkıyormuş.

Ülke     Internet kullanıcıları    Host edilen web siteleri    Oran

İngiltere    43,221,464    10,247,083        1 : 4
Almanya    55,221,183    17,516,164        1 : 3
Fransa    40,128,178    3,476,128            1 : 11
Hollanda    13,791,800    3,942,284            1 : 3
Türkiye    26,545,020    843,050            1 : 31

Dot TK uzantılı alan adları kayıt sistemi Dot TK Ceo’su Zuurbier, dünden başlamak üzere yedi gün boyunca öğrencilerin ve üniversite personelinin hiçbir ücret ödemeksizin DotTK alan adları alabileceklerini belirtti.
Dot TK’nın son altı ay içinde, Türkiye’de son derece önemli bir büyüme kaydettiğini de sözlerine ekleyen Zuurbier, bununla birlikte, Türkiye’deki internet kullanıcılarıyla karşılaştırıldığında Türk web sitelerinin oranının, bölgedeki diğer ülkelerin hala gerisinde olduğunu ekledi. Dot TK, alan adlarını ücretsiz dağıtarak web tasarımcılarını, web programcılarını ve sistem mühendislerini web sitesi kurmaya teşvik etmeyi amaçlıyorlar. Firmanın merkezi Amsterdam’da ve deneyimli personeli, her ülkedeki çok yedekli omurgaları ile, milyonlarca kayıt tutabiliyorlar.
Önemli not: Ücretsiz Dot TK kayıtları, üniversitelerde internet bağlantısı olan bilgisayarlardan yapılabiliyor; 5 Mart saat 00:00’da başlayan uygulama 11 Mart saat 23:59’da sona eriyor. Kampanya Nisan ayında da uygulanacak ve  5 Nisan saat 00:00’da başlayıp 11 Nisan saat 23:59’da sona erecek. Alan adı almak için yapılması gerekenler ise son derece basit: www.dot.tk adresine girerek alan adı (adları) seçiliyor ve ödeme yöntemi olarak da ücretsiz üniversite seçeneği işaretleniyor. Ücretsiz Dot TK alan adları bir yıl için geçerli oluyor. Ticari marka ve özel alan adları ise bu uygulamanın dışında tutuluyor. Kullanıcı başına en fazla bir alan adı alınabiliyor.


Sunumax …Bir başarı öyküsü.

Sadık Kocabaşa ile yaz başında bir e-tohum toplantısında tanıştım. Aşırı kibar saygılı ve çekingen bir genç adam bana Sunumax projesini anlatıyordu heyecanla, ben de her zamanki tavan yapmış hiperaktivitemle sözünü kesip “aa MsDewey” demiştim. O yine gözlerinin içi gülerek “aslında öyle değil” diye kibarca anlatmış ve zihnime not edilmişti. Daha sonra projenin görünmeyen kahramanı olan Cem Kocabaşa sahneye çıktı. Zekasının gözlerinden taştığı, ağabeyi gibi kibar ve güler yüzlü bu genç, bana iki kardeşin ileriki yıllarda dünyanın tanıyacağı işler üreteceğinin sinyalini verdi. Bu konularda pek yanılmadım. Garip bir “yetenek avcısı” radarım var. Neyin nasıl sinyal verdiğini henüz çözmedim, ama sanki çevrelerinde parlak bir hare görünüyor bu insanların. Yine bir e-tohum toplantısında bu iki şahane evladı yetiştiren anne ile de tanıştım. Duyduğu gurur onun da gözlerinden okunuyordu. Hızla yol aldılar, yeni müşteriler, CeBit gibi devasa fuarlar, başarılı duyurumlar ve e tohumun en başarılı 15 projesinden biri seçilmek. Sırası gelmişken buradan Burak Büyükdemir’e bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Enerjisi, güler yüzü, destekleri ve paylaşımlarıyla e-tohumu hepimizin hayatına soktu ve keyifle takip etmemizi, hatta hiç aklında olmayanların bile girişimciliğe soyunmayı düşünmelerini sağladı.  Dün akşam e-tohum toplantısında bize Sunumax’ı anlattılar. İki kardeş, hem neşeli hem de coşkuluydu, bu coşkularını bizlere de güzelce yansıttılar. Hepimizin yorumları, katıldığımız en eğlenceli ve keyifli toplantı olduğu yönündeydi. Yolunuz ve bahtınız açık olsun Kocabaşa kardeşler ve Sunumax

Burak Büyükdemir ile ilgili iki keyifli paylaşım daha eklemek istedim. Mutlaka tıklayıp izleyin.

http://www.webrazzi.com/2008/07/26/webrazzitv-burak-buyukdemir-ile-etohum-uzerine/
http://mserdark.com/web_dunyasi/girisimcilik-meselesi-ve-etohum


Nokia’dan yeni bir telefon 5800 Xpress Music

Nokia’nın en yeni telefonu 5800 Xpres Music’in lansmanı ve yeni Genel Müdür Conor Pierce‘in basına ve çözüm ortaklarına tanıtıldığı bir toplantıdaydım bu akşam. Beyoğlu Ghetto’da düzenlenen etkinliğin mimarları Marjinal Porter Novelli ekibiydi. Burcu Kaptan ve Umut Ersoy’un herkesi güleryüzle kapıda karşıladığı gecede; basından birçok ismin yanı sıra, blog yazarlarının büyük bölümü de katıldı. Çevre düzenlemesi dinamik ve renkliydi. Görevlilerin taktığı ışıklı yaka kartlarında aklım kaldı 🙂 Gecenin sürpriz konuğu konser verecek olan Emre Aydın’dı. Güzel bir kokteylle başlayan toplantıda konuşan eski Genel Müdür Imfred de Jong Türkiye’ye veda ederek, birlikte çalıştığı ekibin çok değerli olduğıunu ve burada çok güzel bir ortam bulduğunu belirttikten sonra sahneyi yeni Genel Müdür Conor Pierce’a bıraktı. Conor Pierce, her yabancı yönetici gibi bizleri Türkçe selamlayarak gönlümüzü kazandı. Dinamik ve heyecanlı bir yapıya sahip olduğunu gözlemlediğim Pierce, daha önce Nokia İrlanda’da müşteri direktörlüğü ve genel müdürlük görevlerinde bulunmuş. Daha sonra hepimizi bir üst katta bulunan özel bölüme aldılar. Hem 5800 leri inceleme hem de dostlarla söyleşip içkilerimizi yudumlama fırsatı bulmak hoştu. Annemi daha fazla yalnız bırakmamak için konser başlamadan bu güzel geceden ayrılmak zorunda kaldım. Teknoloji yazarı arkadaşlarım en detaylı bilgileri vereceklerdir sizlere, ben birkaç görsel ve temel bilgileri paylaşmakla yetineceğim. 5800 Xpress Music, Nokia’nın S60 kategorisindeki ilk dokunmatik ekranlı telefonu. 3.2″ dokunmatik geniş ekranıyla göz dolduruyor. 3.2 megapiksel kamerası , 8 band surround sistemi, müzik içeriklerine tek tuşla erişim diğer keyifli özellikleri. Tabii 3.5G erişim Wlan mobil teknolojisinden de bahsetmeden geçmemeliyim.


E-Tohumlar yeşerdi, heyecanla meyveleri bekliyoruz…

Bu sabah erkenden İTÜ İşletme Fakültesi Maçka kampüsünde yapılacak olan e-tohum toplantısına gittim. O heyecanla yolun eğimindeki yosunlanmayı ferketmeyip, çizgi filmlerdekine benzer havada patinaj çekilen bir düşüş gerçekleştirdim. Canımın acısıyla, ters geri anneye dönüp, çamur içinde kalan üstümü değiştirdim. Bacağımı mucize krem Lasonil Gel ile kaplayıp, sardım  ve tekrar Maçka’ya gittim. Şule ve Uğur Özmen çifti, iki ateş parçası çocukları Osman ve Tutku, Özgür Alaz, Sunipeyk, Sadık ve Cem Kocabaşa kardeşler, ayrıca telaşla organizasyon hazırlıklarıyla ilgilenen e tohuma en çok emeği geçenlerden biri olan Selçuk Koyuncu ile karşılaştım. Bir süre sonra fuaye alanı çok keyifli bir kalabalıkla dolmaya başladı. Bir çoğu ile e tohumun kafe toplantılarından tanıştığım, Friendfeed’de fikir alışverişinde bulunduğum dostlarla hasret giderdik. Yüzlerini birer fotoğraf karesinden tanıdığım dostlarla yüz yüze sohbet etmek de güzeldi. İşletme Mühendisliği Kulübü üyelerine bu satırlardan özellikle teşekkür etmek isterim. Hepsi canla başla çalıştılar ve bizi kusursuzca ağırlamak için çabaladılar. Toplantı, resmi binalarda yapılması gerektiği şekilde saygı duruşu ve İstiklal Marşı ile başladı. Ne acıdır ki son yıllarda yapılan yozlaştırma çabalarının ne derece başarılı olduğunu,  toplantı sonrası yazılan Friendfeed girdilerinde bir kez daha gördüm. “Neden İstiklal Marşı çalınmış” bunu bile sorgulayacak derecede kendinden habersiz genç insanlar olduğunu görmek bana sadece acı veriyor. Toplantı süresince yaşadığım sevinç ve mutluluk bir anda yeise dönüştü. Konudan uzaklaşmadan izlediğim başarılı genç insanları size aktarmak istiyorum.
Toplantının ilk bölümünde e tohum’ a sponsor olan şirketlerden üçünün; kurucu-yöneticilerinin hikayeleri ve konukların sorularına verdiği yanıtlar vardı.  Yemeksepeti.com Nevzat Aydın’ın coşkulu anlatımı ve cevap vermekte cömert davranması salondaki girişimcilerin çoğunu memnun etmiştir. Bir ayrıntıyı da eklemeden geçemeyeceğim ODTÜ ne verimli ve ne başarılı bir okuldur ki, hem sponsorlar hem yeni girişimcilerin çoğu ODTÜ’lü idi. İkinci bölümde ise internet girşimcilerinin 3 dakikalık konuşmalarla kendilerini tanıtmalarını izledik. Bunlardan bir kısmını toplantılarda tanıyıp, takibe almıştım zaten. İlk onbeşte olduklarını görmek beni şaşırtmadı. Ama içlerinden biri var ki gerçekten gözlerimi yaşartacak, tüylerimi diken diken edecek kadar projesine değer vermiş ve gereken bütün aşamaları gerçekleştirmek için çalışmıştı. http://userspots.com’u sunan Mustafa Dalcı, benim gönlümde taht kuran girişimci olmuştur. İşe yarar mı, yatırımcı bulur mu, çok meşhur olur mu… bunları zaman gösterecek, ama sahnede izlediğim genç adam, bu azimle soruların cevabını evete çevirecektir.
Girişimlerin hepsini ve isimleri aşağıya ekliyorum. İnceleyin ve size ışık yakanları not alın, önümüzdeki dönem bu genç adamların adını çok duyacağız. Yazdıklarımı; bizlere bu güzel günü yaşama şansı veren, e tohum için gecesini gündüzüne katan sevgili Burak Büyükdemir‘e teşekkür ederek noktalamak istiyorum. Güleryüzüyle herkese olumlu enerji veren, tatlı sert öğretmen, sevecen ağabey, usta yazar… birçok şapkayı aynı anda taşıyabilen ender başarılı adamlardan biri Burak Büyükdemir ve bir o kadar da alçakgönüllü. Teşekkürler Üstad.
http://cepkod.com : Oğuzhan Aygören ve Mustafa Alpay
http://cvyolla.com : Onur Çakır ve Meriç Kul
http://gercekten.com : Erdal Bozkuş
http://ideshot.com : Metin Kahraman ve Harun Pekşen
http://kartguru.com : Özgür Alaz
http://kimgelsin.com : Mohaç Yücel, Ceren Yücel, Selçuk Uzun ve Volkan Çınar
http://kolokyum.com : Ceyhun Baskın, İnanç Eray ve Evren Başbuğ
http://ogrence.net : Doğan Kaya Berktaş ve Yekmer Şimşek
http://pabbuc.com : Serdar Yaman ve Göker Ezberci
http://sunumax.com : Sadık Kocabaşa ve Cem Kocabaşa
http://userspots.com : Mustafa Dalcı

Tanıtımları yapılmayan ama e tohum kampına katılacak üç girişimi de ayrıca yazıyorum
http://maksidurak.com
http://evimizinherseyi.com
http://www.metutech.metu.edu.tr/atom/


ntvmsnbc’ nin yeni yüzü

12 Ocak pazartesi günü çok keyifli bir toplantıya katılmak üzere NTV binasına gittim. Sevgili Eray Endeş’in yolladığı “ntvmsnbc yeni yüzü beta tanıtımı” davetinde pek çok usta teknoloji yazarıyla bir arada olmak hem çok keyifli, hem de çok heyecan vericiydi. Sevgili Murat Kahraman ve Fatih Turan’da hepimizle tek tek ilgilendiler. Bizlere önce stüdyoları ve çalıştıkları alanları gezdirdiler. Tabii bu arada, yol üstünde bir çok eski dosta da rastladım. En güzel sürpriz ise, bir süre önce NTV ekibine katılan sevgili Salim Bugay’ın bizlere gösterilecek yeni sayfaların yaratıcısı olduğunu öğrenmekti. Toplantı odasına geçip, portalin yeni yüzü ekrana yansıdığında ilk hissettiğim “hey harika hava durumu ve para durumu gayet güzel görünüyor, hazine avına çıkmış gibi aramama gerek yok” diye düşündüm. Sunipeyk, Selçuk Hoca ve Burak Bayburtlu gibi Üstad’ların yanında, teknik konuda ahkam kesmem saçma olur, o nedenle ben sadece basit bir kullanıcı olarak ne düşündüğümü yazayım. Genel olarak temiz ve kişiselleştirilebilme özelliği ile birçok kullanıcının vazgeçilmezi olacağına inandığım bu yeni dizayn için uzun süre çalışan ekip; “bebeklerini” bize anlatırken oldukça heyecanlıydı. Yıllarca “haber geldi” ve “gel üstüne bak hepsine” ile kalbimi kazanmış sayfanın yeni haline çabucak alışacağımı hissettim onlar anlattıkça. Şubat başında sizlerin de kullanımına sunulacak bu yeni dizaynın görselini de ekledim. Stüdyolar gezilirken Devletşah Özcan ve Yeliz Öz’ün program sundukları görseli de kullanmak isterdim ama yerim kalmadı.Teşekkürler bütün ekibe, hem güzel ağırlama hem de uzun süren çalışmalar sonucu ortaya çıkan yeni yüz için.


Siz uyursunuz, ama “BlogDestek” uyumaz…

Sevgili Burak Dönertaş’la, bir e-tohum toplantısında tanıştım. Sakin bir sesle, bana kafasındaki projeyi anlatmaya çalışıyordu. Çalışıyordu diyorum çünkü; hiperaktivitesi tavan yapmış anlarımda, dikkat eksikliğim de devreye girer el ele verip dansa başlarlar. Algılarım kapanır, dikkatimi toplayamam, karşımdakini dinlemek dünyanın en zor işine dönüşür. Sözel anlatımla başa çıkamayacağını anlayan bu keskin zekalı genç adam, hemen laptopunu açıp bana görsel bilgi vermeye başladı. İşte o zaman keyifle izlemeye ve dinlemeye başladım. Bu fikirlerini yeniden konuşmaya karar verip kenara koyduk. Aradan geçen zamanda bir çok proje ve konuda fikir alışverişinde bulunduk. Zıvanadan çıkıp delirdiğim zamanlarda “abla sakin ol değmez” diyen sakin bir dost daha kazanmıştım. Güzel eşi Meryem’le bana moral oldular hep. Bu süre içinde laf arasında sürekli “abla sen neden blog yazmıyorsun” diyor ben de “blogcuda yazıyorum arada” deyip geçiştiriyordum. Bir akşam yine çevrimiçi fikir alışverişi sırasında bana bir link yolladı, linke tıkladığımda bir an nefesim kesildi. Karşımda, başlığında mavi zemin içinde “Muge Cerman” yazan bir sayfa vardı. Daha da şaşırtıcı olanı, eski yazılarım da buraya eklenmişti. O gün yeniden projesini konuştuk, neden hemen başlamadığını sordum, bir kaç kişiyle görüştüğünü onlara çalışmalar yaptığını söyledi. Kısa bir süre sonra; tanıdık, eş dost derken bir çok isimle profesyonel anlamda çalışmaya başladı. Müşterileri arasında şirket yöneticilerinden, profesörlere, blog yazarlarından, ünlü isimlere kadar birçok kişi olmuştu. Her biri ile tek tek konuşup, isteklerini öğrenip, kişiye özel tasarımlar hazırlamak, yayına hazırlamak oldukça zor iş bence. Sevgili Metin Kahraman‘ın (a.k.a MK) dediği gibi “BlogDestek, hep destek tam destek” yedi gün, 24 saat hizmette olmak her babayiğidin harcı değil. Bugünlerde; onlarca renk, fikir ve önerinin birçok blog sayfasında ve web sitesinde can bulmasını izliyorum gururla ve keyifle. Arada imdat mesajı yollayan herkese de çevrimiçi destek vermeye çalışıyor Burak Dönertaş. Benim blogum ise uzun süre mavi zemin içinde Muge Cerman yazar şekilde kaldı, uğuru bozulmasın diye 🙂 Sonunda yine bir sürpriz linkle tam kafamdaki sayfaya sahip oldum, teşekkürler Burak Dönertaş, sen hem çok iyi bir dost, hem çok yaratıcı bir sanatkarsın. Emeğine, yüreğine sağlık “BlogDestek“, yolun ve bahtın açık olsun.


AVEA data hattı problemim sonunda çözüldü

GÜNCELLEME

Çağrı merkezi 2010 yılından sonra yeni yönetimle birlikte tepeden tırnağa yenilendi ve kullanıcı dostu bir birim olması için de var güçleriyle çalışıyorlar. Benim iki yazım 2008 yılı kasım ve aralık aylarında yazılmıştır, okurken mutlaka bu notu gözönünde tutunuz.

AVEA data hattı maceramı bir çoğunuz biliyorsunuz. Nihayet duyarlı bir yönetici sesimi duydu, kurum içi iletişimi hızla harekete geçirerek sorunu çözdü. Sistem değişiklikleri, teknik çalışmalar gibi aktarımların olduğu bir dönemde başıma gelmiş bu talihsiz durum. Beni bizzat arayan Avea yöneticilerine, buradan teşekkür etmek isterim. Uğradığım zararı biraz olsun hafifletmek için, kullanamadığım dönemdeki kasım ve aralık faturalarını da iptal ediyorlar. Sağolsunlar, fakat  kendimi rahatsız hissettiğim bir konu var. Ya benim gibi haksızlığa uğrayan, ama derdini anlatmayı başaramayan ve mutsuzluğunu her yerde anlatıp markayı zedeleyen üzgün kullanıcılar ne olacak? Teknolojiye ve markaya yatırım yapan böyle büyük isimler, belki de maaşlı elemanlarından değil de, tarafsız bir kurumdan “şikayetim var” hattı desteği almalılar. Bunu da gerçekten sıkı takip edip, “markamıza güveniyoruz, sizleri dinliyoruz” gibi sürekli anonslarla duyurup, kullanıcılarına ” Oh be” dedirtmeliler.
Sevgi ile kalın…


AVEA müşterilerine hizmet şeklini, elemanlarının ruh haline göre mi düzenliyor?

GÜNCELLEME MESAJIDIR

Aşağıda okuyacağınız yazıdan bir süre sonra Avea ekibinden duyarlı bir yönetici desteğiyle sorunum çözüldü. Yazılar 2008 ayının Kasım ve Aralık aylarında yazıldı. Çağrı merkezi yeni yönetimle birlikte tepeden tırnağa yenilendi ve kullanıcı dostu birim olması için de var güçleriyle çalışıyorlar. İki yazıyı birlikte okumanızı rica ederim.  http://www.mugecerman.com/avea-data-hatti-problemim-sonunda-cozuldu

Geçen ay mobil hayatın nimetlerinden yararlanabilmek için laptopumda kullanabileceğim bir aparat ile yeni bir AVEA hattı aldım. Pek de mutlu yaşıyorduk birlikte. Dün öğle saatlerinde AVEA’dan aradığını söyleyen biri tarafından arandım. Bildirdiğim sabit telefondan bana ulaşamadıklarını, o telefon numarasında beni tanıyan olmadığını belirten hanıma, bir yanlışlık olabileceğini anlatmaya çalıştım. Bir arkadaşımın ofisini kullandığım için onun numarasını vermiştim. Eskilerin takdim-i tehir dedikleri bir rakam karmaşası olduğunu tahmin ettiğim durumun başıma ne işler açtığını yazayım da neden bu başlığı attığımı daha iyi anlatabileyim. Hanım inatla “başka bir numara verin” dedi, ben de bana ulaştığı AVEA mobil hattımı hatırlattım hayır o olmaz adınıza kayıtlı Türk telekom numarası isterim diye tutturdu. Yok dedim, diretmeye devam edince “ne yapmamı istersiniz koşup sizin için bir telefon başvurusu mu yapmalıyım, kendime ait bir evim bile yok” dedim ama hanım israra devam ediyor. Son nokta benim artık söyleyecek bir şey bulamamam ve ne istiyorsanız öyle yapın dememle konuşma son buldu. Ne gariptir ki o ana kadar kesintisiz olarak internete bağlı olduğum halde birden bağlantım kesiliverdi ve “hata 619” yazısı ile karşılaştım. AVEA Edge kullanan bir kaç arkadaşımı aradım hiç böyle bir şeyle karşılaşmadıklarını belirttiler. Müşteri hizmetlerini aradım 4 ayrı kişiye bağlandım “hata 619” nedir bilen yok. Bu arada dışarıda seller gibi yağmur var, çıkıp bağlantı bulacağım bir yere gidemiyorum. Yapmam gereken bir sürü iş, yazmam gereken bir sürü mesaj var. Müşteri hizmetlerini tekrar aradım, yine aynı şekilde oradan oraya savruldum. Ama doğruya doğru karşıma çıkan genç insanlar son derece kibarlardı. Gerçi derdime çare olacak bir çözüm üretmediler, kayıtlar alındı, yazıldı çizildi, sizi mutlaka arayacağız denildi, ama ne arayan var ne soran. Saat 23.10 aradan bir gün geçmiş problem hala devam ediyor ama cevap hala yok. Yine kibar ve zarfi insanlar bilgilerimi alıp duruyorlar, çözüm yok. Sanıyorum hazımsız hanım, kişisel gücünü ekmek yediği müşteriye ceza vererek arttırdı, evine huzurla ve yüzünde hain bir gülümseme ile gittiğini tahmin ediyorum. Kendiyle gurur duyup küçük dünyasında memnun mesut yaşarken “karma” kendisine ne oyun hazırlar bilemem, ama benden aldığı “ah” ile çok eğlenceli günler geçirmeyeceğini garanti edebilirim. Kurumlar belirli noktalardaki insanların hazımsızlıklarını törpülemek, genel yapıya zarar vermelerini engellemek için sürekli eğitimler verir, ekip ruhunu pekiştirmeye çalışırlar. Ne yaparsanız yapın sepette mutlaka bir çürük elma kalıyor işte. Kaldığım yere yakın bir kafeden yazdım bu yazıyı. Aranızda “hata 619” nedir bilen varsa beni aydınlatsın lütfen. Numara taşıma telaşına düşen AVEA yeni gelenlere de böyle mi hizmet vermeyi planlıyor acaba?


Guy Kawasaki… O bir ünlü, ama alçakgönüllü ve güleryüzlü

Dün akşam Friendfeed’de Alemşah Üstad’ın Twitter’a yazdığı br not vardı. Guy Kawasaki’ye “buralardaysan buluşalım” minvalli bir cümle. Altında dostlardan gelen sorular. Çok gitmeyi istediğim, ama bedeli fazla olduğu için katılamadığım “Perakende Günleri” etkinliğinde konuşmacı olarak katılmak üzere İstanbul’a gelmişti Guy Kawasaki. Hayran olduğumuz, kitaplarını okuyup web üzerinden konuşmalarını izlediğimiz biri kapımıza gelmişti. Üstelik de Twitter’da, İstanbul’da olduğunu Hilton’da Lobby Bar’da saat 18.00 de ona ulaşabileceğimizi esprili bir dilde yazmıştı.  Evet vakit ayırıp bu ilginç adamla tanışmalıydım. Sabahtan akşamüstüne kadar oldukça koşuşturmalı bir gün geçirdim. Ayaklarıma kara sular inmiş, ter içinde teyzeme vardım. Bir an kanepeye uzanıp sızıp kalmayı istemedim değil hani. Sonra hemen duş alıp, giyinip kendimi metroya attım.  Hilton’a erken vardığım için lobbyde oturup etrafı izlemeye başladım. Biraz sonra Murat Esenli Üstad ve sevgili Tuğçe Esener’de geldi. Neredeler acaba diye bakınırken gerçekten de tam söylediği köşede bizden önce gelen 3 arkadaşla sohbet ediyorlardı. Biz yanlarına yaklaşınca ayağa kalkıp yüzünde kocaman bir gülümseme ile son derece sıcak bir şekilde ellerimizi sıktı ve isimlerimizi öğrendi. Evet gerçekten oydu, o şirin gülümseme hep yüzündeydi. Ne kadar rahat, alçakgönüllü ve sıcak biri. Yarım saatlik konuşma için binlerce dolar alan, internet yatırımlarıyla en zengin web yatırımcıları arasında sayılan, binlerce insanın fikirlerine saygı duyduğu adam, akşam oturmasına misafir gelmiş yakın arkadaşımız gibiydi. Aynı pozisyonda olan vatandaşımız işadamı ve girişimcilerden bir kaçı geçiverdi gözümün önünden. Burunlarından kıl aldırmazlar, yanlarında korumalar, o olmasa yalakaları, kendi de sağına soluna gaz girmiş de kıpırdanamıyor gibi otururdu her halde o koltukta. Fesli fotoğrafı, yediği künefeler, şirketi Garage Tech.Venture, yeni kitabı, kişisel marka olmak hakkında düşündükleri… Bizler sorduk o da usanmadan yüzündeki kocaman gülümseme silinmeden anlattı. Tabii jet sarsması yaşadığı için bir süre sonra esnemeye başladı ve bizlerden dinlenmek için izin istedi. Fotoğraf çektirmeden bırakmadık. Üşenmedi, hepimizle önce grup fotoğrafı için poz verdi. Sonra da tek tek. Evet İstanbul’dan bir ünlü daha geçti, hem de hayran olduğum biri, Guy Kawasaki…


Sayfalar:1234